İzmir’e sadece 1.5 saat uzaklıktaki Karaburun, Ege’nin gizli kalmış ender yerlerinden biri. Göz kamaştıran doğası, bakir koyları ile sakinlik arayanların tercih ettiği Karaburun; yörenin taze ve bol çeşitli balıkları, zeytin ağaçları, keçi peyniri, şirin köyleri, birbirinden kaliteli restoranları, denizin dibinde, doğanın içinde konaklama yerleri ile günümüzde nadir kıyılar arasında. Muhteşem kokusu ve güzelliğiyle kendisine hayran bırakan nergis çiçeğinin başkenti Karaburun’dan Türkiye’nin dört bir yanına çiçek gönderiliyor, her yıl Nergis Festivali düzenleniyor.
İnsan ve doğa dengesinin sürdürülebilir olması, doğal, kültürel, tarihi ve estetik değerlerin koruma altına alınarak gelecek nesillere aktarılması amacıyla “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilen Karaburun Yarımadası; biyoçeşitlilik açısından oldukça zengin. Yarımadanın çok özel iklim koşullarıyla üretilen hurma zeytin, zeytinyağı, enginar, mandalina, üzüm gibi ürünler ilçenin adının ülke genelinde duyulmasını sağlıyor. Halkın bir bölümünün uğraşı küçükbaş hayvancılık olurken, Karaburun’un ekonomisinde bölgeye özgü kara keçi yetiştiriciliği önem taşıyor. Yine kara keçi sütünden üretilen ‘Kopanisti’ peyniri Karaburun’a özgü bir kültürel miras.
Yunanca ‘ezilmiş, dövülmüş’ anlamına gelen Kopanisti, keçi sütünden yapılan sepet peynirinin peyniraltı suyunun fermante edilmesiyle (ekşitilmesiyle) yapılıyor. Balıkçılık da Karaburun’un en önemli geçim kaynakları arasında. Ülke sularında yaşayan bütün canlı türlerinin bulunduğu Karaburun sahillerinde yılda 250 ton balık avlanıyor. Açık denizden gelen mercan, barbun, çipura ve bölgenin “Topan” kefali balıkçılar tarafından avlanıp tezgahlarda yerini alıyor. Bu bereketli sular ve organik tarım bilincinin giderek yayıldığı bereketli topraklarda yetişen ürünlerle Karaburun, gastronomi alanında da komşusu Urla’nın ardından parlayan yıldız olmaya aday. Bunca özelliği barındıran Karaburun’u özel kılan bir başka detay da bu güzel topraklara bağlı girişimci insanları.. Bu güzel doğayı daha da cazip kılan; özel mekanlarla süsleyen, güler yüzünü eksik etmeyen, ilçeyi daha da ileriye taşımaya gönül vermiş birçok örnekten bazıları ile bir araya gelip, hikayelerini dinledik...
HAYALLER GERÇEK OLDU
İstanbul’da yaşayan Şebnem Deveci ve eşi Uğur Deveci, Karaburun’a gelip büyülenerek bu güzel ilçede yıllar süren hayallerini gerçeğe dönüştürmüş. Evlerindeki konforu ve özeni misafirlerine sunmak amacıyla Casa Mimosa Suite Hotel’i hayata geçiren Develi çifti otellerine; zarafet, nezaket, saygı, hassasiyet, bolluk ve umut gibi sembolleri bünyesinde barındıran güzel kokulu nadide çiçek Mimosa’dan esinlenerek isim vermiş. Şebnem Deveci, “Misafirlerimize bütün yılın yorgunluğunu unutturup düşledikleri tatili yaşatmayı hedefliyoruz” derken eşi Uğur Deveci, “Bünyemizdeki Mimas Restoran’da yerel deniz mahsulleri ve mezeleri özel dokunuşlarla tamamlayıp, bölge gastronomisine yeni bir soluk getirmeyi amaçlıyoruz. Kaliteden ödün vermeyen hizmet anlayışımızı restoranımıza da yansıttık” diyerek fark yaratmaya çalıştıklarını anlatıyor.
YENİLİK TUTKUSUNU MUTFAĞA YANSITIYOR
Sahip olduğu konumun sunduğu eşsiz manzarası ve geniş yemek alanıyla, denizin üzerinde adeta bir gemi güvertesi Number One’ın sahibi Timur Kırlıkovalı ise Karaburun’da ilk işletmesini 1990’da açmış. Bu süreçte ilçenin gelişimini değerlendiren Kırlıkovalı, “Karaburun, küçük bir grup tarafından yıllardır biliniyordu. Ama sonra çok hızlı bir şekilde yeni ziyaretçiler tarafından keşfedildi. Bu kısa dönemde olumsuz etkiler yaratsa da şimdi hızla talebe cevap verecek şekilde yeniden yapılanıyoruz” diyerek restoran, otel ve plajdan oluşan Number One ile ilgili bilgiler aktarıyor: “Yenilik ve araştırma tutkusuyla menüyü sürekli geliştiriyoruz. Tesise gelen misafirlerimiz aracını park ettikten sonra 3 adımda pansiyona ulaşıyor. Anahtarını odasına bırakıp 5 adımda sahilde oluyor. Kabak çiçeği kızartma, özel sosu ile levrek ve granyöz lokum, balık kül bastı, adabeyi çorbası, istiridye ve Ermeni pilaki favorilerimiz arasında.”
ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ İLAN EDİLDİ
Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği (TÜGEM) İzmir İl Başkanı Raşit Ay ile Karaburun’un doğal yapısını nasıl koruduğunu konuşuyoruz. Karaburun Yarımadası’nın 14 Mart 2019’da Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) ilan edildiğini söyleyen Raşit Ay, “Bu sayede biyolojik çeşitliliğin, doğal ve bununla ilişkili kültürel kaynakların korunması ve devamlılığının sağlanacak olması, gelecek kuşaklara aktarılacak miras açısından memnuniyet verici. Karaburun Yarımadası Türkiye’deki 19 ÖÇKB’den bir tanesi. Özellikle sahil bölgelerinde maalesef plansız, çarpık, kontrolsüz yapılaşma görüyoruz. Vatandaşlar aşırı kalabaklıktan daha sakin ve doğa içerisinde yaşam alanları arıyor. Karaburun Yarımadası’nda, ÖÇKB sayesinde bu olumsuzlukların gerçekleşmeyecek olması, doğa içerisinde nitelikli ilerleme bölgeyi gayrimenkul yatırımı açısından çok değerli hale getiriyor” bilgisini veriyor.
ATA TOPRAĞINA YATIRIM
Karaburun’da başka girişimcilik örneği de ata toprağına yatırım yapan endüstri mühendisi Hilmi Akyol ve inşaat mühendisi Özer Koçak’a ait. Karaburunlu bir ailenin oğlu olan Hilmi Akyol, 2008’de babası vefat edince, içinde 120 adet ağacın bulunduğu mandalina bahçesinde -inşaat izni olmasına rağmen- eşinin kuzeni Özer ile birlikte ‘tiny house’lardan oluşan konaklama projesini hayata geçirmiş. Tesis içinde yer alan Mandarinn Restoran’ın salonu, doğanın içinde kaybolan bir kış bahçesi. Bahçenin hemen yanında, ağaçlar arasında yer alan ahşaptan yapılmış bir açık alan yer alıyor. Restoranda yerel üreticilerden temin edilen doğal ve taze malzemelerle, Karaburun’un bereketli topraklarının sunduğu zenginlikler en iyi şekilde sunuluyor. Mevsimsel olarak değişen menüde, bahçeden toplanan ürünler önemli bir yer tutuyor.
DOĞDUĞU KÖYE AŞIK BİR ŞEF
Karaburun Kösedere köyü doğumlu Şef Goncagül Karaağaç Ekici de doğduğu topraklardan kopmayarak girişimde bulunmuş. Balıkçı teknelerinin tepesinde balık avlayarak, limanda yüzerek, doğadan ot ve mantar toplayarak büyüyen Ekici, üniversite döneminde organik tarım ve ardından İzmir Mutfak Sanatları Enstitüsü’nde aşçılık eğitimi aldıktan sonra Kösedere’de “Köy Kokusu” adını verdiği restoranı açmış. Yalnızca yaşadığı yörede yapılan yemekleri sunduğu geleneksel mutfağı ve sadece odun ateşi kullandığı pişirme tekniği ile fark yaratan Goncagül Karaağaç Ekici, “Bahçeme büyük bir taş fırın yaparak başladım işe. Tatlılarımız bile odun ateşinde pişiyor. Ürünlerin tamamını ya bahçeden ya da günlük olarak köylülerden sağlıyorum. Sadece Karaburun yöresinin, Yarımada’nın mutfağını pişiriyoruz” sözleriyle anlatıyor hikayesini.
ÖZGÜN LEZZETLERİN ADRESİ
Mimoza Koyu’nda yer alan İsmet’in Yeri İskele Restorant’ın sahibi İsmet Katmer, tam bir Karaburun sevdalısı. Sıradan bir balık restoranı olmaktan kaçındıklarını anlatan Katmer, adeta denizin içindeki konumuyla doyumsuz bir keyif ortamı yaratan işletmesinde; günlük mevsim balıklarını, farklı soslar ve çok çeşitli pişirme teknikleriyle sunarak misafirlerine lezzet şöleni yaşatıyor. Katmer, “Tatil güzel anılarla, akılda kalan lezzetlerle geri dönülecek bir zaman dilimi. Bu yüzden herkes için unutulmaz lezzetler ve keyifli bir mekan felsefesiyle çalışıyoruz. Buraya gelen tüm misafirlerimiz için farklı lezzetler hazırlamak istedik. Balıktan kavurmalar, pilakiler yaparken, tava balığını farklı soslar hazırlayıp öyle servis ediyoruz. Yarımadanın göz bebeği enginarımızı, kabak çiçeğini menümüzden eksik etmiyoruz. Zeytinyağı olarak da bölgemizin zeytinyağını kullanıyoruz” diyor.