Koronavirüs ve kaygının temeli
Koronovirüs kaygısı Türk toplumunu ele almış durumda ve herkes çaresizce korunma yöntemleri aramakta. Bilinçli olmak oldukça önemli ama kaygıyı azaltmak daha çok önem taşıyor. Uzm. Klinik Psikolog Halil İbrahim Güven koronavirüs salgınında kaygıyı azaltmak için önerilerde bulundu. Büşra Akkaya / busra.akkaya@posta.com.tr
Tüm dünyayı etkisi altına almış salgın hastalık olan koronavirüs, Türkiye’de de görülmeye başladığı süre içerisinde toplumda oluşan korku ve kaygıya karşı önlem almanın yöntemlerini Uzm. Klinik Psikolog Halil İbrahim Güven anlattı.
Kaygının temeli
Kaygı; yaşama katılımın bir işaretidir ve kaçınılmaz krizler için hazır olunduğunu ifade eder. Kaygının doğası gereği stresli ya da belirsiz olan olay veya durum karşısında tetiklenir. İnsanlar yaşamlarındaki belirsizliği sevmezler ve bireyde rahatsızlık hissi uyandırır. Belirli cevaplarla ya da öngörü ile ortada olan belirsizliği kaldırmaya çalışır.
Kaygıyı fark etmek önemli mi?
Hepimiz zaman zaman kaygılı hissederiz. Koronavirüsü karşısında kişinin kaygı hissetmesi de normal bir durumdur. Bir miktar kaygı kişinin hayatta kalması ve kendini savunması için gereklidir. Fakat kaygı düzeyi arttıkça kişinin işlevselliği de düşmektedir. Burada şunu fark etmemiz gerekmektedir. Günlük işlevselliğimi bu kaygı ne ölçüde etkiliyor? Sürekli bu konu üzerinde düşünüp duruyorsak, yaptığımız rutin işleri yapmakta zorluk çekiyorsak ya da yeme ve uyku düzenimizde aksaklıklar oluyorsa, korona virüsü hastalığı düşüncesi bizi ciddi oranda etkisi altına almış demektir. Bu noktada farkındalık yaşamak önemlidir, bu kadar yoğun kaygı ve korku ile yaşamak, bir işe yaramayacaktır. Hatta artan kaygı ve korku durumunda kişi önündeki çözüm yöntemlerini görme konusunda zorluk dahi çekecektir. Yoğun kaygı esnasında çoğu zaman ‘şu anda değilsinizdir’, kaygının yarattığı düşüncelerle boğuşuyorsunuzdur. Ancak sakin olup, nefesinize odaklanmanız durumunda şu ana gelirsiniz, kaygı düzeyinizin de azaldığını fark edebilirsiniz.
Neden çok fazla kaygı yaşanır?
Bu kadar yoğun kaygı yaşamanın temelinde sürekli gündemi takip etmek, sosyal medya da fazla zaman geçirmek, sürekli konu hakkında araştırma yapmak, arkadaş gruplarında bu konu üzerinde konuşmak, yani gün boyu çok fazla bu konuya maruz kalınması kişide kaygı ve korkuyu tetiklemektedir. Bunların yerine bilgi ve haberleri güvenilir kaynaktan, Sağlık Bakanlığı’ndan almak önemlidir. Bu şekilde en sağlıklı bilgiye ulaşabilirsiniz. Sağlık Bakanlığı’nın bahsettiği önlemleri almak, tavsiyeleri uygulamak önemlidir.
Yine de kaygıyla baş edilemediği, günlük işlevselliğin bozulduğu durumlarda uzman desteği almak önemlidir.
Çocuklarla iletişim nasıl olmalı?
Çocukların bu konudan tamamen izole edilmesi mümkün değildir. Çok detaylandırmadan, çocuğun anlayacağı bir dilde, kaygıyı fazla artırmadan anlatılabilir. Ayrıca çocuğun herhangi bir sorusu olursa, konuşmak için müsait olduğunuzu bildirin. Çocuk Psikologu Janine Domingues bu konuda şöyle görüşlerini belirtiyor: “Çocuklar sizle iletişime geçtiğinde ya da size sorular sorduğunda, ebeveyn olarak sizin kaygınız o an için yüksekse, konuşmaya ya da çocuğunuzun sorularını cevaplamaya çalışmadan önce sakinleşmek için kendinize biraz zaman ayırmalısınız.”
Çocuğunuzun duygularını kabul edin ve duygularını reddetmemeye özen gösterin. Günlük rutinin dışına çıkmayın, çocuğunuzun düzenli yemek ve uyku saatlerine özen gösterilmesi de önemlidir.
Kaygı kişinin hayatta kalma, yaşamını sürdürme ve varlığına anlam katma ihtiyacından kaynaklıdır. Fakat fazla kaygı ise sağlığa zararlıdır.
Herkese sağlıklı günler dilerim.
Uzm. Klinik Psikolog Halil İbrahim Güven