Anayasa değişikliğinin ilk tur görüşmeleri tamamlandı.
İki şey soracağım: 1. Bu görüşmelerin bu kadar hayati önemi vardı da niye gece yarıları yapıldı ve niye Meclis TV’den yayınlanmadı? Bir an önce bitirilmesi lazım diye sabahlara kadar çalışan milletvekilleri sabaha karşı baygın düşüyor, akşama kadar dinleniyor, 16.00’da gelip yine sabahlıyor. Bunun yerine sabah 10.00’da başlayıp akşam tatil edilse ne olurdu? Neden gözden kaçırılmak istendi?
2. Bu görüşmelerin de çıkmasını isteyenlerle istemeyenler olması çok doğal değil mi? AKP ve MHP zaten teklifi getiren taraf. Onlar çıksın istiyor. HDP istemiyor ama uzak duruyor. CHP istemiyor ve engellemek için uğraşıyor. Bu demokratik bir hak. Niye parlamentoda ve dışında karşı çıkanlara vatan haini muamelesi yapılıyor? Belden aşağı vuruluyor?
‘Aktrol’ler saldırıda
Bundan önce de bana saldırmak istediklerinde romanımı dolamışlardı dillerine. Bu kez neredeyse 25 yıl önce katıldığım bir basın toplantısını konu almışlar, oradan saydırıyorlar. Bir gün içindeki saldırı sayısı bini geçti.
Suçum ne? Parlamenter demokratik sistemi ve dolayısıyla özgürlükleri kaldırıp baskı rejimi kuracak diye anayasa değişikliğine karşı olmak.
Haklı çıktım
Demek ki haklıymışım? Daha geçmeden, değişmeden böyle! Üstelik ben kendi mahallemde, kendi yandaşlarım arasında karşıyım derken sizi niye rahatsız ediyorum ki? Sosyal medya, yalıtılmış bir ortam. Benim size etkim olamaz ki kızıyorsunuz?
Muhalefet başarılı mı?
CHP bu oylamalar sırasında, her türlü muhalefeti denedi. Karşısında blok oy veren 340 kişi vardı ve ne yaparsa yapsın ret oyları 135’i geçemedi. Bu arada ilgimi çeken ise 7-8 kişilik kararsızlar! Bunlar boş, geçersiz ve çekimser oy veren bir küçük grup. Her oylamada mutlaka vardılar. Çekimser ya da geçersiz ne demek kardeşim, ya varsın ya yoksun?
Neyse, o 135 milletvekili, ki neredeyse hepsi CHP’li, bazen dövüşerek, bazen yavaşlayarak, bazen konuşarak, yapabilecekleri engellemeyi yaptı ve yine kimseye yaranamadı! “Niye dövüştünüz, dikkat dağıldı, maddelerin içeriğini tartışamadık” diyen oldu. “Az dövüştünüz” diyen oldu.
Çok uğraştılar ama...
Ben haklarını teslim ediyorum, çok uğraştılar. Ama pasif direniş için hazırladıkları kampanyayı çok ‘tırt’ bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. O “Ayağa kalkıyoruz” kampanyası, duyduğum en gariban kampanya. Her nerede olursan ol, o gün o saatte ayağa kalkacakmışsın? Tencere çaldığımız daha güzeldi bunun yanında. Ben şimdi iş yerindeyim, saat beşte ayağa kalksam, en başta
Eğitimde müfredat da değişiyor!
Milli Eğitim Bakanlığı, yeni öğretim yılında uygulayacağı müfredat değişikliğini internete yükledi ve eğitimcilerin, velilerin görüşlerine açtı.
Bu görüşlere ve önerilere göre değişiklik mi yapılacak? Hiç sanmıyorum! Müfredat, mevcut siyasi iklim ve görüş doğrultusunda değiştirilmiş. Evrim teorisi çıkarılmış, cihat dersleri getirilmiş!
2. Dünya Savaşı sırasında İnönü’nün Türkiye Cumhuriyeti’ni savaşa sokmayan politikası çıkarılmış, 15 Temmuz kutlamaları yaza geliyor, kaynamasın diye hem eğitim yılı başına hem arasına yerleştirilmiş.
“Hangi ders kaç saat olmuş” diye araştırmaya bile gerek yok. İktidarın eğitim politikası bellidir: Kindar ve dindar bir nesil yaratmak. Bunun için de imam hatip liselerinin sayısını artırmak ve giderek tek seçenek yapmak. Daha neyi nesini tartışayım?
Dayak hep var!
Yatılı Kuran kursunda öğrencisini terlikle döven hocanın görüntüsü tepki çekti. Yaygın bir uygulama. Ahmet Hakan açık yüreklilikle yazdı: Bir yıl gittiği yatılı kuran kursunda falaka varmış, arada bir kullanılırmış ve çocukların bundan ödü koparmış. Şu anda bizi yönetenlerin çoğu da böyle eğitim görmüş olanlar.
17 Ocak 2017, Salı 05:00
Haberin Devamı