Farkında olsak da olmasak da, kapanmakta olan bir devrin eşiğindeyiz. Nasıl ki Taş Devri’nin bitişinden, Rönesans’tan, Reform’dan bahsediyorsak… Şu an tam da böylesi bir tarihi dönemeçteyiz. Yapay zekânın, dijitalleşmenin, sosyal medyanın hüküm sürdüğü; insan iradesinin sınandığı yeni bir çağa girmekteyiz. Bunun en somut göstergesi, son bulgular. Sosyal medya nedeniyle konsantrasyon süremizin 8 saniyeye kadar düştüğünü ortaya koyan bilimsel raporları takiben, en son Atlantic dergisi de şu verileri gün yüzüne çıkardı: Dünyanın en elit üniversitelerinde bile artık birçok öğrenci üniversiteye neredeyse kitap okumadan geliyor. ABD’nin en iyi üniversitelerinden 33 profesörün görüşlerinin aktarıldığı rapora göre; tek bir kitap bile okumadan Columbia, Harvard gibi üst düzey üniversitelere giren çok sayıda öğrenci var. Dahası Z kuşağı ‘kitap okumayı bir zaman kaybı olarak’ görüyor ve derslere katılım konusunda tamamen isteksiz. Çoğu öğrenci ödevini yaparken ChatGPT gibi yapay zekâ araçlarına başvuruyor. Bu da okuma alışkanlığını daha da baltalıyor.
KAYGI TAVANDA
Yine geçtiğimiz hafta yayınlanan, BAREM’in global ortağı WIN International’ın Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 39 ülkede 33 bin 866 kişi ile yaptığı anket; yaşanan dijital endişeyi ortaya koydu. Sonuçlar gerçekten çok çarpıcı. İnsanlar bugün en çok savaştan veya ekonomik krizden korkmuyor. En çok, kişisel bilgilerinin kötüye kullanılmasından ve mahremiyetin ihlalinden endişe duyuyorlar. Bununla birlikte büyük çoğunluk, sosyal medyanın hayatlarını alt üst ettiğini söylüyor. Yükseköğrenim düzeyine sahip kişilerde ise bu kaygı çok daha fazla. Araştırma; dijital dünyada bir an önce sağlıklı bir denge kurmak gerektiğini ortaya koyuyor.
YAPAY ZEKÂ YASASI
Zaten uluslararası kuruluşlar tam da bu yüzden devreye girmiş durumda. Geçtiğimiz haziranda hatırlarsanız dünyanın ilk ‘yapay zekâ yasası’ çıkmıştı. Avrupa Parlamentosu’nun çıkardığı bu yasa, insan haklarını tehdit eden yapay zekâ uygulamalarını ciddi şekilde yasaklıyor. Asıl amacı, yapay zekâ teknolojilerinin etik standartlara uymasını ve temel haklara saygı duymasını sağlamak.
YENİ GÜVENLİK RİSKLERİ
Ne var ki “siber güvenlik” risklerini bertaraf etmeyi hedefleyen kanunlar henüz yeterli olmuyor. Yaşadığımız gerçeklik tüm bunlardan çok daha hızlı ilerliyor. Kurumlar, devletler, yasalar ancak arkadan yakalamaya çalışıyorlar. Kaldı ki mesele artık bireysel güvenliğimizin çok ötesinde. Sadece bizler değil, altyapı hizmetlerini yerine getiren kamu kurumları da internete bağımlılar. Bunlara yapılan bir siber saldırı, doğrudan hayatımızı sabote ediyor. İstanbul’da bir ara sık sık meydana gelen elektrik kesintilerini hatırlayın. Elektronik haberleşme ağı da risk altındaki alanlardan. Mesela ABD’de birkaç yıl önce Twitter (X), Amazon gibi sosyal medya ve e-alışveriş siteleri siber saldırıya uğramıştı. Ülkede internet bağlantısının yüzde 90’ı engellenmiş, 7 milyar dolarlık zarar oluşmuştu. Yine evvelki sene WhatsApp bir siber saldırı sonucunda kısa süreliğine çökertilmiş, tüm iletişimimiz resmen kopmuştu. Bankacılık ve finans sektörü de ciddi risk altında. Örneğin 2016’da Bangladeş’te sanal korsanlar bankalara 81 milyon dolarlık vurgun yapmıştı. Aynı günlerde Türkiye’de de 3 büyük banka siber saldırıya uğramıştı.
SİBER SAVAŞ
İşin bir de siyasi boyutu var. Örneğin 2018 Amerikan seçimlerine Rusya’nın siber müdahalesi olduğu iddiası ABD siyasetini ciddi şekilde sarsmış, Başkan Trump’ın seçimini şaibeli hale getirmişti. Federal Soruşturma Bürosu (FBI) iddialar hakkında inceleme başlatıldığını açıklamıştı. Asıl büyük tehlike ise ‘siber savaş’. Henüz gerçekleşmemiş olan bu senaryoya göre, bir nükleer santrale veya New York borsasına siber saldırı olursa, tüm dünyayı etkileyecek ekolojik ve finansal bir yıkım olabilir.
HAFİFE ALMAYALIM
Bugün hayatımız tamamen yapay zekâ üzerinden yürüyor. Bu yeni gerçeklik de beraberinde yeni güvenlik tehditleri ve insan hakları ihlalleri getiriyor. Önümüzdeki ‘siber yüzyılda’ kendini topla tüfekle savunma döneminden, siber savunma düzlemine geçiyoruz. Artık teknoloji politikası bir devletin hem sanayi politikası, hem ticaret politikası, hem finans politikası, hem de güvenlik politikası. Çünkü bugün teknoloji, ülkeler arası ilişkileri ve bir ülkenin uluslararası platformdaki yerini de etkiliyor. Yapay zekânın, dijitalleşmenin damga vurduğu ‘Dijital Çağ’ denilen 21. yüzyılda teknoloji çağını hafife almanın maliyeti, bu yüzyılın kaybedeni olmak anlamına geliyor.