Verda ÖzerEngelleri tanımayan adam

HABERİ PAYLAŞ

Engelleri tanımayan adam

Tek bir insan tüm dünyayı değiştirebilir. Bu laf değil, hakikatin ta kendisi. Bir düşü olan ve bu düşe inanan tek bir kişi, o düşün tüm dünyayı sarmasına sebep olabilir. Karşımdaki adam, böyle bir insan; Ercan Tutal. Engelli bireylerin toplumdan bu kadar dışlanmasına, eğitim sisteminin ve iş dünyasının bu kadar dışında bırakılmasına, sosyal-kültürel hayatta resmen yok sayılmasına daha fazla dayanamamış. Tüm engellileri kapsayan, hayata dahil eden bir dünya kurmayı düşlemiş. Ve bu düşe o kadar inanmış ki hep birlikte yaşamayı becerebilmenin kapılarını tek başına açmış. Bundan tam 25 yıl önce.

Haberin Devamı

Engelleri tanımayan adam

DALIŞ YAPMAK MÜMKÜN

Uzun yıllar Almanya’da yaşayan Ercan Tutal; orada en ağır engellilerin bile nasıl iş dünyasında patron olduğunu, tiyatroda sahne aldığını vs. görünce, önce inanamamış. Türkiye’de evinde pencereden dışarıya umutsuzca bakarak yaşayan engellilere alışık bir Türk olarak, her türlü engelli grubunun hayata dahil edilişine hayran kalmış ve sormaya başlamış: “Benim ülkemde bu mümkün olabilir mi?” “Neden olmasın” diyerek Türkiye’ye döner dönmez kolları sıvamış ve ‘Alternatif Yaşam Derneği’ni kurmuş. İlk işi de engellileri spor hayatına dahil etmek olmuş. Kendisi bir dalış eğitmeni olduğu ve dalmak en zor spor dallarından biri sayıldığı için işe oradan başlamış.

KALIPLARI KIRMAK

‘Dalmak Özgürlüktür’ programıyla, 1998’den bu yana da 3 bin engelliye dalmayı öğretmiş. “Burada önemli olan bir sporu yapabilmek değil, kalıpları kırmak. Evinde otururken televizyon ekranında dalış yapan bir engelliyi gören başka bir engelliye, ‘benimle aynı engeli olan biri bunu yapabiliyorsa, ben de yapabilirim’ dedirtmek” diyor Ercan Bey. Şu anda Türkiye’nin dalış kulübü olan tüm okullarında bu eğitimin verildiğini söylüyor.

DÜŞLER AKADEMİSİ

Engellilerin önündeki en büyük engel olan eğitime de Ercan Tutal el atmış. Düşünün ki Türkiye’de engellilerin sadece yüzde 2’si lise (veya dengi) mezunu. Zira birçok engellinin daha sınava girmesi bile mümkün değil. Kurdukları ‘Düşler Akademisi’ ile engellileri tüm sahne sanatlarına ve plastik-görsel sanatlara dahil etmek üzere eğitim vermeye başlamışlar. “Burada en önemlisi, sahne alan yüzlerce engelliyi izleyenlerin onlara baktıklarında bir engelli değil, sanatçı görmesi” diyor Ercan Tutal. Yani o bireylerin aslında engelli olmadığını fark ettirmek.

Haberin Devamı

ERİŞİLEBİLİR OLMAK

Bir diğer önemli katkısı ise bu sanat eğitimi sayesinde kültür-sanat mekanlarının ‘erişilebilirlik’ kriterlerine uygun hale gelmiş olması. Yani engelliler için erişilebilir olmak adına, uygun şartları yerine getirmeleri. Bugün Türkiye’deki tüm önemli sanat alanlarında engellilerin de yer almasını sağlamış olan Düşler Akademisi, böylelikle kültür-sanat mekanlarını engelsiz kılmayı başarmış.

İŞ DÜNYASININ YAKLAŞIMI

Düşler Akademisi tabii ki iş hayatına da el atmış: Kanunen “İşverenler 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları özel sektör işyerlerinde, yüzde 3 engelli; kamu işyerlerinde ise yüzde 4 engelli çalıştırmakla yükümlüler” deniyor. Ancak Türkiye ekonomisinin yüzde 70’ini, 50’den az işçi çalıştıran yerler oluşturuyor. Dolayısıyla bu kurum ve kuruluşların engelli çalıştırma yükümlülüğü zaten yok! Daha kötüsü, Ercan Tutal birçok işverenin engelli çalıştırmamak için ‘kaytarma yolları’ bulduğunu anlatıyor. Kimi alt şirketler kurarak (50’den az işçi çalıştırıyor olmak için) bu sorumluluktan kaçıyor kimi ise cezayı ödeyip, engelli kotasını doldurmuyor. Bu da ‘denetim ve cezaları ciddi şekilde artırmak gerekiyor’ anlamına geliyor.

Haberin Devamı

* * *

Düşler Akademisi de tam da buna yönelik bir farkındalık-eğitim programı uyguluyor. Geliştirdikleri ‘kapsayıcı iş modeliyle’ engelli bir müşteriye ya da çalışana nasıl yaklaşılması gerektiğini özel sektöre öğretiyor. Şu an Türkiye’de tüm bankalar bu eğitimi almış durumda. Ercan Tutal, engellileri hayatın içine sokmanın Türk ekonomisini ne kadar güçlendireceğini ve dünyadan engelli bireyleri turizme çekeceğini de not düşüyor.

DIŞLAMAK UTANÇTIR

Batı’da engelliler hayatın içine tamamen dahil edilmemiş olsa; ne tekerlekli sandalyeye mahkum yaşayan Stephen Hawking bir astrofizikçi, gözleri hiç görmeyen Andrea Bocelli dünyanın en meşhur opera sanatçısı ne de tamamıyla kör olan Ray Charles en iyi caz müzisyenlerinden olabilirdi. ‘Eksik’ ya da ‘engel’ diye gördüğümüz şeylerin aslında sadece birer fark olduğunu anlamamız gerekiyor artık. Ercan Tutal bize gösteriyor ki istersek tüm farklılıkları kabul eden ve kapsayan bir hayat yaratabiliriz. Hep birlikte yaşayabiliriz. Onun dediği gibi; kişileri engelli diye dışlamak büyük ayıptır, günahtır, utançtır. Beraber yaşamayı becerememek, geri kalmışlığın en büyük göstergesidir.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder