Ayvalık’ta bu yıl 10’uncusunu yaşadığımız Zeytin Hasat Şenliği’nde zeytin dışında bir gelişmeye daha heyecan duyduk: Kırlangıç Fabrikası Dönüşüm Projesi! Deniz kenarında 20 bin m2’lik pırlanta değerinde bir fabrika arazisi, AVM ya da rezidans yapılmayıp kente kazandırılacak! Ayvalık Belediye Başkanı Rahmi Gencer ve Ayvalıklılar heyecan içinde fabrika binalarının bile yıkılmadan müze, konser salonu, sinema, tiyatro, akademi gibi kültür ve sanata yönelik yerleri ile yaşam merkezine dönüştürülmesini bekliyor.
[[HAFTAYA]]
Alan büyük. İçinde otel, kafe, restoran gibi yaşam alanlarını da barındıracak. Mimar Ersen Gürsel ve ekibinin hazırladığı ön projeye göre buraya 6 km’lik bir yaya yolu da yapılacak ve Ayvalıklıların gidebileceği balıkçı lokantaları dışında bir sosyalleşme yeri olacak. Proje gerçekleşirse Ayvalık, Bodrum gibi sınıf atlar. Tabii bunun için yatırımcı aranıyor: Ayvalık’ı seven, gönül veren Sabancı’dan Koç’a, Murat Ülker Muhtar’a eli cebine gidecek birileri!
Ülker’i tebrik ediyor ama ŞOK diyorum!
Murat Ülker bir atak daha yaptı ve sektörün en büyüklerinden biri olan İngiliz bisküvi şirketi United’ı bünyesine katarak sektöründe dünya üçüncüsü oldu. Böylece yeni pazarlar kazandı, kutluyorum. Yıldız Holding bir süre önce DiaSa’ları satın alarak ŞOK market yaptı. İlk şoku o marketleri kullanan biz tüketiciler yaşadık. Bir firma bir yeri satın aldığı zaman iyileştirir, bunlar kötüleştirdi. Dükkanın içi boşaltıldı, markalar azaltıldı ve kasaba çerçisi kalitesinde, elde kalmış malların rasgele atıldığı sinekli bakkala dönüştü!
Günde yüzlerce turistin dolaştığı, gelir seviseyinin yükseldiği Galata’da ŞOK’tan başka market olmadığı için mecburen gidiyorum ama tuvalet kağıdı dışında bir şey almak gelmiyor içimden! Acaba Murat Bey ŞOK’ları hiç gördü mü, görse ne hisseder diye düşünüyorum. İnşallah satın almaların yanında satmak da aklına gelir, burayı doğru dürüst işletecek birine satar diye bekliyorum. İlla perakendecilik yapmak şart değil ki. Bisküvi, çikolata üretmek yetmez mi?
Zorunlu din dersi: Hiç kimse için!
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin düzenlediği “Laik Eğitim ve Zorunlu Din Dersleri” panelinde konuşmacıları dinlerken çok önemli ve ince bir noktayı atladıklarını düşünüyorum. Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmalarını ve hukuk sürecini anlatıyor. Bu mahkemenin eski hakimlerinden, CHP milletvekili Rıza Türmen de mahkemenin Aleviliği araştırdığını, ders kitaplarında anlatılan İslam dininin sünni mezhebinin çok farklı olduğunu belirlediğini ve AKP iktidarının ders kitapları içeriğini değiştirme manevrasına rağmen dersin zorunlu olmaktan çıkarılmasını istediğini anlatıyor.
Mahkemenin kararı, TC itiraz etmezse 16 Aralık’ta kesinleşecek ve uygulanması şart. Yalnız, mesele sadece gayrı müslimlerin ya da Alevilerin meselesi değil. Zorunlu din dersi “İNSAN” haklarına aykırı. İstemeyen hiç kimseye verilmemeli. Sünni Müslüman olarak doğmayı ben mi seçtim? Sizin Yahudi ya da Ermeni olmamanız tesadüf değilse nedir? Hangimiz dinimize kendimiz karar verdik?
O zaman bana zorunlu olarak hiç bir dini okutma! Oysa şu anki uygulama, bırakın zorunlu din dersini, seçimlik Kuran dersini bile zorunlu hale getirmiş bulunuyor. Ve bu insan haklarına aykırı. Tabii düzeltemiyoruz ama henüz bunu söyleyebilecek durumdayız, buna da mı şükretmek lazım acaba?