Tüm yaz yerli yersiz “Senin aşkın toz duman, toz duman… Yanacağız biz sonsuza kadar” diye mırıldandım. Instagram’da önüme düşen iki hikayeden birinden “Bilmem miii, zor günlerimde hep yanımda sen vardııın” sözleri yükseliyordu ve bir sabah olay başka bir seviyeye ulaştı. Sefo’nun ‘Isabelle’ şarkısı her yerdeydi! 12 yaşındaki Fevzi Kaan Türker, bu şarkıyla fenomen olmuştu, neredeyse Sefo kadar ünlüydü o günlerde… Alkışlayanı da “Seviye bu” diye eleştireni de çok oldu. Haliyle “Kim bu Sefo?”, “Nereden geldi, nereye gidiyor?” merakı sardı insanları. Ben, “İyi bir yerden geliyor ve çok iyi bir yere doğru gidiyor…” diye düşündüm. Mesela kendisi İmam Hatip mezunu ama Gülşen’in tutuklanmasını sosyal medyada ilk eleştirenlerden biri de o oldu. Onu daha yakından tanımak istedim, karşınızda Sefo! Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
Bu yaz ‘Isabelle’ ile tozu dumana kattınız. Sokakta, arabalarda, kulüplerde, her yerdesiniz… Sadece Z kuşağını yakalamanızla açıklanamaz bir durum var ortada. Dinleyiciyle aranızdaki bu derin bir bağ nasıl oluştu?
Böylesi içten ve güzel sözler duyunca kendimi çok şanslı hissediyorum. Ben müziğimi para, şöhret ya da ilgi görmek için değil, içimden geldiği için yapıyorum. Belli bir kesime hitap etmek gibi bir amacım da yok. Siz bir şeyi hayal edersiniz, genç ya da yaşlı fark etmeksizin birileri o hayale ortak olursa olur. Derin bağlar ancak bu samimiyetle kurulabilir. Ben bunun peşindeyim.
“Evet ya! Ben galiba çok ünlü oldum” dediğiniz o anı net olarak hatırlıyor musunuz?
Hâlâ ünlü olduğumdan emin değilim desem… (Gülüyor) Aslında ben, bana olan ilgiyle ilgilenmiyorum, o ilginin altını dolduracak işler yapmakla ilgileniyorum.
YALNIZCA EVİMDEKİ STÜDYODA ŞIMARIYORUM
Birkaç yerde sohbetlerinizi izledim. Sanki yaşınız 24 değil, geride bir 24 daha var gibi… Ruhunuz kaç yaşında?
Hayal kurarken beş yaşında gibi hissediyorum ama gerçek hayatta bu pek mümkün olmuyor. Sanırım aklı başında kalabilmenin tek yolu biraz çocuk gibi hissedebilmekten geçiyor çünkü gerçek yaşam çok acımasız ve komplike. Oysa çocuklar çok sade bakarlar hayata. Bazen iki kere ikiye, beş derler ve ona inanırlar. Çünkü bu onlara zevkli gelir. Ama gerçek hayatta iki kere ikiye beş derseniz size deli derler. Galiba bir hayali paylaşabilmenin tek yolu, beşi hayal etmek ama ara sıra iki kere ikinin dört ettiğini kabullenmekten geçiyor.
Şöhret ya da para gibi şeyler değilse, sizi ne şımartır?
Evimde bir stüdyom var, yalnız başımayken bazen yaptığım işler beni o stüdyoda şımartabiliyor. “Bu oldu, güzel gidiyor” dediğim zamanlarda ufak çaplı şımarıklıklarım olabiliyor. Benim için önemli olan bu şımarıklığı çevremdeki insanlara yansıtmamak.
İÇİMDEN GELEN MÜZİĞİ YAPIYORUM, ADIYLA İLGİLENMİYORUM
Rap müzik deyince şu an akla ilk gelen isimlerden birisiniz ama “Bu rap değil” diyenler de oluyor. Siz yaptığınız müziği tam olarak nasıl ifade ediyorsunuz?
Bu işin bir bilirkişisi var mı? Bazıları, “Bu rap değil, bu pop değil” diyor. Tamam eyvallah, hangisi rap? Hangisi pop? Onu rap ya da pop yapan şey ne? Benim daha çok yapmaktan zevk aldığım tarzın adı reggaeton ama bu sürekli reggaeton yapacağım anlamına gelmiyor. Ben içimden geleni yapıyorum. Adının ne olduğuyla ilgilenmiyorum.
Kimleri dinleyerek büyüdünüz?
Çocukken salondaki orta sehpanın etrafında dönüp ‘Dale Don’ dinlerdim. 11-12 yaşlarında her gece gizlice kulaklıkla müzik dinleyerek uyurdum. Bunu yapan insan müzik hakkında sadece düşünmüyordur, aynı zamanda onu arzuluyordur. 15 yaşında ilk amatör kaydımı almıştım. O gün kayıt yapmaya giderken, ileride çocuklarıma dinleteceğim bir anı olarak kalır sanıyordum. Şu an çocuğum yok ama çocuklara şarkılarımla dokunmuşluğum var.
MUHAFAZAKAR BİR AİLENİN FIRLAMA ÇOCUĞUYDUM
Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Muhafazakar bir ailenin fırlama çocuğuydum ben. Altı kardeşiz ve ben tek erkeğim ama şımartıldığım söylenemez. Babam Samsun’da bir esnaftı. Genelde dükkanda vakit geçirirdik; bu şekilde ticareti öğretti bana. Tuttuğumuz fazla balıkları oturduğumuz evin önünde sattığımı bile hatırlıyorum. Sürekli işe gittiğimiz için babamdan kaçıp anneme sığındığım bir çocukluktu biraz benimki... Okulda da çok iyi değildim. Hocalarım da bazen şikayetçi olurdu benden. Dediğim gibi fırlama bir çocuktum.
BEN 12 YAŞINDAYKEN FEVZİ KADAR ÖZGÜVENLİ DEĞİLDİM
Bir sabah uyandığımızda 12 yaşında bir çocuk, Fevzi Kaan Türker, ‘Isabelle’ ile sosyal medyanın gündemine oturmuştu. Bu şarkıyla fenomen oldu. Ne hissettiniz?
İzlediğimde şöyle düşündüm: “Haklı çıktım…” Dedim ya, herkesin içindeki çocuğa yapıyorum şarkılarımı. O sebeple bu durum çok doğal geldi bana çünkü ben de üretirken onun yaşlarında hissediyorum. 12 yaşındayken bu şarkıyı yapamazdım ama 24 yaşında bir adamın yaptığı şarkıyı 12 yaşında bir çocuk söylediğinde, o çocuğun forsu olur tabii. Hele bir de özgüveni yerindeyse. Ben o yaştayken o kadar özgüvenli değildim.
Bunu Twitter’da, “Seviye bu, prim yapan bu” diye eleştiren Ufuk Baydemir’e “12 yaşında bir çocuk hayalini gerçekleştirdi. Sen prim ve seviyeden bahsediyorsun ama sözlerini bir çocuğun yazdığı bir şarkı seslendirmiştin. Seviye araştırmana oradan devam edebilirsin” diyerek cevap verdiniz. Her zaman bu kadar kibar mı sinirlenirsiniz?
O tweeti atarken telefonu kırmak üzere olmadığımı nereden biliyorsunuz? (Gülüyor) Yok, böyle yorumlara keyiflenirim. Yapılan yorum kısır bile olsa vereceğim cevap üzerine keyifle düşünebilirim. Kaos sevmem; cevap verirken amacım kavga gürültü değil, yanlış gördüğümü düzeltmek oluyor.
İMAM HATİP’TEN ARKADAŞLARIMA SELAM OLSUN!
İmam Hatip Lisesi’nde okuduğunuzu öğrendiğimde şaşırmıştım. İmam Hatip’te okumak size ne katmıştır?
İnancın nasıl bir ihtiyaç olduğu konusunu o dönemlerde düşünmüyordum ama sonradan orada yaşadığım iyi ve kötü anlara dönüp baktığımda inancın ne kadar değerli ve gerekli bir şey olduğunun farkına vardım. Mesela bir şarkı yapmak istersiniz, risklidir ama çok istersiniz. Kimiler vazgeçer, kimileri devam eder. İşte insana ‘devam’ gücünü verenin inanç olduğunu düşünüyorum. Ve bunu da İmam Hatip yıllarımın bana kattığı bir güç olarak niteleyebilirim. Okulda erkek erkeğeydik, rahat bir ortamımız vardı. Karşı cinse güzel gözükmek için ekstra hazırlanmamızı gerektiren bir durum yoktu. Farklı ve güzeldi, tüm arkadaşlarıma selam olsun!
ÇOK PARA HIRSI DA HİÇ PARANIN OLMAMASI DA İNSANI LANET BİRİNE DÖNÜŞTÜREBİLİR
Beş yıl öncesine gitsek, maddi ve manevi olarak en çok neler değişti? Neler hiç değişmedi?
Eskiden neyi seviyorsam hâlâ onu seviyorum. Sadece daha kalitelisine ulaşabiliyorum. Açgözlü ya da zorba biri değilim. Parayı amaç olarak değil, araç olarak görürüm. Bu yüzden olumsuz bir değişim yaşamadım.
Para size ne ifade ediyor? Ne kadar önemli?
Çok önemli; param olmasa yemek yiyemem, bir evde oturamam, giyinemem, ısınamam. Ama para benim için tutkum olsa, o zaman bu saydıklarımla yetinmezdim. Daha çok daha çok param olsun isterdim. O zaman da hiç yapmak istemediğim şeyler yapmak zorunda kalırdım. Dolayısıyla öfkeli, etrafına kötülük saçan, lanet bir insan haline dönüşürdüm. Hiç param olmazsa da aynı şey başıma gelirdi. O yüzden geçinebileceğim kadar paramın olması çok önemli bir şey.
Şu an hayatınızdaki en değerli gelen şey ne?
En değerlim ailem. En değerli varlığım da müziğim. Ondan beni koparacak şey de fiziksel olarak sesimi kaybetmek ya da ölmek olur.
Kısa kısa…
FLÖRT EDERKEN KÖRKÜTÜK AŞIK OLUR, KÖRKÜTÜK AŞIKKEN FLÖRT EDERİM
Başlayınca durması zor olan bir şey?
Sevmek…
Aşkı nasıl tanımlarsınız?
Fedakarlık ve sabır.
Aşık olunca körkütük olanlardan mısınız yoksa “Flörtten ileriye geçemiyorum” diyenlerden mi?
Flört ederken körkütük aşık olur, körkütük aşıkken flört ederim.
Sabah uyandığınızda yaptığınız ilk şey?
Biraz daha uyuyabilmek için kendimi kandırmak.
Şu sıra arabada en çok dinlediğiniz ya da dilinize en çok dolanan şarkı?
Fevzi Kaan yorumuyla Isabelle… (Gülüyor)
“Bilmem mi, zor günlerimde hep yanımda sen vardın” dediğiniz o kişi?
Isabelle…
- Aydın Dağları’nda son yılların en verimli hasadı yapıldı! En güçlü antioksidan: Kalbe giden damarlarda yağ çözücü etkisi yaratıyor
- Karlı ve yağmurlu havalarda tabak tabak için! Vücudu soba gibi ısıtıyor: Böbrek ve karaciğere kalkan oluyor
- Kaşık kaşık yiyoruz ama tansiyonu, şekeri tavana çıkarıyor! Zehirden bile daha zararlı 3 besin, ağzınıza bile sürmeyin
- Her yemekte sarımsak soymaya son! Dondurucuda aylarca tazeliğini koruyor
- Yumurtadan 30 kat faydalı! 1 kaşığı protein depolarını fullüyor, etten 20 kat ucuz, kaslara protein banyosu yaptırıyor