Verda ÖzerYeşil Türkiye

HABERİ PAYLAŞ

Yeşil Türkiye

İstediğimiz kadar “geri dönüşüm, israf, atık” deyip duralım. Son haftalarda yeri göğü kaplayan seçim bayrakları/afişler gösterdi ki söylemimizle eylemimiz tutmuyor. Hatta arada uçurum var. Dahası; insanlar artık “yeşil siyaset” istiyor. Yani alışageldiğimiz siyasi konuların ötesinde, hepimizin yaşamını doğrudan etkileyen meselelerle ilgilenilmesini ve adımlar atılmasını talep ediyorlar. Tüm anketler bunu ortaya koyuyor.

* * * * *

Dünyayı saran “yeşil dalga”, korona döneminde insanların sağlığa ve temiz havaya verdikleri önemin artmasıyla birlikte aniden çok güçlendi. Siyaseti de dönüştürdü. Artık bu hassasiyeti taşımayan, insanların sağlığına - soludukları havaya önem vermeyen partileri vatandaşlar cezalandırıyor. Dolayısıyla merkez siyaset ekoloji etrafında şekilleniyor. Mesela 2020 yerel seçiminde Fransa tarihinde ilk kez ülkenin çoğu şehri, Yeşiller Partisi’ne (EELV) geçti. Başkent Paris de “çevreci” belediye başkanını yeniden seçti. O yerel seçimde oyları yükselen tüm partilerin, çevre politikalarını öne çıkaran partiler olduğu tespit edildi. Çevre, iklim ve sağlığı gündemine almayan partiler ise ciddi oy kaybetti. Bitmedi: Cumhurbaşkanı Macron mesajı aldı ve seçim sonucu belli olduktan sadece birkaç saat sonra, iklim kriziyle mücadele için tam 15 milyar Euro ayırdığını açıkladı. Hem de sadece iki yıl için. Bitmedi! Yaptığı yasal düzenlemeler sayesinde bugün Fransa’da çevreye zarar vermek, ciddi bir “ekolojik tahribat” suçu sayılıyor.

Haberin Devamı

Yeşil Türkiye

ULUSAL DEĞİL KÜRESEL

Yeşil dönüşüm sadece Fransa değil, tüm Avrupa için bir dönüm noktası oldu ve sadece Yeşiller gibi çevreci/ekolojik partilerin önceliği olmaktan çoktan çıktı. Merkez partilerin de gündeminin tepesine oturdu. Hakeza Avrupa Birliği 2019’un sonunda, iklim kriziyle mücadelede dünyada öncü rol üstlenmek için “Yeşil Anlaşma” adında bir eylem planı açıkladı. Artık ticaretten sanata her şey “yeşil kriterlere” tabi.

* * * * *

Kısacası seçimlere eskiden, yani 20. yüzyılda olduğu gibi “sadece ulusal” olarak bakmamız doğru değil. Zira artık yapılan her tercih yerküremizle ilgili. Hava, su, toprak hepimizi sarıyor ve içinden geçtiğimiz “doğal afetler kısır döngüsü” tüm insanlığı ilgilendiriyor, acil eyleme çağırıyor.

Haberin Devamı

* * * * *

Zaten tam da bu farkındalıkla dünyayı saran “yeşil dalga”, yeni bir medeniyeti doğuruyor. Doğayı ve insan canını önemseyenler, yeni bir “küresel değerler ağı”nda birleşiyor. Çevre, iklim, gelir dağılımı, çocuk işçiler, cinsiyet eşitliği, sağlık, eğitim... Bu konulara önem ve değer veren ülkeler yakınlaşıyor. “Yeni Dünya”nın kazananları onlar oluyor. Vermeyenler ise çemberden dışarı itiliyor.

Yeşil Türkiye

YENİ YÜZYILIN HİKAYESİ

Dolayısıyla 21. yüzyılın hikayesi yeşil ve dijital dönüşüm. Bu dönüşüme ayak uydurmak ise artık bir tercih değil, bir zorunluluk. Hayatta kalmanın, sistem içinde kalmanın tek yolu bu. En basiti, bundan böyle Yeşil Anlaşma nedeniyle çevreyle uyumlu olmayan ürünleriniz başka ülkelerin sınırlarından içeriye bile giremeyecek. Bir diğer deyişle, dünyadan dışlanacak. Tam da bu yüzden bu seçim sonrasında siyasetçilerin artık mevzuya bu yeni küresel pencereden bakmaları gerekiyor. İşin artık sağ-sol vs. gibi suni ayırımlardan çoktan çıktığını, bugün dünyada gerçek bir yol ayrımı olduğunu fark etmek zorundalar. O yol ayrımını belirleyen soru da şu: Çocuklarımız temiz su içebilecekler mi? Bu yeni gerçekliğe göre tüm siyasi partilerin kendilerine çekidüzen vermesi, siyasi gündemin bu yeni eksen etrafında yeniden oluşturulması şart.

Haberin Devamı

* * * * *

Seçim öncesinde başaramadık ama bari bugünü atlattıktan sonra tüm partiler gündemlerinin tepesine seçmenin en çok önem verdiği meseleyi koysunlar. İşe de seçim bayraklarını geri dönüşüme göndererek başlasınlar. Seçimler hayırlı ve uğurlu olsun.

 

Sıradaki haber yükleniyor...
holder