Geçtiğimiz hafta oynanan Beşiktaş- Antalyaspor maçını elinde oyuncakla izlemeye gidenler arasında ben de vardım. Beşiktaşlı olmaktan bir kez daha gurur duyduğum tarihi anlardan birine daha tanıklık ettim. Maçın 04.17’nci dakikasında depremzede çocuklarımız için sahaya atılan binlerce oyuncakla yaşadığımız o duygu yoğunluğunu anlatmaya kelimeler yetmez. Toplanan binlerce oyuncak geçen hafta Kahramanmaraş ve İskenderun’daki çadır kentlerde çocuklarımıza ulaştı bile. Dün de biz ‘Çarşı Kadın’ ekibi olarak oyuncakları ve sahaya atılan atkı-bereleri çocuklara ulaştırmak için soluğu Hatay’da aldık.
Önce çadır kentleri sonra da köyleri gezerek dağıtımlarımızı yaptık. İnanılmaz şeyler yaşadık. Hele bir an vardı ki tüm ekibi darma duman etti desem yeridir. Bir berenin içinden çıkan 50 TL’yi görünce hepimiz şaşırdık. Üzerindeki notta aynen şu yazıyordu: “Mir Karan Özyiğit kumbarasından”. Şu an bunu yazarken bile ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Ve içimden Nazım Hikmet’in “Çocuklar inanın, inanın çocuklar güzel günler göreceğiz güneşli günler” dizeleri geçiyor. Umarım beklediğimiz, hayal ettiğimiz o güzel günler bir an önce gelir.
SÖZ UÇAR, YAZI KALIR
Şimdi bu öneriyi yapmanın pek vakti değil diyenler olabilir. Ama söz uçar yazı kalır. O yüzden şurada duruversin. 6 Şubat’ta meydana gelen merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 11 ilimizi derinden etkileyen, milyonları ekranlara kilitleyen depremle adeta kahrolduk. Şimdi tüm gücümüzle, birbirimize daha çok kenetlenerek yaraları birlikte sarmaya çalışıyoruz.
Gazetelerde, televizyonlarda depremin ilk gününden beri arama kurtarma çalışmalarına katılıp mücadele eden kahramanların yaşadıklarını okuyup, izleyip hâlâ ağlamaya devam ediyoruz. Geçtiğimiz hafta sevgili Alev Gürsoy da bir ekiple röportaj yaptı. Nefesim kesilerek okudum röportajı. Şimdi o isimsiz kahramanlar deprem bölgelerinden ayrılıp evlerine döndü. Her biri yaşadıkları travmayı atlatabilmek için uzun bir süre psikolojik destek görecek. Demem o ki; bu kurtarma çalışmalarına katılan kahramanlara tatil bölgelerindeki oteller bir güzellik yapsa, hepsine bu yaz aileleriyle tatil imkanı sunsa. Ne kadar güzel olurdu.
DEŞİFRE EDECEĞİM
Geçtiğimiz hafta Kahramanmaraş yazımda ünlülerin bölgeye gitmesinin büyük moral ve motivasyon olduğunu yazmıştım. Hâlâ bu yazdığım yazının sonuna kadar arkasındayım. Sevdikleri ünlü isimleri karşılarında gördüklerinde inanılmaz mutlu oluyorlar. Bir nebze olsun yüzleri gülüyor. Fakat, bazı kendini bilmezlerin çocuklarla çadırların üzerine yaptıkları resimlerin yanında isimlerini görünce çıldırdım.
O çadırların içi sevdiklerini kaybetmiş insanlarla doluyken, çocukların oyun çadırlarının üzerine isim yazmak nedir? Bilen lütfen bunun mantığını bana anlatsın. Hadi çocuk yazdı diyeceğim de o yaşta, depremi yaşamış, enkaz altından çıkmış çocukların sizlerin adını siz yönlendirmeseniz yazacaklarını hiç ama hiç sanmıyorum. Yine de fikrini almak için çok başarılı bir eğitimci arkadaşım Ebru’ya sordum bu durumu. Aynen şunları söyledi; “Büyük travmalar yaşamış çocuklarla bir araya gelen kişilerin olabildiğince hassas davranması çok önemlidir. Ağzınızdan çıkan kelimeden tutun da yüzünüzdeki ifadeye kadar dikkatli olmanız gerekir.
Sadece sarılmak bile onlara verebileceğiniz en büyük destektir. Oralarda bulunan çocukları, onlara verdiğiniz desteği, reklam malzemesi olarak düşünmek onları buna alet etmek çok korkunç.” Onun lafının üzerine söyleyecek tek sözüm; lütfen reklamınızı da, egonuzu da, hırsınızı, kibrinizi de alın, mümkünse o çadırların dışında kalın. Buradan uyarıyorum, eğer bir daha o çadırların üzerinde isimlerinize denk gelirsem hem sosyal medyamdan hem de köşemden hepinizi deşifre edeceğim.