Bugün dünyada 1.5 milyardan fazla insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 820 milyon insan açlık sınırının altında. Dahası, tek mesele aç kalmak da değil. Karnı doyanların çoğu da hastalanıyor. Mevcut hastalıkların yüzde 72’si gıda kaynaklı. 800 milyona yakın kişi de obez. Bir yandan her yıl 5 yaşın altında 11 milyon çocuk açlıktan ölüyor. Diğer yandan 5 yaşın altında 40 milyon çocuk obez. Kısacası, bugün insanların çoğu açlardan ve obezlerden oluşuyor. İki ucun arasındakiler de yanlış beslenmeden dolayı hasta diyebiliriz.
SORUN GIDA İSRAFI VE ÜRÜN KAYIPLARI
Sorun ise sadece hızlı nüfus artışı ve yoksulluk değil. Asıl sorun, gıda üretimindeki kayıplar ve gıda israfı. Tarımda verim düşüklüğü, toprak erozyonu, kuraklık, eğitim eksikliği elbette önemli. Ama asıl, israf ve ürün kayıpları o kadar fazla ki...
Gelişmekte olan ülkelerde ürün kaybı daha hasat aşamasında yüzde 40! Yani üretimin neredeyse yarısı sofraya ulaşmadan çöpe gidiyor. Sırf Türkiye’deki yıllık kayıp, 8-10 milyonluk bir ülkenin tüketebileceğinden fazla.
Bununla birlikte, uzmanlara göre gıda israfı da Türkiye’de yüzde 30’larda. Bu israf edilen gıdayla yılda 20-25 milyon insan açlıktan kurtarılabilir. Yani tarım doğru şekilde yapılsa ve tüketildikten sonra artanlar doğru şekilde kullanılsa, dünya üzerinde ne kimse aç kalır, ne de doyanlar hastalanır.
ATIKLAR HAYVANLARA
İşte bu muazzam gıda israfını önlemek için Türkiye’de bir marka kolları sıvamış ve ‘sorumlu restoran hareketi’ni başlatmış. Yeme içme sektöründe 9 marka ve 30’dan fazla restoranı kapsayan Akkomarka, dünyanın sürebilmesi, sürdürülebilirlik için üzerine düşeni yapmış. “Dünyada her yıl 4.5 milyar ton gıda çöpe gidiyor.
Bunun yüzde 40’ı restoranlardan-otellerden çıkıyor ve bu oran hızla artıyor” diyor Akkomarka Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Yeşilyurt. 1000’in üzerinde çalışanı olan ve her yıl 2 milyon misafir ağırlayan grubun; ABD’de ta 1930’larda başlamış Yeşil Restoranlar Birliği ve İngiltere’de 1950’lerde ortaya çıkan Sürdürülebilir Restoran Hareketi’nden esinlendiklerini anlatıyor.
AYDA 2 BİN KEDİ-KÖPEK
şe ise gıda atıklarını en aza indirmekle başlamışlar. En yoğun gıda atıklarından olan garnitür sunumlarını neredeyse kaldırmışlar. Ancak misafir sipariş ederse tabağa ekleniyor. Düşünün, sadece bu sayede gıda atıklarını yüzde 25 azaltmışlar. Servisten dönen gıda atıklarını da yüzde 25 oranında düşürmüşler. Nasıl mı? İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile işbirliğinde, atıkları geri dönüşüm tesisine (Metanizasyon Tesisi) gönderiyorlar. Ayrıca HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) gönüllüleri ile birlikte yiyecek atıklarını hayvan barınaklarına iletiyorlar. Böylece her ay 2 bin kedi-köpeğe gıda ulaşıyor.
HER ŞEY GERİ DÖNÜŞÜME
Geri dönüşüme sağladıkları katkı sadece yemek atıkları değil. Plastik kullanımını restoranlarında yüzde 99 azaltmışlar. Biliyorsunuz ki plastik, geri dönüştürülmesi en zor olan maddelerden. Restoranlarda kullandıkları ambalaj malzemelerini, geri dönüştürülebilir ham maddelerden üretiyorlar.
Bu sayede her ay 1000 ağaç kesilmekten kurtuluyor. Zira geri dönüşüme giden her 70 kg kağıt ile 1 ağaç hayatta kalıyor. Evlere paket servisinde de aynı şekilde, yüzde 99 geri dönüştürülebilir ambalaj kullanılıyor. Bir de paket içlerine yerleştirilen küçük tohum kartları toprağa/saksıya ekince, bitki olarak geri alıyorsunuz.
Bununla birlikte her ay 1000 litre atık yağı geri dönüşüme gönderiyorlar. Yağların temiz suya karışmasını da önleyerek, her ay 1 milyar litre suyun kirlenmesini önlüyorlar. Ki bu, 250 hanenin temiz su ihtiyacı demek. Her şubeden ayda 3 bin 500 cam şişe de geri dönüşüme gidiyor.
TASARRUFLU KULLAN
Tasarruflu enerji kullanım da ‘sorumlu restoran hareketi’nin önemli bir parçası. Restoranlarda kullandıkları ampullerden musluklara, hepsi en düşük enerji kullanımına göre ayarlı. “Şu anda tüm restoranlarımız karbon nötr” diyor Akkomarka Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Yeşilyurt.
Yani sebep oldukları karbondioksit gazı miktarı, doğanın kaldırabileceği miktarla eşit. Ki buna ‘net sıfır emisyon’ da deniyor. Marka, karbon ayak izini düşürmek için tüm aydınlatma sistemlerini revize etmiş ve muslukları fotoselli sisteme geçirerek su sarfiyatını azaltmış.
200 ton su ve 2 megavat enerji tasarrufuyla, 8 hanenin bir aylık su ve elektrik ihtiyacını karşılıyorlar. Restoranlarda kullandıkları enerji ise tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından.
YERLİ MALI
Sürdürülebilir olmak başlığı altında hiç konuşmadığımız çok önemli bir konu daha var: Yerli üretim. Zira bundan sonra yerli üretim demek, ‘egemenlik’ demek olacak. İşte Akkomarka da yerel ürünleri ve çiftçiyi destekleyen bir politika izliyor.
Menülerinde coğrafi işaretli ürünlere ve özellikle kadın üreticilere/ kooperatiflerine yer veriyor. Ayrıca ‘hayvan refahı’ da restoranlarda gözetiliyor. Yumurtaları kafessiz sistemle üretim yapan tedarikçilerden alıyorlar.
Hayvansal ürün içermeyen mezelerle ve lahmacun-kebapla da aşırı et tüketiminin önüne geçmeye çalışıyorlar. Malum, hayvancılık iklim krizini tetikleyen sektörlerin başında geliyor. O yüzden gerekli olandan fazla et tüketmek sadece kendimize değil dünyaya da büyük zarar.