Son dakika dini bilgi haberleri ile ilgili Posta.com.tr'ye eklenen tüm haberler bu sayfada yer almaktadır. Geçmişte yaşanan dini bilgi gelişmeleri, bugün yaşanan en flaş gelişmeler ve çok daha fazlası sürekli güncel olan dini bilgi haber sayfamızda...
Sevileni Allah için sevmek, sevilenden hiçbir karşılık beklememektir. İyilik yapıldığı zaman artan, kötülük yapıldığı zaman azalan bir sevgi değildir. Sevgiyi değerli ve anlamlı hale getiren, dünyevi çıkar ya da gaye gütmeksizin yaşanması, Allah’ın vereceği karşılık dışında hiçbir karşılık aranmamasıdır.
Vefakar insan, kendisine yapılan iyilikleri unutmayan, hatta iyilikte bulunanlara misliyle veya daha güzeliyle karşılık vermeye çalışan kişidir. İnsan, Allah'a ibadet etmek suretiyle ahde vefasını gösterdiği gibi, kendisine iyilik yapanlara da vefakâr olmalıdır. İyilikler karşılıklı olarak devam eder, iyilik yapanlar muhataplarından kötülük görmez. Yine iyilik görürse bu durum diğer insanlara da güzel örnek olur.
6 yaşında bir kız çocuğunun imam nikahıyla evlendirip cinsel istismara maruz bırakıldığı iddiası tepkilere neden oldu. Davaya Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da müdahil olurken, olaya peş peşe çok sert tepkiler geldi.
Çanakkale'de, 18 Mart Hatime Ana Ulu Cami'nin açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, açıklamasında 'Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli' derken İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, bu mesajı veriyor. Bu duayı yapıyor. Bu bir duadır. İstiklal Marşı, baştan sona milletimiz için yapılmış bir duadır' dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı, “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü”yle ilgili yayımladığı genelgeye göre, tüm camilerde saat 00.13'te sela okunacak, şehitler için tüm camilerde hatim okunacak, cami bahçelerine 251 şehit için 251 fidan dikilecek.
Bu bayram, koronavirüs önlemleri çerçevesinde belki biraz buruğuz. Belki, yakınlarımızla, akrabalarımızla buluşamayacağız, bayram sevincini birlikte yaşayamayacağız. Ama Ramazan’ı sağlıkla geçirip bayrama eriştiğimiz gerçeğini unutmayalım. Bu bayramı, bundan sonraki hayatımız için yeni bir başlangıç olarak görelim.
İnsan olarak bizler bir arada yaşamak mecburiyetindeyiz. Üzüntülerimizi paylaşmakla azaltır, sevinçlerimizi ise paylaşmakla çoğaltırız. İşte Ramazan ayı birlik ve beraberliğimizi en yüksek mertebeye çıkarmamıza vesile olan bir aydı. Toplum olarak kaynaşmamıza çok büyük destek sağladı. Ramazan ayı yardımlaşma ayıdır. Bu ayda zenginlerimiz zekatlarını, imkanı yerinde olanlar fıtır sadakalarını ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyor. Eğer kadar zekatımızı ve fıtır sadakalarımızı vermemiş isek, bayram sabahına üzüntü içerisinde çıkmak istemeyen kardeşlerimize lütfen bu sadakalarımızı ulaştıralım.
Tuttuğumuz oruçlarla bedenimizin sıhhate kavuştuğu, verdiğimiz zekat ve sadakalarla malımızın temizlendiği, maddi ve manevi hayatımızda birçok güzelliklerin yaşandığı bir ayı sonlandırmak üzereyiz. Bu gece son kez teravih namazımızı eda edeceğiz. Ramazan ayını uğurlarken neleri kazandığımızın bir muhasebesini yapalım.
“Günah bağışlanmaz” diyerek ümitsizliğe düşülmemelidir. Asla “Allah senin günahlarını bağışlamaz” denmemelidir. “Bu zamana kadar günah işle sonra tövbe et”, “Alkolik adam tövbe etmiş, öyle bir şey olmaz” gibi daha nice yanlış cümleler ifade edilmektedir. Günahına tövbe edip camiye gelen kişiler eleştiriye tabi tutulmakta ve “Burada senin yerin yok” diyenler çıkabilmektedir. Bu hususların tümü doğru değildir.
Fıtır sadakasının fazileti o kadar büyüktür ki; Allah bunun karşılığını hem dünyada hem de ahirette inananlara vaad etmiştir. Şimdi Allah’ın sunduğu bu fazileti yaşamak için fıtır sadakasını vermenin tam zamanıdır.
Dine inananlara mümin, inkar edenlere kafir denir. Aslında bu ikisini belirlemek pek kolaydır. Bir de dine inandığını söyleyen, Müslüman gibi yaşayan ama buna kalpten inanmayan kimseler vardır ki; bunların oluşturduğu tehlike büyüktür.
Tevekkül, bir taraftan meşru hedefe ulaşabilmek için gerekli bütün çabayı gösterirken diğer taraftan da Allah’a dayanıp güvenmek ve işin sonunu O’na bırakmak demektir. Kuran’da 40 ayette Allah’a sığınmak, O’na güvenip dayanmak ve bağlanmak gerektiği, bunun İslam akidesinin bir gereği ve Allah’a samimi iman ve teslimiyetin zorunlu sonucu olduğu vurgulanmaktadır.
Kader imanın ilkelerinden biridir. Hepimiz kabul etmekteyiz ki; Yaratan mutlak güç sahibidir. Her şeye hakimdir ve her şey O’nun dilemesi iledir. Ancak bu anlayışa sığınmak, “Nasıl olsa her şey yazılmış” denilerek günahlara girmek, yapılan hatalar için “Kaderimiz böyleymiş” demek, Allah’a karşı sorumluluklarımızı yerine getirmemek anlamına gelir.
Sevgi, pek çok kişinin dilinden düşürmediği bir kelimedir. Dil ucuyla sevgi edebiyatı yapmak, sevgiye karşı en büyük vefasızlık ve ihanet sayılmalıdır. Gerçek sevgi ancak manevi duyguları taşıyanlarda vardır. İnançlı insan ile inançsızın sevgi anlayış ve telakkilerini barıştırıp bağdaştırabilmek mümkün değildir.
Hz. Muhammed, toplumsal birliği ve barışı sağlamak amacıyla Medine’deki kozmopolit yapıyı çeşitli sosyal sözleşmelerle kaynaştırmış, yüzden fazla topluluk ile bazen mektupla bazen de bizzat kendisi konuşarak çeşitli anlaşmalar yapmış, onlarla uzlaşmaya varmıştır.
Vefa göstermenin temel belirtisi, insanın sözünü yerine getirmesi veya borçlarını ödemesidir. Verilen söz ve yapılan anlaşmalarımız gereği olan ahde vefa, İslam ahlakının en önemli ilkelerinden birisidir. Yapılan sözleşmeye uymayı istemek kazanılmış bir haktır.
Varlığının temelinde hayatı ve toplumu biçimlendirme iradesi yer alan İslam, gerek zamanlama ve gerek düzenleme açısından, din hürriyeti meselesinin gerçek sahibi olmuştur. İslam, din hürriyeti alanında da en mükemmel noktadadır.
Hz. Zülkarneyn’in peygamber mi, veli mi olduğu tam belli değildir. Kuran-ı Kerim’de doğuya ve batıya düzenlediği seferleri anlatılmıştır. Asıl isminin İskender olup düzenlediği seferlerden dolayı İskender-i Zülkarneyn namıyla anılmıştır. Kuran-ı Kerim’de “(Resulüm) Sana Zülkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım” (Kehf, 83) buyurulmuştur.
Adalet ve insan haklarına saygı İslam’ın değişmez prensiplerindendir. Allah buyuruyor ki: “Adaletli davranın. Şüphesiz Allah, adil davrananları sever.” (Hucurat, 9) Hz. Muhammed; bütün insanların eşit olduğunu, can, mal ve namuslarının kutsal olup her türlü tecavüzden korunduğunu cihana ilan etmiştir. Bunlar, insanların dokunulmaz haklarıdır. Müslüman, başkalarının hakkına saygı göstermek mecburiyetindedir. Kişinin olgun bir Müslüman olabilmesi, kendisi için arzu ettiği şeyleri başkaları için de arzu etmesine bağlıdır.
İman ve ibadetin insana kazandırdıklarının başında ahlak, sevgi, merhamet, hoşgörü, doğruluk, adil davranma gelir. İmanı ve ibadetiyle bu özelliklere sahip olan Müslüman gerçek mutluluğu bulmuş demektir.
Topkapı Sarayı’nın Hırka-i Saadet Dairesi’nde 1517’den 1924 yılına kadar tam 407 yıl hiç ara verilmeden 24 Hafız Kuran-ı Kerim okumuştu. Böyle bir geleneğe bir başka ülkede rastlamak mümkün değildir. Sadece Peygamberimizin hırkası değil, tüm mukaddes emanetler buradadır. Emanetlere zamanla çeşitli İslam ülkelerinde bulunan ve peygamberimiz ile yakınlarına ait olduğu anlaşılan eşyalar da eklenmişti. Peygamberimizin ok ve yayları, Kâbe’nin anahtarları, Sancak-ı Şerif, Davut Peygamber’in kılıcı emanetler arasındadır.
Allah’ın kullarına son derece merhametli ve şefkatli olduğunu biliyoruz. Böyleyken niçin kurallar koyuyor? O kurallar bütünü içindeki yasaklarla insanları neden kısıtlıyor? Yasakların amacı ne olabilir? İnsanoğlu bu ilahi engeller sayesinde asli yaradılış gayesinden uzaklaşmaz, tehlikeli ve sonu olmayan çıkmazlara düşmekten kurtulur.