Demet Akalın bugüne dek Hülya Avşar ile birlikte magazinin gelmiş geçmiş en kurnaz iki kadınından biri. Yani magazini başarıyla yönetip, kendi yararına kullanabilen bir üstat. Mutlaka haber olacak, manşetlere çıkacak bir şey yaratır. Özellikle kavgaları, barışmaları dram dolu olduğu için heyecanı hiç bitmeyen bir pembe dizi izlemek gibi onu takip etmek. Kimlerle küstü küstü barıştı değil mi? Alişan, Hande Yener, Özlem Yıldız, Esra Balamir ilk akla gelenler. Ama son zamanlarda dişine göre, haber potansiyeli yüksek bir kavgası olmadığından oturdu kendi polemiğini yaratıverdi. Durduk yerde Aleyna Tilki’nin dizisine taktı. Ama sanırım istediği geri dönüşü alamadı. Gözünü başka yerlere dikti. Her zaman savaş olacak değil ya, sonra Serenay Sarıkaya’ya abartılı övgüler düzmeye başladı.
ATHAZAGORAFOBİ
Bir ara Hadise’yi gözüne kestirmişti biliyorsunuz. Demet Akalın’ın adını sanını duymadığınız kimseyle takıştığını ya da güzel sözler söylediğini duydunuz mu hiç? Yani gündemde kim varsa, kimin şöhreti o dönem en büyükse isminin yan yana gelmesi için adeta çırpınıyor.
Bence Demet Akalın unutulmaktan, gündem dışı kalmaktan çok korkuyor. Bilinçli ya da bilinçsiz, şöhretini kaybetmemek için elinden ne gelirse yapıyor. Bilim her korkuya bir isim bulduğu gibi unutulma korkusuna da bulmuş: Athazagorafobi. Sevgili Demet Akalın, hiç korkma. Sen iyi şarkılar yapmaya devam ettikçe hiç unutulmazsın. Yıllar geçer kimse bu kavgaları hatırlamaz ama bir ‘Çalkala’ çalsa kalkıp herkes oynar.
BU TWEET 6 BİN DOLAR
Elon Musk, Kamala Harris gibi pek çok ünlüye ait Twitter postlarının satıldığı Valuables isimli bir platformda dünyanın ilk tweet’i 2.5 milyon dolara alıcı bulmuştu. Bunun ardından Nusret Gökçe de tweet’lerinden bazılarını satılığa çıkarmıştı. Gökçe altın kaplı etlerin olduğu bir video içeren tweet’ini 6 bin dolara sattı.
Diğerleri de 200 dolar ile 3 bin dolar arası alıcı bulmuş. Satın alanların kullanıcı isimlerinde kripto para esintileri var. Yani bu işten anlayan tipler. Dijital imzalı bu tweet’lerin zamanla değerlerinin artması bekleniyor. Ama doğruyu söylemek gerekirse benim bu kadar dijitalleşen durumlara kafam pek basmıyor. Para edeceğini bilseydim daha çok tweet atardım!
HAYAT DEVAM EDİYOR
Kafe ve restoranlara 3 Mart’tan itibaren sınırlı saatlerde açma izni çıkmasının üzerinden iki haftadan fazla geçti. Gitmekten keyif aldığım birkaç restorana yeni düzene nasıl uyum sağladıklarını sordum.
MEOS BALIK (FLORYA): Meos 220 olan kapasitesini 110 kişiye düşürdü. Pandeminin başından beri uygulanan HES kodu, maske zorunluluğu, ateş ölçümü, personele düzenli korona testi gibi önlemler aynen devam ediyor. Ekipten kimsenin ayrılmamış olması sevindirici bir haber. Müşteri ilgisinin hiç azalmadığını söyleyen Meos’çular “Saatler kısıtlı olsa da yine en lezzetli tabağa, en iyi servise odaklanarak işimizi yapmaktayız. Menümüzde bir kısıtlama yapmadığımız gibi aksine, biraz daha zenginleştirdik” diyor. Ama tabii 19.00’da kapanınca Meos’un tadı konukların damağında kalıyor.
ANTICA LOCANDA (ARNAVUTKÖY): İstanbul’un en iyi İtalyan lokantalarından biri olan Antica Locanda perşembe, cuma ve cumartesi günleri 12.30’dan itibaren açık. Pazartesi dışındaki diğer günler ise paket servis devam ediyor. 65 kişilik kapasite yarıya düşmüş, grup kabul edilmiyor. Mekan açılma sonrası, 10 yıldır oluşturduğu müdavimlerinden büyük ilgi görüyor. Ayrıca pandemi döneminde pizza menüsü de genişlemiş, çeşitlenmiş. Restoranın kurucu ortağı Beldan Talerico “Salgının kontrol altına alınmasını diliyor ve bir an önce normal yaşantımıza dönelim istiyoruz” diyor.
HAPPY MOON’S: İstanbul’da 20’den fazla şubesi bulunan Happy Moon’s sabah 08.30’da açılıyor. Yüzde elli kapasiteyle çalışan restoranlarda her masa arası en az 1.5 metre. Tekrar açılma ile birlikte yoğun bir müşteri ilgisi olduğundan kapıda sık sık sıra oluyor. 2 bin kişiye istihdam sağlayan zincirin çalışan sayısı yüzde 40 oranında azalmış. Menülerini yenilediklerini söyleyen Happy Moon’s Grup Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aymutlu “Her zaman ‘önce sağlık’ diyoruz ancak tabii ki temennimiz en kısa zamanda sınırlamasız günlere dönmek” diyor.
THE MUHTAR (ATAŞEHİR): Modern meyhane konseptindeki mekan sadece cumartesi günleri 15.00’ten itibaren hizmet veriyor. 270 kişilik kapasite 100’e düşmüş durumda. Düzenli dezenfekte edilen The Muhtar’da tüm tedbirler uygulanıyor. Mekan danışmanı Ergun Yıldız “Haftada bir gün hiçbir işletmeyi kurtarmaz ama biz ekibimiz için açıyoruz. Motivasyon ve moral oluyor. Kapanma saatlerinin esnetilmesi sektörün rahat bir nefes alması için gerekli. Esas dileğimiz eski günlerimize geri dönmek ama en azından kapanış saatinin 22.00’ye çekilmesi gerekiyor” diyor.
DERİ DÜNYASINDA REKABET
Deri Konfeksiyoncuları Derneği Antalya’da her yıl ‘Leather & Fur’ adında kapsamlı bir fuar düzenliyor. Yurt içinden ve dışından birçok katılımcının büyük ilgi gösterdiği bu fuar derinin sıkça kullanıldığı moda tasarımcılarını da ilgilendiriyor. Deri sektörünü modayla ilişkisi yüzünden bir süredir yakından takip ediyorum. Yakında yeni yönetim seçimleri yapılacak olan dernekte sıcak gelişmeler yaşanıyor. İş insanı Musa Evin başkanlığa adaylığını koymuş. Vaatleri arasında Zeytinburnu’nda sokak defileleri ve çadır günleri yapmak varmış.
ZEYTİN HASADI HİKAYESİ
Komili, Ayvalık’taki zeytin hasadında harika bir belgesel çekmiş. Adı ‘Bir Zeytin Hasadı Hikayesi’. İlk başta görüntülerden etkileniyorsunuz çünkü dron çekimleri mükemmel. Sürükleyici bir tempoya sahip belgesel adeta bir macera filmi. İçinde ünlü şefler de var, Muhtar Kent gibi zeytinyağına gönül vermiş isimler de. Kah zeytinin tarihini, kah zeytinyağlı yemekleri anlatıyorlar, şahane hikayeler aktarıyorlar.
Belgeselde Ayvalık’ın coğrafi güzelliklerinden, kültürüne, tarihine, dünya zeytinyağı üretimine katkılarına kadar her şeyi bulabilirsiniz. Şeflerin, bölgenin eşsiz manzaralarının içinde degüstasyonlar, online workshop’lar yaptığı, festival filmi tadındaki belgesel YouTube’da yayında.