Verda ÖzerÇevre ajandası tersine döner mi?

HABERİ PAYLAŞ

Çevre ajandası tersine döner mi?

Dünyaya her dönem bir dalga, bir hikaye hakim oluyor. Mesela 20. yüzyılın asıl hikayesi küreselleşmeydi. Kazananları ve kaybedenleri oldu. Dalganın altında kalanlar sistem dışına itildi. 21. yüzyılın hikayesi ise yeşil ve dijital dönüşüm. Bu dönüşüme ayak uydurmak ise artık bir tercih değil, bir zorunluluk. Hayatta kalmanın, sistem içinde kalmanın tek yolu bu. Neden mi? En basit cevabı şu: Çünkü bundan böyle çevreyle uyumlu olmayan ürünleriniz başka ülkelerin sınırlarından içeriye bile giremeyecek. Bir diğer deyişle, dünyadan dışlanacak. Tam da ABD Başkanı Donald Trump’ın Paris İklim Anlaşması’ndan ayrılacağını bildirmesi üzerine bunu hatırlamanın tam zamanı.

Haberin Devamı

Çevre ajandası tersine döner mi

İKLİM YARIŞI

2021’de o dönemki çiçeği burnunda Başkan Joe Biden, iş başı yapar yapmaz hemen ilk iş ülkesini Paris İklim Anlaşması’na taraf yapmış, 1.7 trilyon dolarlık bir iklim planı açıklamıştı. Aynı yıl nisan ayında da dünyanın en güçlü 40 ülkesinin ve Avrupa Birliği’nin (AB) liderlerinin katıldığı ABD’nin öncülüğündeki İklim Zirvesi’nde ise, iklim planı için koyduğu hedefi tam ikiye katlamıştı! Yani aslında ABD’nin bu konuda küresel liderliğe oynadığını ortaya koymuştu. Zirveden bir hafta önce AB de topa daha sert girmişti. 2019 sonunda imzaladıkları ‘Yeşil Anlaşma’da geçen yüzde 30 hedefini büyütüp; “Karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 55 oranında azaltacağız” sözü vermişlerdi. Yani ABD ve Avrupa, iklim bayraktarlığı konusunda yarışıyorlardı.

ÇİN DE TOPA GİRDİ

Kaldı ki bu dalga sadece Batı’dan gelmiyor. Çin de aynı yıl Birleşmiş Milletler 75. Genel Kurulu zirvesinde ‘yeşil büyüme’ ve sürdürülebilirlik alanında dünyaya öncülük etmek istediğinin sinyalini vermişti. Dahası, Batı dünyası ve Çin bu alanda sıkı işbirliği yapmaya da aynı yıl başladılar. ABD ve Çin başkanlarının özel temsilcileri iklim kriziyle birlikte mücadele etmek için el sıkışmış, AB de Çin’le birçok çevre anlaşması imzalamıştı. Kısacası, hem Batı’dan hem Doğu’dan gelen bu dalga özellikle 2020’den bu yana ‘yeşil tsunami’ye dönüşmüş durumda. O zamandan bugüne kadar da köprünün altından çok su aktı. Uluslararası ve ülkeler arası sayısız anlaşma imzalanıp devreye girdi. Bu da hem kamuyu hem özel sektörü küresel olarak yeni bir yola soktu bile. Dolayısıyla şimdi Başkan Trump’ın Paris Anlaşması’ndan çıkması bu global gidişatı değiştirmeyecektir.

Haberin Devamı

Çevre ajandası tersine döner mi

TERCİH DEĞİL YAŞAMSAL

Gelelim bize. “Türkiye eğer uluslararası çevre kriterlerine uymazsa, çok yakında ihraç ettiği ürünler için yılda 1-1.5 milyar Euro karbon cezası ödemek zorunda kalacak. Kaldı ki artık sadece ürünün kendisi değil, paketlendiği materyal, taşındığı kamyon bile önemli. Hepsinin birlikte çevreye verdikleri hasara bakılacak” diyerek söze başlıyor telefonda konuştuğum Dr. Bahadır Kaleağası. Eski TÜSİAD Genel Sekreteri, Bosphorus Enstitüsü Başkanı olan Dr. Bahadır Kaleağası, zararın büyük resimde katbekat fazla olacağını anlatıyor. “Artık uluslararası bankalar ve kuruluşlar sadece ‘sürdürülebilir kalkınma’ kriterlerine uyan ülkelere fon vermeye başladılar. Yani buna uyumlanmayan, uluslararası rekabet gücünü de tamamen kaybedecek. Tam da bu yüzden yeşil dönüşüm bir ülke için artık tercih değil, yaşamsal” diyor. Dolayısıyla ülke içinde acilen dijital ve ekolojik dönüşümü başlatmak gerekiyor. Enerji yatırımlarında fosil kaynaklardan uzaklaşmak ve tüm hukuki-kurumsal altyapıyı dönüştürmek elzem. Ki son kamuoyu araştırmaları, bu dönüşüm için toplumda da ciddi bir talep olduğunu gösteriyor.

Haberin Devamı

YEŞİL ATILIM

İşte tam da bu sebeplerden AB ile ilişkilerde de acilen ‘yeşil atılım’ yapılmalı. Gümrük Birliği (GB) bu bakımdan güncellenmeli, odak noktası ‘yeşil ve dijital dönüşüm’ alınarak AB ile Türkiye arasında bir ‘yeşil geçiş’ yapılmalı. “Unutmayalım ki GB’nin imzalandığı 1995’te dünya böyle değildi. Dolayısıyla, AB’nin sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu bir GB-5.0’ı benimsemek gerekir. Bu da hem AB’nin 2019’da imzaladığı Yeşil Anlaşma’yı benimseyerek hem de Paris İklim Anlaşması’nı kabul ederek olur. Yani daha çevre-dostu bir modele geçerek ve yeni sosyal politikalar benimseyerek. Yoksa çağın gerisinde kalırız” diyor.

KİLİT TÜRKİYE

Bu; AB’nin kendi jeostratejik egemenliği ve gücü açısından da aslında önemli. Zira AB yeşil politikalarında başarılı olmak istiyorsa, bunu komşu ve çevre ülkelerde de başarılı kılmak zorunda. İşte Türkiye de bu bölgede en kilit ülke. ‘Yeşil halka’nın içinde olmak ve Paris İklim Anlaşması müzakerelerini halkanın içinde kalarak yürütmek ise Türkiye’nin elini de siyasi müzakerelerde çok güçlendirir. Tabii ki tüm bunlardan daha önemlisi, dünyaya yapacağı katkı olacaktır. Söylemeye gerek bile yok.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder