2009’dan beri Türk modasının dünya çapında başarılar elde etmesi üzerinde önemli rol oynayan, üç sezondur pandemi nedeniyle dijital olarak yayınlanan Fashion Week İstanbul, 15-18 Mart tarihleri arasında dijitalle fizikseli bir araya getiren yeni hibrit kurgusu ile başlıyor. Türk modasının ve tasarımcılarının en büyük desteği olan adeta onlara kol kanat geren İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Mustafa Gültepe ile yeni hibrit yapıyı, İstanbul’u nasıl dev bir moda merkezine dönüştürdüklerini ve metaverse yapılanmalarını konuştuk.
Son 10 yılda IHKIB'in gelişimini anlatır mısınız?
İHKİB’in gelişimi her zaman dünya hazır giyim ticaretindeki eğilimlere paralel gerçekleşti. 10 yıl önce bu dönemde, kotasız döneme hazırlanan hazır giyim sektörü Çin’in ucuz fiyatlarla dünya ticaretine entegre olmasıyla katma değerli üretimle, tasarım ve markalaşmayla dünya pazarlarında rakiplerinden farklılaşma eğilimine girdi. Sektörün lider kuruluşu İHKİB de bu dönemde hem 1992 yılından itibaren yürüttüğü Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması hem dünya moda dünyasında ülkemizin algısını yukarı çeken İstanbul Moda Haftası hem AB IPA Moda Tekstil İş Kümesi kapsamında İstanbul Moda Akademisi’nin kurulması gibi nitelikli projelerle sektörün bu yöndeki gelişimini her alanda destekledi. 2020 yılında, pandemi sürecinin başlamasından hemen önce, dünya rekabetinde ağırlık kazanan sürdürülebilirlik ve dijitalleşme eksenli değişim döneminde de İHKİB, endüstrinin dijital dönüşümünün yanı sıra, AB II Projesi ve sürdürülebilirlik temelli devam eden projeleriyle da sektörün gelişimine katkı sağlamaktadır.
Türk tasarımcıları uluslararası arenada güçlenmesi için nasıl destekler veriyorsunuz? Örneklendirebilir misiniz?
İHKİB olarak öncelikli hedefimiz Türk tasarımcıları güçlendirmek. Tasarımcılarımızı global arenada desteklemek, İHKİB olarak ilk 100’de yer alan 5 Türk markası çıkarma amacımıza ulaşmamızda önemli bir rol oynuyor. Bir hazır giyim ürünün ortalama 16,2 dolar/kg olan birim fiyatı marka etkisiyle üç katına, özel tasarım olması durumunda beş katına çıkabiliyor. Bu da tasarım, moda ve markanın çarpan etkisiyle ihracatın geometrik artışını sağlıyor. Amacımız orta vadede bu birim fiyatı 40 dolar/kg’ye çıkarmak. Yüksek katma değerli tasarımcı ürünlerinin ihracattaki payını artırmayı öngören eylem planımız doğrultusunda markalı ihracatımızı yüzde 25’e, yüksek tasarımlı ihracatımızı ise yüzde 5’e çıkararak katma değeri artırmak, böylece dünya hazır giyim ihracatında sektöre yön veren üç ülkeden biri olmak öncelikli hedefimiz.
Bu hedeflerimize ulaşmak için de 2009 yılından beri İstanbul’da moda haftasını düzenliyor ve Türk moda tasarımcılarına gerek satış, gerek pazarlama anlamında destek olarak 360 derece iletişim sağlayabilecekleri, markalarını yerelde ve globalde tanıtabilecekleri bir platform sunuyoruz. Moda haftasını uzun yıllardır satış odaklı etkinliklerle destekliyor, tasarımcılarımızı dünyanın önemli satış noktalarının temsilcileriyle buluşturarak talepte devamlılığı amaçlıyoruz. Moda haftası dışında New York Coterie, Magic Las Vegas, Paris Who is Next, Londra Pure London, Madrid Momad gibi uluslararası fuarlara sağladığımız destekler ve ülke katılımları gibi yatırımlar da tasarımcılarımızın markalarını büyütmeleri için kilit rol oynuyor.
Türkiye'de markalaşma süreçlerine nasıl destekler ve ivmeler yapıyorsunuz?
Her şeyden önce hazır giyim sektöründe Türkiye’nin güçlü bir marka değerine sahip olmasının yanı sıra, “Made in Türkiye” etiketinin de dünya pazarlarında algısı oldukça yüksek. Ülkemizin marka değerinin yükselmesinde de şüphesiz Fashion Week Istanbul başta olmak üzere, sektörün topyekûn algısını yükseltecek yurtiçi ve yurtdışı tanıtım etkinliklerimizin payı büyüktür. Firmalarımızın da tekil bazda markalaşmalarında, bölgeselden başlayıp gelişme yolunda gün geçtikçe daha hızlı adımlar atan küçüklü büyüklü tüm markalarımızın güçlenmesinde de ülke algısını yükseltecek bu faaliyetler önemli rol oynamaktadır.
Dijital dünyaya adaptasyon konusunda da son derece başarılısınız. Nasıl bir yatırım, ilham ve ekipler var arkasında?
Tüm dünyaya baktığınız zaman, rekabette dijitalleşme ve sürdürülebilirlik olmak üzere iki ana dinamik çok etkili. Pandemi dönemiyle hızlanan bu dinamiklere bağlı olarak, dönüşümden sektörün başarılı bir şekilde çıkması için nitelikli ve etkili projelerimizle de sektöre yön vermekteyiz.
Tasarımdan üretime sektörün tüm dijital dönüşümüne yönelik, Sanayi Bakanlığımızın da desteğindeki AB IPA II projemizle hem endüstrinin dijitalleşme sürecindeki durumunu analiz edeceğiz hem de bu dönüşüm için yol ve yöntemler geliştirip katkı sağlayacağız. Bakanlıklarımızın yanı sıra, dünyaca ünlü konsorsiyum desteğimiz, bugüne kadar birçok nitelikli projeyi yürütmüş ekibimizle de sektöre öncülük etmeye devam edeceğimize inancımız tam.
Fashion Week'lerin de gücü ve etkisi artıyor. Sizce bunda yeni nesil, yaratıcılığına sınır koymayan moda tasarımcılarının da etkisi var mı?
Yeni nesil moda tasarımcıları, bambaşka bir vizyonu temsil ediyor. Onlardan iki önceki kuşak, çok önemli temelleri atarken bir öncekiler de önemli bir dönüşümün parçası oldu. Kuşkusuz her biri Türkiye’de moda tasarım kültürünün şekillenmesinin yanı sıra, Fashion Week Istanbul’un doğumuna ve akabinde bu etkinliğin uluslararası moda takvimine entegre olmada öncü bir rol üstlendi. Yeni nesil tasarımcılarımız ise, halihazırda büyük emek vererek oluşturulmuş bir sistemin içinde tasarım hayatına başlama şansını yakaladı. Zaten çağın gereklilikleri doğrultusunda tüm global trendlere, moda endüstrisinin gündemine hâkim, ne istediğini bilen, bu isteğine ulaşmak için markasını nasıl konumlandıracağına hâkim bir nesil yetişti.
Global moda sektörünün doğal bir parçası olan bu nesil, moda sektörünün şu an üzerinde en çok durduğu katılımcılık, kapsayıcılık, farklılıkları kucaklama, sürdürülebilirlik gibi konuları koleksiyonlarına, üretim ve pazarlama süreçlerine başarılı bir şekilde entegre edebiliyor. Biz de onlara ihtiyaç duydukları noktalarda tüm desteği vermekten çok mutluyuz. Yeni nesil tasarımcıların global ölçekte sesini çok daha güçlü bir şekilde duyurabileceği şartları sağlamak ana hedefimiz.
Yeni hibrit yapıyı biraz anlatır mısınız?
Aslında moda haftalarının günün değişen şartlarına uyum sağlaması gerektiğini tartışmaya, henüz pandemi gündeminden önce, 2019 yılında başlamıştık. Sezonlara dayalı üretimlerin anlamını yitirmesi ve dijital dönüşüme ayak uydurulmasının gerekliliği gibi dinamikler, bu değişim rüzgarını başlatan konulardı. Malumunuz, pandemiyle birlikte bu süreç her sektör için büyük bir ivme kazandı, çünkü alternatif yoktu. Fiziksel temas, bir araya gelebilmek hepimizin özlemini çektiği olgulardı. Ancak bugün normalleşme süreci içinde olsak da unutmamamız gereken bir konu var: ‘Bir araya gelmenin yüklü bir maliyeti de söz konusu: Zaman kaybı, seyahat trafiği ve hacimli prodüksiyonlar nedeniyle çevreye verilen zarar, her anlamda ciddi bir kaynak israfı… Sürdürülebilirlik bugün her sektörün ajandasının en başında yer alan madde. Dolayısıyla biz de sürdürülebilir bir moda haftasını önemsiyoruz.
Ayrıca dijital moda haftalarının önemli avantajları bulunuyor. Fiziksel sınırların ortadan kalkmasıyla artık bu içerik, dünyanın her köşesinden kolayca takip edilebiliyor. Moda camialarında çok önemsenen ‘ön sıra’ ayrıcalığına bir anda herkes ulaşabiliyor. Bu yüzden de Fashion Week Istanbul markası, tamamen dijital olarak gerçekleştirilen üç sezonun ardından bu alandaki tecrübesine, İstanbul’un özlenen zengin kültürel ve tarihi cazibesini de katarak fizikseli dijitalle birleştiren hibrit bir yapı sunuyor.
Şehrin farklı noktalarında gerçekleşecek defile ve moda sergilerinin yanı sıra, tasarımcıların çektiği moda filmlerinin gösterimlerini yapacağız. Bu sayede, moda haftasında kontrollü fiziksel ve interaktif buluşma ortamları yaratarak sektörün bir araya gelmesini sağlayacağız. Ayrıca tüm defile ve moda filmi içeriklerimizi dijital platformlarda da eş zamanlı olarak yayınlayarak moda haftasını dünyanın dört bir yanından erişilebilir kılacağız. Bu hibrit yapıyla birlikte hem sektörün önde gelen oyuncularına hem de global basın mensupları ve influencerlarına moda haftası deneyimini yeniden yaşatabileceğimiz için mutluyuz.
Metaverse dünyasında neler yapıyorsunuz?
Bugün İHKİB olarak, “Şık Bir Gelecek” sloganıyla 2030 yılına kadar ciddi bir dijitalleşme sürecine girdik. Üyelerimize bu anlamda eğitimler sağlıyor ve sektörün her aşamasında dijitalleşmeyi kucaklıyoruz. Bu hedefimiz doğrultusunda önümüzdeki süreçte metaverse’e yönelik çalışmalarımız da mutlaka olacak. İstişare süreçlerimiz her alanda devam ediyor. Hızlı bir aksiyon almak adına, moda haftasının bundan sonra bir ayağının da metaverse’de olacağını öngörebiliriz.
Ekoteks Laboratuvarlarını anlatır mısınız? Özellikle bu konu herkesin dikkatini çekiyor. Bu yatırım, Ar-Ge'ye verdiğiniz önem takdire de şayan. Neler yapılıyor anlatır mısınız? Sonuçları hem Türkiye için hem dünya için neler olacak?
Ekoteks bugün AB IPA dijital dönüşüm projesinin bir paydaşı olarak çevresel ve sürdürülebilirlik standartlarında sektörün yetkinliğinin artırılmasında rol oyuyor. Organik pamuğun analizine ilişkin çalışmalar yapılmasında önemli roller üstlenirken, Eko Etiket standardını oluşturup firmalara uygulayıp firma altyapısını geliştirmek için eğitimler düzenleyerek sektöre katkı sağlamakta. Ekoteks’in bu yöndeki katkılarıyla dünyada hızla belirgin hale gelen sürdürülebilirlik odaklı rekabette sektörümüzün rakiplerinden fark yaratarak avantaj elde etmesi ve katma değerli ihracat hedefini perçinlemesi mümkün olacaktır diye düşünüyorum.