Kerem Bürsin, Hande’nin yeğeni Mavi’nin rahatsızlığını öğrenince sık sık aramaya başlamış, çift bu süreçte ilişkilerine ikinci bir şans vermişti. Bunu duyunca emin olduğum bir kaynaktan (adı bende gizli) teyit almıştım. Ve ‘Mavi Barışı’ diye haberi gazetemizde vermiştik.
Kerem Bürsin’e de sorulduğunda “Bu konulara girmeyelim” diyerek hiçbir yalanlama yapmamıştı. Ne olduysa çift tekrar ayrıldı. Hande Erçel önceki gün Bebek’teydi. Kerem Bürsin sorulunca “Hayatımda kimse yok. Olsa söylerim” cevabını verdi. Kerem Bürsin ile görüntülenmesini de “Çok ciddiye almamak gerek” diyerek geçiştirdi. Hande’ye bu açıklama yakışmadı. İnandık mı? Ben kendi adıma inanmadım. Keşke yalanlamak yerine “Birbirimize bir şans daha verdik ama olmadı” diyebilseydi, daha samimi olurdu.
MEHMET ALİ GERÇEĞİ
Geçenlerde Mehmet Ali Erbil’in Yeniköy’ün göbeğinde ayakları çıplak pijamalı hali internete düştü. Hele birilerinin ona acıyıp üzerine mont verdiği görüntüsüyle herkes şok oldu. Yansıyan görüntü aynen buydu. En ciddi haber siteleri bile bu görüntüleri alıp allayıp pullayarak manşetine taşıdı.
Kimisi Mehmet Ali Erbil’in tüm mal varlığını yitirdiğini, sokağa atıldığını, kimisi ise Tiktok çekmek için bu durumun kurgu olduğunu yazdı. Ortalık adeta bu haberlerle yıkıldı. Mehmet Ali Erbil ise uzun süre suskunluğunu koruyarak “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” mantığıyla sesini bile çıkarmaya gerek duymadı. Çünkü suskunluğunu koruyarak hem filminin hem de kendisinin reklamını bir güzel yapmış oldu. Oysa bir süredir sinema filmi çeken Mehmet Ali Erbil’in bir sahnesiydi bu.
Tesadüf o ki, gazetemizin röportajcısı Alev Gürsoy Cimin de o sırada röportaj için oradaydı. Sayfasında doğrusunu yazan da bir tek oydu. Sosyal medya artık maalesef çöplük gibi. Biri ortaya bir şey atıyor, eğer çok tıklanıyor, okunuyorsa kimse doğrusunu yazmaya gerek duymuyor. Maalesef artık her şey ‘tıklanma’ üzerine kurulu. Tıklanmanın getirdiği para, gerçek haberciliği de gazeteciliği de yok etmiş durumda.
ÇOK MU AŞIK?
Ebru Şallı, şiddet gördüğü eşi Uğur Akkuş’la art arda mutluluk pozları vermeye başladı. Yaşananları sineye çekip kaldığı yerden devam etmesi cidden büyük başarı. Bir kadın eğer kendisine yapılanların üzerine çizgi çekebiliyorsa ya çok aşıktır ya da eşinin ısrarlarına dayanamayıp susmayı tercih ediyordur. Ebru tanıdığım en sabırlı kadınlardan biridir.
Ne yaşarsa içinde yaşar. Umarım içine attıkları, kapattıkları maddi manevi önüne çıkmaz. Paylaşımlarına ve açıklamalarına bakınca “Bu filmi daha önce görmüştüm” demekten kendimi alamıyorum. Adım gibi biliyorum ki inkâr ettiği şeyleri gün gelecek göz yaşları içinde teker teker anlatacak. Ama o zaman da çok geçmiş olacak.
DİVA HAKLI
Bülent Ersoy’un evinin yakınındaki caminin müezzinini makamı yanlış okuduğu için evine çağırıp, makam dersi verdiği gündeme bomba gibi düşmüştü. Haberi okurken bile içimden “Bülent Hanım bu kesin yapmıştır” dedim. Hemen Bülent Ersoy’u aradım. Yeni uyanmıştı. Haberi doğruladı. Haber üzerine sosyal medyadaki yorumlar inanılmaz çirkindi.
Kimse kusura bakmasın da Bülent Ersoy haklı. Günde 5 vakit duyduğumuz ezanı doğru makamlarla ve güzel bir sesle duymak çok önemli. Kaldı ki Türkiye’de makamları en iyi bilen ve okuyan isimdir Bülent Ersoy. Üzerine basa basa da “Aman yanlış anlaşılmasın.
Bu olay 1 yıl önce oldu. Daha yeni ortaya çıktı. Benim yüzümden şimdiki müezzini görevden almasınlar. Kaldı ki o müezzin şu an hayatta değil öldü” diyerek sözlerine ekledi. Bülent Ersoy’un cami müezzinleriyle başına gelen bu olay ne ilk ne de son olacağa benziyor. Hemen aklıma 2016 yılında da gece yarısı dua etmek için Üsküdar’daki Aziz Mahmud Hüdai türbesini açtırması geldi.
Oradaki müezzin için de soruşturma açılmıştı. Bülent Ersoy sözlerine “Daha önce Aziz Mahmud Hüdai’deki müezzin benim yüzümden sürülmüştü’ diye ekleyince üzüldüm. Bülent Ersoy’un ismi bu kadar büyük olmasaydı acaba bunları yaşar mıydı diye düşünmeden edemedim. Şöhret avantaj ve güç gibi görünse de kimi zaman da maalesef kötü sonuçlara neden olabiliyor.