Bağışıklığın düşük olması tüp bebek tedavisini etkiler mi?
Sağlıklı bir gebelik oluşumu için embriyonun rahim iç zarına yerleşmesi en kritik aşamalardan biri olarak görülmektedir. Vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan ve savunma mekanizması olarak bilinen bağışıklık sistemi embriyonun yerleşimi ve tutunma aşamasında büyük rol oynar . Geçmiş yıllarda özellikle tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarına ve gebelik kayıplarına yol açabilecek temel sebebin transfer edilen embriyonun genetik yapısından kaynaklandığı düşünülmekteydi ancak yapılan araştırmalar sonucu gelinen son noktada genetik faktörlerin yanı sıra bağışıklık sisteminin de embriyonun tutunmasına engel olabilecek çok önemli bir neden olduğu ortaya çıktı.
Posta.com.tr Özel Haberiİnsan vücudu hastalıklardan gelen saldırılara karşı kendi doğal savunma sistemine sahiptir. Hamilelik,bebeğin rahme tutunduğu eşsiz bir durumdur. Hamilelik sırasında annenin farklı genetik özelliklere sahip olmasından dolayı bebek bağışıklık sistemi tarafından “ben olmayan” veya “yabancı” olarak tanınır. Tüp bebek tedavisinde bağışıklığın yeri ve önemi nedir? Tüm bu soruların cevaplarını Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Aytaç Tohma'dan posta.com.tr okuyucuları için öğrendik.
ANNE VÜCUDUNUN EMBRİYOYU YABANCI MADDE OLARAK GÖRMEMESİ GEREKİR
Sağlıklı bir embriyonun rahmin iç tabakasına yerleştirildikten sonra tutunma aşaması, hormonal ve immünolojik pek çok faktörün aktif rol aldığı mucizevi bir durumdur. Tutunma aşamasında anne vücudunun embriyoyu yabancı olarak tanımaması ve kabullenmesi gerekir diye belirten Doç. Dr. Yusuf Aytaç Tohma ; “Gerek kendiliğinden olan gebeliklerde gerekse tüp bebek tedavileri sonrası elde edilen gebeliklerde embriyonun rahim iç tabakasına yerleşmesi esnasında çok sayıda moleküler mekanizma devreye girmektedir. Bu mekanizmalar içerisinde bağışıklık sisteminin gebelik için uygun bir düzeyde olmasının büyük önemi vardır. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarda özellikle katil hücre olarak tanımlanan hücrelerin rahme yerleşme aşamasında son derece önemli rol oynadıkları gösterilmiştir. Katil hücrelerin yoğunluğunun rahim iç tabakasında normalden fazla ya da az olması embriyoların rahme yerleşmesini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu hücrelerin rahim iç tabakasında normalden fazla olması gebelik kayıplarının nedenlerinden biri olarak gösterilmektedir. Aynı hücrelerin embriyonun yerleşmesinde ve anne karnında gelişmekte olan bebeğin beslenmesini sağlayan plasentasının gelişimindeki önemli etkenlerden biri olduğu düşünülmektedir. Son yıllarda bu bilgilerden yola çıkarak tekrarlayan gebelik kaybı ya da tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan hastalarda rahim iç zarının bağışıklık sisteminin, özellikle doğal katil hücrelerinin sayı ve görevlerinin mutlaka araştırılması gerektiği bilinmektedir” diye konuştu.
TEKRARLAYAN TÜP BEBEK BAŞARISIZLIĞININ SEBEBİ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ PROBLEMLERİ OLABİLİR
İyi kalitede embriyo transferi yapılmasına rağmen 3 ve daha fazla tüp tedavisinde gebelik elde edilememesi durumu tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olarak tanımlanmaktadır diye konuşan Doç. Dr. Yusuf Aytaç Tohma; “Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığında %70-80 nedenle embriyo genetiği sebep olarak düşünülürken, %20-30 oranda da rahim iç zarının problemleri olarak öne sürülmektedir. Rahim iç zarının problemlerinden biri de rahim iç zarı bağışıklık sistemindeki problemlerdir. Bazı kadınlarda rahim dokusunda bulunan, vücudumuzu dışarıdan gelecek ve hastalık oluşturabilecek her türlü mikroba karşı koruyan bağışıklık sistemi hücrelerimiz beklenenin çok üzerinde bir yoğunlukta olabilmektedir; bu durum da annenin embriyoyu olması gerektiği gibi kabul etmesine engel olmaktadır. Bu aşamada rahim dokusundaki hücre yoğunluğu birtakım testler ile ölçülür ve gerekli durumlarda bağışıklık sistemi düzenleyici tedavilerin kullanılması ile oluşan gebeliklerin sağlıklı olarak devamı sağlanabilir” dedi.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ DENGELEMEK İÇİN SERUM TEDAVİSİ UYGULANABİLİR
Son yıllarda rahim iç zarının bağışıklık sisteminin kontrolü için kan testi ve rahim iç zarından alınan biyopsi materyalinin değerlendirilmesi gibi bir çok test yapılmaktadır diye belirten Doç. Dr. Yusuf Aytaç Tohma; “yapılacak testlerin kan testi olmasından çok direk rahim iç zarının değerlendirilebileceği, rahim iç zarından biyopsi almak yada rahim içi boşluğuna lavaj yapılarak elde edilecek sıvının incelenmesini içeren testlerin olması gereklidir. CD56 bu testler içerisinde günümüzde kullanımı en çok kabul görmüş olanıdır. Adet döngüsünün farklı zamanlarında katil hücrelerinin düzeylerinin farklılık göstermesi nedeniyle testin adet döngüsünün 21-24. günleri arasında yapılması önerilmektedir. Bu testlerin sonuçları, rahim iç zarı bağışıklık sistemine hakim olan bir bağışıklık sistemi hekimi (immünolog) ve konu ile ilgili tüp bebek hekimi birlikte değerlendirmeli ve hastaya uygun tedavi protokolü seçilmelidir. Damardan uygulanan intralipid serum tedavisi katil hücrelerinin fonksiyonunda bağışıklık sistemi dengeleyicisi olarak görev yapması ve embriyonun sağlıklı bir şekilde tutunmasına yardımcı olması açısından tercih edilen tedavi yöntemlerinden biri olmaktadır” diye ifade etti.