Fransa’da ilgiyle izlenmekte olan Türk mevsiminde şimdi de Türk iş kadınlarının topuk sesleri duyulacak. ‘TİKAD’ Türkiye İş Kadınları Derneği’nden bir grup konuşmacı, Türk kadınının siyasette, ekonomide, turizmde, eğitimde ve sanattaki yerini anlatmak için Strazburg’a gidiyor.Aman canım demeyin, çok önemli, çünkü Fransızların tatil yapmak için Türkiye’ye gelenleri Türkleri oteldeki hizmet eden personel, Türkiye’ye hiç gelmemiş olanları ise, Fransa’da çalışan Türk işçileri ve ailelerinden ibaret sanıyor. Ne iş kadınından haberdar, ne sanatçı, ne sporcusu, hatta ne şehirlisinden!Ve o zaman da sokaktaki Fransız, “Ne işi var Türklerin Avrupa Birliği’nde?” diyor. TİKAD’ın projesi bu açıdan önemli. Çünkü 14 Ekim’de Strasbourg’da Fransız Ticaret Odası’nda gerçekleşecek konferansta, konuşmacılar arasında TİKAD 1. Başkan Yardımcısı Demet Sabancı Çetindoğan, 2. Başkan Sema Gürel Sürmeli, Proje sorumlusu ve TİKAD Yönetim Kurulu üyesi Şule Argüder, yine TİKAD yöneticilerinden Sevgi Aksoy ve tiyatrocu Gencay Gürün’le eski milletvekili ve Avrupa Konseyi Onursal üyesi Gülsün Bilgehan bulunuyor.Reklam gibi almazsanız, medyada kadın konulu bir konuşmayı da ben yapacağım. Bu işleri öyle kolay zannetmeyin, projenin sorumlusu ve koordinatörü Şule Argüder, bu konferansı örgütlerken sadece benimle bile kaç kez konuşmak zorunda kaldı!Kimbilir projenin Fransa ayağındaki Strasbourg Ticaret Odası Başkanı Monsieur Olaf Luther’le kaç kez? Fransız iş dünyası, Avrupa Konseyi’nden katılımcıların ve Fransız basının izleyeceği toplantıyla bitmiyor işimiz.15 Ekim’de de Avrupa Konseyi Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu ve Kadına Şiddet Komisyonu çalışmalarına da katılınacak ve konuşmalar yapılacak.İzlenimler, neler yaptıklarımız ve yapamadıklarımızı ise dönünce anlatacağım tabii, kaçarı yok. Bu çalışmaya katkısı bulunan herkese de dönünce teşekkür ederiz artık, hele bir görelim bakalım değil mi?
HASANKEYF'İ BOĞMAYA GÜÇLERİ YETMEYECEK
Sık sık yolumu düşürmekten keyif aldığım bir yer Hasankeyf! Batman’dan giderken o bozkırın ortasında tek başlarına kafalarını eğip duran petrol kulelerini ayrı severim.
Mağaralarını ayrı, binlerce yıllık medeniyetin kalıntılarını ayrı, Dicle’nin suyunu ayrı. Ama hepsinden çok insanını severim. Meslekdaşım Arif Arslan’ı, lokantanın sahibi Bülent’i görünce bir kez daha anlıyorum ki ben buradaki dostluğu seviyorum!
Arif Arslan ve hemşerileri yıllardır uğraşıyor Hasankeyf’in sular altında kalmaması için. Doğa Derneği Başkanı Güven’in büyük bir isabetle söylediği gibi, baraj mafyası da bu işten ekmek yemek için, 50 yıl önceki projeyi ısıtıp ısıtıp ille de buraya baraj yapalım diye tutturuyor!
Dicle’nin sularını dizginleyecek Ilısu Barajı, bütün bir medeniyetin izlerini yok edecekmiş, ne gam. Çimentolar dökülecek, set yapılacak, su tutulacak, Türkiye’nin ola ola yüzde birlik elektriği karşılanacak. Vallahi bu baraj mafyası yüzünden nükleer enerji yanlısı oldum. Elektrik mi lazım, yapın nükleer santrali kurtulalım.
Nasıl olsa bütün komşularda var, tehlikeyse oradaki tehlike değil mi? Neyse ki Ilısu Barajı’na karşı duruş, şimdilik işe yarıyor, uluslararası sermaye desteği geri çekiliyor. Ama hükümet her nedense kendisinin bile olmayan projeyi inatla savunuyor.
İşte Hürriyet Treni, “buraya baraj yapılmasın” demek için bu kez Batman’da durdu. Ajda Pekkan, bütün güzelliği, bütün coşkusu, bütün öz verisiyle Dicle’nin sularının içinde bir konser verdi. Çeşitli gazetelerden onlarca köşe yazarı da 16 saatliğine kalkıp gittik, olaya destek verdik.
Oraya ilk kez gidenlerin nasıl büyülendiğini, UNESCO’nun dünya tarihi mirasına almak istediği bu yörenin tarih, doğa, kültür ve insanlık tarihi açısından nasıl önemli olduğunu bir kez daha gördük.
Ajda sahnede türkü söylerken Vuslat Doğan’la Ali Sabancı’nın, Batman’lı Şeyhmuz’la birlikte kumların içinde nasıl horon teptiğini gördük. Velhasıl güzeldi. Mehtap Dicle’yi, projektörler, çevreden gelmiş binlerce insanın sular gibi kabarmış coşkusunu aydınlatırken kapakları açılmış nehrin suları köpük köpük gelmeye başladı.
Hep beraber ele güne gösterdik ki biz buraya baraj maraj yapılmasını istemiyoruz tamam mı! Halkın sesine kulak veren varsa duyar belki!