Verda ÖzerHesap sorma zamanı

HABERİ PAYLAŞ

Hesap sorma zamanı

 

Mesele sadece son Bartın maden faciası ya da 2014’teki Soma faciası değil. Tarihe baktığımızda, Türkiye bugüne kadar maden facialarından yeterince hesap sormamış.

Mesela 7 Mart 1983’te Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Armutçuk Kömür İşletmesi’nde 103 madenci hayatını kaybetmiş. Hüküm: Sıfır hapis cezası. Yaşamını yitirenlerin ailelerine ve yaralılara verilen tazminat ise yazmaya utandığım bir miktar. 3 Mart 1992’de TTK’na ait Zonguldak Kozlu Maden İşletmesi’nde 263 madenci hayatını kaybetmiş. Yine hesabı sorulmamış. Kesilen hesap: Yine sadece sembolik tazminatlar.

Haberin Devamı

*

2004’te başlayan kısmi özelleştirmeler sonrasında ise, mahkemeler sorumlulara ve patronlara ceza vermeye başlamış. Ancak kamu vicdanını rahatlatacak seviyeden ve caydırıcılıktan yine de uzak. 

Mesela 10 Aralık 2009’da Bursa’da Bükköy Madencilik’e ait kömür ocağında 19 madenci hayatını kaybetmiş. Maden sahibi ile yönetim kurulu üyeleri 5 yıl, diğer yönetim kurulu üyeleri de 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmış. Bu, bugüne kadar verilen en yüksek hapis cezası. Tazminatlar da yine son derece yetersiz.

Aslında Yargıtay’ın 2004’te bir maden faciasından sonra yaptığı kapsamlı yorum, önce umutlandırmış. Daha önce Türkiye’de benzeri görülmemiş yorumu özetle şöyle: “Gelişen hukukta kişilere karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda, caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekir. Burada amaçlanan sadece bir parça olsun rahatlama duygusu vermek ve etkileyecek bir yaptırımla caydırıcı olabilmektir.”

Ne var ki Yargıtay’ın kararları gittikçe bu yorumdan uzaklaşmış. Manevi tazminat miktarlarını düşürmüş.

*

Bir de hapis cezasına rağmen, serbest bırakılanlar var. Mesela 23 Şubat 2010’da Balıkesir Odaköy’de 14 madenci hayatını kaybetmiş. Şirket ortaklarından 3’ü ve 1 maden mühendisi hakkında tutuklama kararı çıkmış. Ama 2 ortak hakkındaki bilirkişi raporu olumlu çıkınca, mahkemece serbest bırakılmışlar. 

Peki sorun nerde? Neden hesap soramıyoruz?

Hesap sorma zamanı

KANUNLAR DEĞİŞMELİ

Uzmanlığı iş sağlığı ve güvenliği olan Dr. Fahri Erenel’den cevapları alıyorum. Herşeyden önce, maden faciaları bugüne kadar hep “iş kazası” statüsünde değerlendirilmiş. Ve her iş kazası gibi, trafik kazasıyla eş tutulup yargılanmış. Oysaki sorumlular gerekli önlemleri almadıkları için “taksirle adam öldürme” suçundan yargılanmalılar. Bu durumda ise Türk Ceza Kanunu’nun 85. ve 87. Maddelerine göre en fazla 22,5 yıl ceza alabilirler. Oysaki çoğu gelişmiş ülkede bunun cezası müebbet hapis.

Alınması gereken tedbirler de kanunen sorunlu. Maden işçiliği kanunda “çok tehlikeli işler” sınıfında. Ne var ki bunun karşılığında alınması gereken tedbirler çok hafif kalıyor. Tam da bu yüzden Türkiye Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) iş güvenliğine ilişkin sözleşmesini bir an önce imzalamalı.

Haberin Devamı

Yine, kanunda ve yönetmeliklerde tedbirlerle ilgili maddeler son derece muğlâk. Mesela “gerekli tedbirler”, “önlenemez tehlike” gibi pek çok yoruma açık ibare var. Altları doldurulmamış. Bu da bir maden sahibinin mesela “yaşam odası” yapmak zorunda olmadıklarını iddia etmesine fırsat veriyor.

Haberin Devamı

BİLİRKİŞİ SORUNSALI

Bir diğer sorun ise, yerel yöneticilerin yasal olarak sorumlu olmaması. Mesela Çin’de maden ölümleri, Komünist Parti’nin yerel yöneticilerinin doğrudan sorumlu tutulmasıyla minimize edilebilmiş. Bizde de hem valilik hem belediyeler o ildeki madenlerden sorumlu olmalı.

Bir de bilirkişi sorunsalı var: Aynı olayla ilgili farklı merciler farklı sonuçlar çıkarıyor. Örneğin bir maden faciasıyla ilgili 6 farklı bilirkişi raporu çıkabiliyor. Raporların birbirinden farklı olması da, itiraz edilmesine kapı aralıyor. Bu da davaları sürüncemede bırakıyor.

Bu davalara bakan savcı, hakim ve bilirkişilerin uzmanlaşmamış olmaması da bir diğer sorun.

Bir de bilirkişi raporlarına eklenen “kaçınılmazlık” ibaresi var. Yani facianın, kaderin tecellisi olarak konumlandırılması. Cenevre’de bulunan küresel işçi sendikası IndustriAll’un Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Kemal Özcan da buna dikkat çekiyor: “Bu ibare, ancak tüm önlemler alındığı takdirde kullanılabilir. Aksi takdirde ihlâlleri meşru kılar. Ve teknik olarak her kaza önlenebilir” diyor.

ALINAN DERSLER MERKEZİ

Son olarak, Fatih Erenel bir “alınan dersler merkezi” kurulmasını öneriyor. Ona göre Devlet Denetleme Kurulu, Sayıştay ve ilgili Bakanlıkların raporları ile bu konudaki mahkeme kararları burada toplanmalı. Ve çıkarılan sonuçların uygulanması takip edilmeli. 

*

Bir önceki yazımda yazdım: Dünya, maden facialarının hesabını ağır kesmiş. Ve verilen cezalar o ülkelerde işçi hakları açısından dönüştürücü olmuş. Gelişmiş ülkeler 20. yüzyılda, birçok gelişmekte olan ülke ise 21. yüzyılın başında bu değişimden geçmiş. Türkiye’nin artık bu dönüşümü gerçekleştirmemek gibi bir seçeneği yok.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder