Sigorta sektörü milyonlarca mağduriyeti önlemiş bir sektör. Çok da hayır dua almıştır. Fakat ne yazık ki tüketici nezdinde itibarı hep sıkıntılı. Nedeni çok açık, sigortadan mağduriyet yaşamış yüzde 2’lik bir kesimin söylemi sektörü kötülemeye yeter. Mağduriyeti engellenmiş yüzde 98’lik kesim ne yazık ki televizyonlara çıkıp ‘sigortacılar benim mağduriyetimi önledi, Allah onlardan razı olsun’ demez. Ama şikâyet oldu mu ana haber bültenlerinde izleriz.
Sigortacılar özellikle Zorunlu Trafik Sigortası’ndan her kesilen 100 TL’lik poliçenin kendine yansıyan hasarının daha poliçe kesildiğinde 115 TL olduğunu tüketiciye bir türlü anlatamaz. Bu rakam şimdi çok daha arttı. Sigortacılar primleri toplarlar. Bunları getiri enstrümanlarında nemalandırıp oluşan hasarları bu havuzdan öderler.
Konuyu ekonomik gelişmelere göre ise şöyle açmak isterim. Faiz getirisi yüzde 25, fakat diğer tarafta açıklanan enflasyon yüzde 70. Piyasadaki reel fiyat artışları ise yüzde 100’lerin çok üstünde. Yedek parça fiyatları uçtu gidiyor. Aylık enflasyon yüzde 7, sigortacılara izin verilen aylık artış yüzde 2.25. Yıllık seyyanen zam ile yüzde 50 civarında ama yılsonunda bu rakama gelecek.
Ama bugün enflasyon yüzde 70. Ben de bir tüketiciyim ve tabi ki sigorta primler artmasın isterim. Ama bir tüketici olarak dövizin de yükselmesini istemem. Elektrik, su, akaryakıt, doğalgaza da zam yapılmasın isterim.
Özetle tablo böyleyken bir gazeteci meslektaşım yukarıda yazdığım tabloyu göz ardı ederek haberi; “Sigortacılardan fahiş fiyat artışı” diyerek veriyor. Tabii ki bu fırsatı TESK Başkanı Sayın Bendevi Palandöken kaçırır mı? “Esnaf da vatandaş da zorunlu olan bu trafik sigortası ücretlerinde indirim beklerken zam yapılmasından muzdarip” demiş.
TABLO ORTADA AMA ÇIT YOK
Kendi meslek grubunun haklarını sonuna kadar savunabilir. Burada sorun bizde yani sigortacılarda. Bu açıklamalardan sonra bir yetkili çıkıp kamuoyuna bu zamların bile yetersiz olduğunu, enflasyonun çok gerisinde kaldığını, sigorta şirketlerinin sermayelerinden yediğini ve sektörü zor günlerin beklendiğini açıklama gereği duymadı.
Her zaman ki gibi muhtemelen; “konuyu uzatmayalım kapatalım, dikkatleri çok üzerimize çekmeyelim” denilmiştir. Ya da o gazeteci arkadaşımıza bunu rakamlarla açıklama gereği duymamışlar. Yani hep defans hep defans.