Geçtiğimiz hafta dijital bir kanal için çekilen 4 bölümlük ‘Ünlü Var Mı?’nın galasına gittim. Sabahın ilk ışıklarına kadar ünlü peşinde koşup haber kovalayan 4 başarılı muhabirin hikâyesi anlatılmak istense de aslında tüm magazin muhabirlerinin yaşadığı zorluklar yansıtılmış ekrana. Çok samimi ve içten. Ortaya şahane bir iş çıkmış.
Belgeselin yönetmeni Altan Bal, başrollerde ise birçok ünlünün gecelerden tanıdığı birbirinden çarpıcı haberlere imza atan Akif Yaman, Barış Ağıl, Tolga Aslan ve gazetemizin başarılı muhabiri Engin Can Dilekli yer alıyor. Bu belgeselin hazırlığı tam bir yıl sürmüş. İstanbul’da başlayıp Bodrum plajlarına kadar uzanan 4 bölümlük bir hikaye onlarınki. Mekanlar, olaylar, haberlere konu olan ünlüler kimi zaman esprili bir dille, kimi zaman da kızarak anlatılmış. Yani medyada yer alan haberlerin perde arkası da bir o kadar heyecanlı.
Belgeselde yalnızca muhabirlerin haberleri nasıl çektiği değil kendi özel hayatları da yer alıyor. Evleri, aileleri yaşadıkları mahalleler... Öyle samimi ve içtenler ki bazı yerlerinde gözlerim dolmadı dersem yalan olur. Gönül isterdi ki o gecede birçok ünlü de olsun. Ama maalesef... Keşke gelip bir kez de magazincilerin gözlerinden izleyebilselerdi kendilerini. Buradan tüm ekibi böyle güzel bir iş çıkardıkları için ayrıca kutluyorum. Eğer fırsatınız olursa lütfen izleyin. Kamera önü kadar kamera arkası da bir o kadar eğlenceli.
ŞOK İDDİA!
Afra Saraçoğlu, 4 yıldır birlikte olduğu Mert Yazıcıoğlu ile yollarını bir ay önce ayırmıştı. Afra’nın ‘Yalı Çapkını’ dizisindeki rol arkadaşı Mert Ramazan Demir ile aşk yaşadığı iddiaları ise son günlerin en çok konuşulan konusu.
Hatta birkaç ay önce Afra Saracoğlu’nun rol arkadaşı Mert Ramazan Demir ile gittikleri bir davette samimiyetleri Mert Yazıcıoğlu’nun yakın arkadaşı Kubilay Aka’nın dikkatini çekmiş davette tatsızlık çıkmıştı. Şu sıralar ikilinin set dışında da sık sık bir araya gelmesi aşk dedikodularını daha da alevlendirdi.
Son olarak kulağıma gelen ise; Afra Saraçoğlu’na partner aranırken Mert Ramazan Demir’i öneren kişinin Mert Yazıcıoğlu olduğu. Eğer durum anlatıldığı gibiyse oldukça vahim. 4 yıllık ilişkinin bir anda bitmesi de hele o kadar mutluluk pozları verirken biraz tuhaf. Boşuna ateş olmayan yerden duman çıkmaz dememişler.
FARAH, BEREN’İ UNUTTURAMAZ
2008-2010 arasında Kanal D’de ekrana gelen, başrollerini Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ’un oynadığı bugün bile tekrarları yayınlandığında reyting rekorları kıran dizi ‘Aşk-ı Memnu’, şimdi de dijital bir platform için film olarak çekilecekmiş. Beren Saat’in oynadığı ‘Bihter’ rolünü bu sefer Farah Zeynep Abdullah oynayacakmış.
Şimdiden sosyal medyada ‘Farah’tan Bihter olur mu?’ diye anketler yapılmaya başlandı bile. Filmi izlemeden önyargılı olmak istemem fakat kimse de kusura bakmasın ama Beren Saat’in tahtına oturmak da öyle kolay değil. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen Bihter’in ölüm yıldönümü olan 24 Haziran’da hâlâ sosyal medyada en çok konuşulan isim Beren Saat ve dizide kendini vurduğu sahne oluyor. Bugün bile hâlâ Sarıyer’de bulunan dizinin çekildiği köşkün önünde hatıra fotoğrafları çektirilmeye devam ediliyor.
Dizi ekrana ne zaman gelse reytingler yine tavan. Beren Saat ve Kıvanç Tatlıtuğ’un oynadığı dizi aradan yıllar geçse de öyle kolay kolay zirveyi bırakacağa benzemiyor. O yüzden Farah Zeynep Abdullah’ın Beren Saat gibi ‘Bihter’ olarak benimsenip, kabullenileceğini hiç sanmıyorum. Ama iyi oyunculuk çıkaracağına da sonuna kadar inanıyorum.
SİNEMA KRİZDE
Pandemi ile birlikte sinemaya ilgi de azaldı. Her ne kadar geçtiğimiz yıl vizyona giren ‘Bergen’ filmi bunu kırsa da maalesef dijital platformlar artık izin vermiyor. Son üç yıldır dijital platformlar sinemada gişe rekorları kıran, ünlü yapımcı ve oyuncular ile anlaşarak yaptıkları filmleri ilk kez kendi platformlarında yayınlamak için adeta yarış halinde.
Evden çıkmak, birkaç arkadaşla yemek yiyip sinemaya gitmek neredeyse artık hayal. Hiç gişe kaygısı yaşamadan sıcak paraya filmlerini pazarlamak ise en kolayı. Fakat hiçbir şeyin tadı sinemada toplu olarak gülmeye, ağlamaya benzemez. Eskiden ocak ayında vizyonda en az 3-4 iddialı film olurdu ve her hafta mutlaka birine giderdim. Ama şimdi bunun yerini çocuk filmleri aldı. Yetişkinler ise evde ekrana kilitlenmiş şekilde oturuyoruz. Sosyal hayat neredeyse sıfıra düşmüş durumda.
Özellikle Şahan Gökbakar, Ata Demirer, Gülse Birsel gibi ünlülerin filmleri hiç sinemaya gitmeyenleri bile yılda bir kez olsun sinemaya çekerken şimdilerde onlar da evlerinden izliyor. Eğer sinemanın ölmemesi o gişe yarışının devam etmesi isteniyorsa yapımcıların ve oyuncuların da taşın altına elini koyması gerek. Yoksa hepsi yakında kapanacak, gidecek sinema bile bulamayacağız.