Haberlerde geniş geniş yer tutan konular dışında "Türkiye acaba ne konuşuyor?"
diye merak edenler için, "devletin gündeminden uzak, halkın gündemine yakın"
kısa bir derleme hazırladım.
Buyrun...
* * *
Günün en yeni gelişmesiyle başlayalım. 'Milli Takım'ın Brezilya'da tribünü garantilemesi...
4-5 sene öncesine kadar Milli maçlarda gollerde, kaçan pozisyonlarda evlerden sesler yankılanır,
sokaklar bir uğultuyla, genellikle de sevinç çığlıklarıyla inlerdi.
Dünya Kupası'nda 3. olduğumuzda, kırmızı elbiselerimizi giyinip Bağdat Caddesi'ne koşmuş,
Avrupa Şampiyonası'nda son dakikalarda maçı çeviren milli takım, tüm ülkeyi futbol sarhoşu etmişti.
Bugün ise bu duyguların kaybolmasının nedenleri tartışılıyor.
Romanya maçında hiç bir şey hissetmediğimi fark ettiğimde, üzüldüm.
Yalnız olmadığımı öğrendiğimde daha çok üzüldüm.
Macaristan maçı için verilen 150 bin liralık prim sözü,
en azından paranın "motivasyon" aracı olmadığını gösterdi.
Geçen maçta Arda'nın taraftarları alkışa davet etmesiyse,
durumun gidişatını işaret eden en belirgin sinyaldi.
Oyuncusundan taraftarına "takım ruhu" ve "milli birliktelik" duygularını,
"yenilsek de yensek de" nasıl yeniden yüceltebileceğimizi tartışmalıyız.
Zaten o yüzden "Futbol asla sadece futbol değildir"
* * *
Dün akşam saatlerinde benzin fiyatlarında yapılan 12 - 13 kuruşluk indirimle,
benzini en pahalı satan ülkeler ligindeki liderlik kürsüsünü, yeniden Norveç'e (4.82 lira) kaptırma noktasına geldik.
4.80 liraya gerileyen benzin fiyatlarıyla ilgili 'psikolojik' olduğunun düşündüğüm bu indirimin ardından
yakın zamanda bir zam beklediğimi belirtmek isterim.
Vatandaşın beklentisi de bu yönde.
5 lirayı görmemiz çok zaman almaz...
* * *
Geçenlerde iki üniversiteli gencin konuşmasına kulak misafiri oldum.
İstanbul Üniversitesi'nde yemeklere yapılan yüzde 85'lik zammı konuşuyorlardı.
"Harçları kaldırdılar, yemeklerden çıkarıyorlar. Üstelik yemekler de çok kötü" tespiti, yöneticiler için incitici olmalı.
Yüzde 85 gibi ciddi oranda yapılan zamla öğle yemeği 1 liradan 1.85'e, akşam yemeği 1.25'ten 2 liraya çıkarılmış.
Öğrenciler eylemde.
İstanbul gibi bir şehirde, Anadolu'daki kısıt bütçelerle 'çocuk okutmak' kolay sanılmamalı.
* * *
Bir de "sansür mü", "dikkat çekme mi" tam olarak adlandıramadığım bir olay var.
NTV televizyonu geçenlerde yayınladığı bir belgeselde, ünlü ressam Leonardo da Vinci'nin "altın orana sahip insan"ı betimlediği 'Vitruvius Adamı' adlı resme sansür uygulanması.
'Vitruvius Adamı'nın cinsel organının sansürlenerek yayınlanması, sosyal medyada geniş yankı bulurken,
dikkatleri de bugüne kadar kimsenin yadırgamadığı, sansürlenen bölgeye çekmekten ve NTV gibi bir kurumun "sansür"le anılmasından başka bir işe yaramadı.
* * *
Halkın gündemine ilişkin bir başka olay da okulların açılmasıyla artan bitlenme vakaları.
Çalıştığı kasabada bütün öğrencilerin ve ailelerinin bitlendiğini söyleyen bir öğretmen internette ilaç araştırıyor. İlacın yan etkisi olup olmayacağını bilmediği için deönce kendisinin kullanacağını açıklıyor.
Ancak buna gerek kalmadan doktorlar devreye giriyor, sağlık müdürlüğüyle koordinasyon sağlanıyor.
Memurlar.net'te sıkıntısını paylaşan bu öğretmenin olaya bilinçli yaklaşımı, önerilen ilaçlara karşı ihtiyatlı olması,uzmanlara danışarak çözüm araması sevindirici.
Bir başka öğretmenin ona tavsiyesi ise öğretmenlerin ne kadar "ince" ve zahmetli bir görev üstlendiklerini gösteriyor:
"Bitli olmak ufak çocukların gururunu incittiği için, sınıf annesi sizin de saçlarınızı
öğrencilerin gözü önünde kontrol etsin. Ben öyle yapıyorum"
* * *
Yazımın son bölümünü ise "sanat"a ayırdım.
Dünya "gangnam style" çılgınlığıyla oyalanırken, biz yerli versiyonumuzu piyasaya sürdük bile.
Atilla Taş - Yam Yam Style ile ortalığı kasıp kavururken, büyük atak "Naptin Gari" ile Doğuş'tan geldi.
Mizahı bastırılmış ülkemizin "güleriz ağlanacak halimize" durumu.
YAZAR NOTU: Şarkıların linklerini vermek istemiyorum. Zahmet edip siz buluverin, beni ortak etmeyin.
twitter: @ykaptanbas
e-posta: yasemin.kaptanbas@posta.com.tr