Yeni binalar neden birer birer yıkıldı? Uzman isim stres yüklenen yeni bölgeye dikkat çekti
Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6'lık depremlerle sarsıldık. Gaziantep, Adana, Malatya, Hatay, Adıyaman ve Şanlıurfa başta olmak üzere 10 ilimiz yerle bir oldu. Depremde en çok dikkat çeken detaylardan biri de çok sayıda yeni yapının yerle bir olması oldu. Deprem Uzmanı Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy yeni binaların yıkılması ve stres yüklenen yeni bölgeye dikkat çekerek çok önemli açıklamalarda bulundu
Elif Bayram / Posta.com.tr - Kahramanmaraş merkezli meydana gelen iki büyük deprem 10 kentte büyük yıkıma neden oldu. Depremler nedeniyle 10 ilde 3 ay OHAL ilan edildi. Depremin etkileri devam ederken, çevre illeri etkileyen çifte deprem olabilir mi? sorusu da merak ediliyor.
7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerde 'depreme dayanıklı' diyerek satılan binaların yıkılması da sosyal medyada tepki çekti. Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, depremi ve yaşananları değerlendirdi.
Depremde yıkılan yeni binalara dikkat çeken Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, “Bundan 500 yıl önce de aynı bölgede bu tür bir deprem kaydedilmiş. O zamanki tahta malzemelerle yapılan evlerde belki bu kadar ölüm yoktu. Bu bölgede 500 yıldır birikmiş bir stres vardı. Kahramanmaraş gerilmiş bir stres üzerinde duruyordu. Bu depremde, modern teknoloji ile yapılmış ama dayanıksız malzemeler kullanıldığı için yıkılan binalarla karşı karşıya kaldık. Dayanıksız malzemeler kullanıldığı için yeni binalar olduğu gibi çöktü” dedi.
“ÇOK FİYAKALILAR AMA HEMEN DAĞILIYORLAR”
Depreme dayanıksız yapı malzemelerinin kullanıldığını belirten Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, “Deprem bölgesindeki görüntülere baktığımızda sokakların tamamen yıkıldığını görüyoruz. Bu binalar bakımsız ve yoksul evler değil. Modern mimari yapılar ama kullanılan malzemelerde sorun var. Örneğin, eskiden gürgen ağacından yapılan mobilyalar vardı. O evler istediği kadar darbe alsın hiçbir şey olmazdı. Şimdi yeni binalar sunta gibi malzemelerden yapılıyor, çok fiyakalılar ama hemen dağılıyorlar. Belki de 500 yıl önceki tahta evler bunlardan daha dayanıklıydı” diye konuştu.
“YENİ BİNALAR PATIR PATIR YIKILIYOR”
“Depremlerde daha önceki dönemlere baktığımızda Anadolu’daki kerpiç evlerin yıkıldığını görürdük. Şimdi ise gökdelen gibi yapılmış modern yapıların yıkıldığını görüyoruz” diyen Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, deprem bölgesindeki yeni binaların neden bu kadar çabuk yıkıldığını örneklerle anlattı:
“Doğadan bir örnekle açıklayacağım. Eskiden köpeklerim vardı. Büyük dev gibi köpekler vardır; örneğin, Irish Wolfhound İrlanda kurt köpeği gibi. Diğeri de buna karşılık, Dachshund cinsi bir köpek olsun. Bunların elleri, kolları, ayakları tutmaz, güçsüzdürler. Bir de kafeste çiftliklerde büyütülmüş 150 kiloluk 130 kiloluk kangallar vardır. Kurtlarla dövüşen 85-90 kiloluk, dağda günde 15 km koşan kangallar. Bunun konuyla şöyle bir ilgisi var; O dev gibi görünen büyük köpekleri, ufacık bir pitbull cinsi köpek yeniyor. Çünkü eklemleri, ağzı sağlam ve güçlü. Bu binalarda da durum aynı bu şekilde. Eskiden depremlerde kerpiçten evler yıkılıyordu. Şimdiyse yapay malzemelerden oluşturulmuş büyük binalar, kof-güçsüz yetiştirilmiş köpekler gibi patır patır yıkılıyor. Oysaki ayakları yere sağlam basan pitbull yıkılmıyor. Binalar da aynı şekilde depreme dayanıklı ve sağlam yapılmak zorunda”
FAYIN KIRILMA ANI: RAY ÜZERİNDE KAYAR GİBİ
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Kahramanmaraş merkezli depremleri değerlendirdi. Kahramanmaraş'a uzanan fay hattının Anadolu ve Ölüdeniz fay hatlarıyla birlikte çalıştığını belirten Üşümezsoy, çift depremin nasıl meydana geldiğini anlattı:
“Bölgede olan depremin sebeplerinden biri, Arap plakası Ölüdeniz fayı boyunca Kuzeye doğru ilerlemesi. Bu fay hattı Anadolu fay hattını sıkıştırarak, Batı’ya doğru giderken, Toros Dağları’nı da batıya doğru harekete zorlanmıştır. Bunun sonucunda, Arap Plakası kuzeye doğru, Ölüdeniz fayı boyunca bir ray üzerinde kayar gibi kayarak Anadolu’yu sıkıştırıyor. Bu deprem kuşağında Adıyaman ve Kahramanmaraş’taki Toros tabasını sıkıştırmıştı. Doğu Anadolu Bölgesi'nde ise Elazığ’da da bir sıkışma meydana geldi.”
Ölüdeniz fay hattının depreme etkisine dikkat çeken Üşümezsoy, “Kıbrıs’ın özelliğini taşıyan Amanos Dağları’nda serpantin oluşuyor. Sonra Amik Ovası boyunca kuzeye doğru ilerliyor. Bunların ikisi Ölüdeniz fay hattıyla birleşerek tek bir fay olarak, bu depremde kırılan Doğu Anadolu fayı ile birleşiyor. Bu depremde fayın kırıldığı nokta, Şanlı höyük ve Nur Dağları’ndan başlayıp güneye doğru ilerleyerek Kahramanmaraş’a doğru yol alıyor” dedi.
“Buradaki önemli nokta, bunu oluşturan mekanizmanın hem Arap Plakası’nın kuzeye gitmesi hem de Kıbrıs’taki Akdeniz kabuğunun Kıbrıs’ın altına doğru uzanması olayıdır” diyen Üşümezsoy, fay hattının Bingöl Karlıova’dan başlayıp Elazığ, Malatya ve Kahramanmaraş’a kadar uzandığını söyledi.
“500 YILDIR BİRİKEN STRES BOŞALDI”
Prof. Dr. Üşümezsoy, bölgedeki fay hatlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu:
“Birinci depremde, o bölgede 500 yıldır biriken stres (enerji) boşaldı. O stres boşalınca bunun Doğu devamı olan Pütürge’ye ve onun Kuzeydeki Çelikhan, Sürgü ve Elbistan fay hattında bir stres yarattı. Birinci deprem ikinci depremi doğurdu. Neden dersek, depremde fay sistemi üzerinde egemen olan normal kuvvet ve makaslama kuvveti savaş halindedir. Deprem anında makaslama kuvveti normal kuvvetli yener. Burada açığa çıkan enerji 2 kuvvetle birlikte yandaki komşu faylara gider. Burada komşu fay olarak Pütürge fayı ve Sürgü fayı söz konusuydu.”
Bu faydaki son depremin 2 yıl önce Elazığ-Sivrice’de meydana geldiğini ifade eden Üşümezsoy, “Depremin olduğu bölgede 500 yıldır stres biriktiren fay parçaları kırıldı. Bu depremin başlangıcı 2020 yılındaki Sivrice depremiydi. Sivrice depreminde kırılan fay hattı Pütürge’ye kadar ilerledi. O faydan yüklenen enerji, Adıyaman’dan geçen Gölbaşı fayını kırdı. O fayın kırdığı enerji de Kuzeydeki Sürgü fayını kırdı ve depremler meydana geldi” dedi.
“ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE NE OLACAK?”
Malatya Doğanşehir fay hattının bu hat üzerinde olduğu için depremden etkilendiğini belirten Üşümezsoy, “Bu denklemde Malatya Sürgü fayı 1998’de Adana’daki Ceyhan depremini tetiklemişti. Burada da aynı olay oldu. Bunu iyi görmek gerekiyor” diyerek önemli açıklamalarda bulundu:
“Adıyaman, Gölbaşı fayı güneye doğru dönerek, Ölüdeniz fayı da Kıbrıs’tan gelen fayla birleşiyor. Bu da Antakya ve Hatay’daki yıkıma sebep olur. Ama bu depremde o faylar kırılmadı. Birinci depremde Gaziantep’te kırılan fayın etkileri, etrafa yayıldığı için birçok yerde yıkılmalar oldu. Ama ikinci yıkılma ise, kuzeyde olunca bu sefer Kahramanmaraş’ın kuzeyinden Kahramanmaraş’ı ve Malatya’yı etkiledi. Asıl önemli nokta peki şimdi ne olacak? Önümüzdeki günlerde ne olacak? Buna bakmak lazım. Bunu anlamak için buradaki hareketi iyi anlamamız gerekiyor.”
7.7'lik ve 7.6'lık depremler sonrasındaki değişimlere dikkat çeken Prof. Dr. Üşümezsoy, “Arap Plakası doğuya gidiyor. Toros Batıya doğru gidiyor. Yani Toros iki blok olarak biri Kahramanmaraş bloğu, ikincisi Malatya Nurhak Dağları, Elbistan bloğu ve Kayseri bloğu batıya doğru gidiyor. Buna karşılık Kıbrıs’ın okyanus tabanı, bunların arasına bir balina girer gibi giriyor. Burası oldukça hareketli bir alan haline geldi” dedi.
“TARSUS VE ADANA’YA DİKKAT”
Depremden sonra fay hatlarının harekete geçtiğini belirten Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, önemli açıklamalarda bulundu:
“Bundan sonraki yeni depremlerde fay enerjilerini deprem anında yüklü olarak etrafa yayabilir. Yeni enerji ise, gerek Amanos Dağları’nın batı kıyısındaki Osmaniye, İskenderun Körfez alanı ve Samandağ’ın açılmasıyla Tarsus ve Karataş faylarına bir çanak oluşturmaktadır. Aynı şekilde Adana’da ve Osmaniye’de de bu olayı görmekteyiz. Dolayısıyla bundan sonra bu fay hatları üzerinde stres yükleniyor. Diğer taraftan kuzeyden gelen Adana, Nurhak ve Elbistan bloğunun batıya doğru hareketiyle Kadirli'de ve Seyhan’daki faylara da bir stres yüklemiştir. Bu bölgelere dikkat etmek gerekir. Ayrıca, Elbistan'a doğru gelen Doğanşehir'den ve Çelikhan'dan gelen bir fay hattının kırılması söz konusu olabilir.”