İlk kırışıklığımı gördüğüm günü hatırlıyorum. Göz çevremdeydi. Sabah uyanmış, ayna karşısında yüzümü yıkıyordum. Fakat o da ne? Bir kırışıklık. Saçımdan kopan bir saç teli diye düşündüm, elimle sildim, yok duruyor. Yaklaştım, ama geçmiyor. “Yooo, hayır olamaz bu bildiğin kırışıklık! Tanrım yaşlanıyorum! Annem gibi, onun altın günündeki dedikoducu teyzeler gibi yaşlanıyorum. Ama ben genç, güzel, çekici kadın, yaşlanamam ki. Olmaz! Bende olmaz! Ben hep 29 kalacağım. Buna hiç hazır değilim. Kırışıklık ve ben! Mümkün değil.”
Ve ağlamaya başladım. Hüngür hüngür ağlıyordum. Dondurması elinden düşmüş küçük çocuk gibi ağlıyordum. Eşim geldi, o zamanlar bir de yeni evliyiz. Yüzünde endişeli bir ifade, ne oluyor diye bakıyor. “Kırışığım var. Bak tam şurda. Gözümün kenarında. Gördün mü yaşlanıyorum ben!” Yüzüme baktı. Ve dondu. Ufo görmüş köylü gibi dondu. Baktım bir de onunla uğraşacağım, yanlış adres oldu, geri sardım. Ağlamaya ara verip “Tamam yok bir şey, bizim için önemli bir şey de bu. Kadınsal bir durum yani. Her şey yolunda” diyerek don halinden çıkmasına çalıştım. Çıkar çıkarmaz da aynanın karşısına, kabusun başladığı yere geri döndüm. Acıların kadını halime bürünüp ağlamaya devam ettim. Kırışacak kadın mıydım ben? Ayna ayna söyle bana, bu hallere düşecek kadın mıydım ben?
“Aynalar durun yalancı, aynalar değişmeyin
Biraz daha zaman verin, bu ben değilim, bu yabancı…”
İşte ilk kırışığımla tanışmam böyle oldu. Başlangıcımız biraz trajik olsa da zamanla birbirimize alıştık. Ardından başka kırışıklıklarım da geldi, her birini ayrı ayrı buyur ettim. Başka şansım mı vardı? Yaşla beraber gelen değişikliğe alışmak çok da kolay değil elbet. Ama aksini, yani direnmeyi, ısrarla genç ve güzel kalacağım inadını da gerçekçi bulmuyorum. Bunun daha çok çaba gerektirdiğini ve sancılı olduğunu düşünüyorum. Estetik müdahalelerle kendime acı çektiremem, olmadığım bir yüzü ben diye seyredemem. Ayrıca yaşlanıp hala güzel olan kadınlara bakıyorum. Kendiyle barışık, canlı halleri bana çok gerçek geliyor. Etkileyici buluyorum onları. Zarafetle yaşlanmalarını ve hala güzel olmalarını hayranlıkla seyrediyorum. Ben de öyle yaşlanmayı diliyorum. En gerçek, en “ben” halimle samimi ve kendinden memnun. Sanırım anahtar kelime bu. “Kendinden memnun” Ve bunun için de biraz içsel çaba gerekiyor. En gerçek, en doğal halimizle kendimizden memnun kalmak dileğiyle…
Sezen Aksu
Sezen’i nereye koysan olur. Bir şarkı sözüne, bir yazı başlığına, bir yaz aşkına, bir ayrılık acısına, bir, sevince, bir kaybedişe, bir çocuk gülüşüne, bir yaşlanma haykırışına. Bugünkü yazımı yazarken öyle pat diye geliverdi Aynalar şarkısı aklıma. Sözleri Sezen Aksu’ya ait bu şarkının müziği de Turhan Yükseler’e ait. Neyse bir dinleyeyim de Aynalar’ı, selam edeyim kendisine.