Bir denizin iki yakasına yıllarca sadece bakıp durduk. Özdere’deki evimizin sahilinden Sisam Adası’nın ışıklarını izler, Kuşadası’na giderken karışan radyolarımızda şarkılar tutardık. Çeşme’de hele Pırlanta Plajı, Altınkum tarafında Sakız’a elini uzatsan, değecekmiş hissi uyanırdı. Bodrum’un en güzel manzarası Kos’un ışıkları, Kaş’ın doğal dekoru Meis, Ayvalık’ın karşısı Midilli!
Yıllarca çok yakın ama fazla uzaktık birbirimize. Zamanla diplomatik engeller bir bir aşıldı. Daha sık gider gelir olduk birbirimize. Ömürlük dostlarımız oldu karşı kıyıdan. Kemeraltı, Ayvalık ve Bodrum çarşıda tanıdık Yunanca kelimeler takılmaya başladı kulaklara.
BAK KARŞISI ANADOLU
Aynı hissi karşıda onların da yaşadığını gitme gelmeler artınca fark ettim bir süre… Hatta biraz daha ilerideki ada olan Leros’a ilk gittiğimde tanıştığım Panteli Plajı’nın meşhur Apostolis’i, beni bir gün alıp kaleye çıkardı.
“Bak karşısı neresi biliyor musun? Anadolu… Eşimin ailesi mübadelede Didim’den gelmiş buraya. Yıllarca adanın en yüksek bu yerine çıkıp Turgutreis’in, Didim’in ışıklarına bakıp durduk. Şimdi gidip gelebildiğimiz için çok mutluyum” demişti.
Karşılıklı gidip gelmekten herkes mutlu bugünlerde. Özellikle Avrupa Schengen vize sorunu çıkarınca, kapıda vize uygulamasına talep arttı. Karşı kıyı, tam kapı komşusu oldu. Leros da kapıda vize
ile gidebileceğiniz 10 adadan biri…
KAPIDA VİZE İLE TAM KAPI KOMŞUSU OLDUK
Leros’a gelince… Benim en huzur bulduğum adalardan biri. Pırıl pırıl denizi, beyaz renkli ve küçük evleri ile bu ada, turistlerin uğrak noktası.
Ama daha çok dinlenmek, yüzmek ve dost sohbetleri için biçilmiş kaftan.
Adadaki en popüler yer ise Panteli Plajı. Durgun denizi, demirleyen tekneleri ve balıkçılarıyla meşhur. Leros ve Panteli plajının en bilinen restoranlarından biri de az önce hikayesini anlattığı Apostolis’in ailesiyle birlikte işlettiği Psarapoula Taverna. Herkesin bildiği adla Apostolis…
Tüm gün plajını kullanıp, muhteşem lezzetlerini tadabiliyorsunuz. Akşamları ise yer bulmak oldukça zor.
İşletmenin sahibi Apostolis ve oğlu Thassos, benim de çok yakın arkadaşlarım. Yıllar önce Hürriyet, hikayesini yazmam için gönderdiğinde tanışıp dost olmuştuk.
Apostolis hikayelerini şöyle anlatıyor:
APOSTOLİS’İN SOHBETİ VE LEZZETLERİ
“Burası bir aile tavernası. 1962’de küçük bir kahveydi, babamındı. Başka bir yerdeydi. 1985’te ben ele aldım. Bu koya geldim. Önceleri babamdan tanıdığım bir Türk aile geliyordu. O zaman tanıştık. Ondan sonra Türkler gelmeye başladı. Şimdi en iyi müşterilerimiz. İstanbullular daha çok gelmeye başladı. Ben hiçbir zaman bir seferliğine bakmam, bu yüzden de bir kere gelenler uzun yıllar geliyor. Türkler burada başka bir tavernaya gitmiyor. Haftada iki, üç gün gelip, teknelerini bağlıyorlar. Telefonla yoldan arayıp rezervasyon yaptırıyorlar. Kahvaltı, öğle, akşam yemeği yiyorlar, denize giriyorlar. Sonra tekneye gidiyorlar. Mutfakta eşim var. Yanında yardımcıları da olsa, bütün bu lezzetleri o hazırlıyor. Ünlü işadamları, siyasetçiler, spor dünyasından isimler geliyor. Yatçılar, yelkenciler geliyor. Kaptanlar da bazen tekneyle gezdirdikleri insanları buraya getiriyor. Benim de Türkiye’de çok dostlarım var. Ben de tatilimde Türkiye’ye gidiyorum.”