Geçtiğimiz günlerde üst üste elektronik aletlerimde problemler yaşadım.
Önce telefonum kırıldı, sonra çamaşır makinem bozuldu, daha da bir şey olamaz derken bir de mutfak lavabomdan sular akmaya başladığını görmemle biraz durup düşünmem gerektiğine karar verdim. Merkür retroda da değil, suçu ona da atamıyorum. Sorunu kendimde aradım.
Negatif enerjiyle mi yüklenmiştim? Üzerimdeki enerjinin bir yerden çıkması mı gerekiyordu?
Eğer eşyalarımdan çıkmasaydı benden mi çıkacaktı?
Başkalarına yaşadıklarımı anlattım. İstisnasız konuştuğum herkes “nazara gelmişsin”, “üzerine göz var”, “kem gözden oluyor hep bunlar” gibi yorumlarda bulundu.
Beni en çok etkileyen ise bir arkadaşımın “nazar yüzünden insanlar ölüyor, senin telefonun bozulmuş çok mu?” demesi oldu.
Hepsi de eğitimli, batıl inançlardan uzak insanlar.
Bu kadar insanın aynı şeyi söylemesi beni de şüphelendirdi ve nazar üzerine biraz araştırma yapmaya karar verdim.
Türk halkında nazar inancı o kadar yaygın ki, artık bir inanç değil gerçeklik olarak kabul ediliyor.
Bilim tarafından kanıtlandığını ve gözümüzden yayılan bir titreşimin sebep olduğunu söyleyenler bile var.
Bana göre de, hepimiz enerjiden oluşuyoruz: insanlar, hayvanlar, bitkiler, cansız maddeler, kısacası aklınıza gelebilecek her şey.
Nazar da bir enerjiyse, neden gerçek olmasın dedim kendi kendime.
Kendimizi korumak için ne yapabiliriz diye araştırdığımda ise karşıma bir sürü şey çıktı: dualar, nazar boncukları, doğal taşlar, evi ve vücudu sirkeyle temizlemek, ada çayı yakmak…
Bu inancın en yoğun olduğu bölgeler İslam’ın yaygın olduğu Ortadoğu halkları, Türkler ve bazı Akdeniz ülkeleri.
Peki neden bizim ölümümüze bile sebep olabilecek bir enerjiden mesela Finlandiyalının haberi yok?
Veya Amerika’daki insanlar neden etkilenmiyor? Sürekli dua ettikleri için mi, ada çayı yaktıkları için mi?
Bence cevap çok basit, onların başına böyle bir şey gelmiyor. Çünkü inanmıyorlar, böyle bir konu hakkında en ufak bir fikirleri bile yok.
Bizim coğrafyalarda istediğiniz kadar uzak durmaya çalışın, doğduğunuz anda başlanıyor size nazar inancı yüklenmeye.
Biri sizin için “ah ne tatlı bebek” diyor, aileniz arkasından bir “maşallah” bekliyor.
İyi bir şey yaşıyorsunuz, anneniz size diyor ki “aman kızım kimseye anlatma, nazar değer”.
Yetişkinliğinizde siz de aynı şeyi başkalarına yapıyorsunuz, böylece bu inanç büyüyor.
Bence ada çayı yakmaktan, ortalığı sirke kokusuna bulamaktan önce yapılabilecek en iyi şey kendimizi nazar inancından özgürleştirmek.
Nazar, kem göz, kötü enerji… Adını ne koyarsanız koyun, başınıza geleceğine inandığınız sürece başınıza gelecektir.
Bizler çok güçlüyüz, ancak enerji kanallarımız inandığımız şeylere karşı açık.
Tabi ki, doğduğumuz anda üstümüze atılan bu inançtan kurtulmak çok da kolay değil.
Pek çoğumuz için bu inançtan özgürleşmek söz konusu dahi değil, çünkü dinde var.
Yine de enerjilerimizi korumayı öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum.
İster duayla koruyun, ister ibadetle, ister ada çayıyla, ister sirkeyle.
Böyle çalışmalarda önemli olanın niyettir bence.
Ben kendi kendime evren tarafından korunduğumu hatırlatarak negatif enerjiden kurtulmaya niyet ettim.
Kendi auramı hayal ediyorum, bembeyaz bir ışık.
O kadar güçlü ki, hiç bir negatif enerji yaklaşamıyor bile.
Herkese güçlü, sağlıklı ve pozitif enerjiler dileğiyle.