Güney ÖztürkCasus takasının yeni üssü Türkiye

HABERİ PAYLAŞ

Casus takasının yeni üssü Türkiye

Ukrayna’da savaşın başlamasından iki ay sonra, 27 Nisan 2022 günü, biri Amerikan diğeri Rus, iki özel jet uçağı sabah Ankara semalarında belirdi. Bir MİT görevlisi Esenboğa’da kontrol kulesine adımını attı. Trafik kontrolörlerine “Bu bir operasyon” dedi ve iki uçağın, havaalanının güney tarafında genellikle VIP’ler tarafından kullanılan kordonla kapatılmış bir piste kısa süre içinde ineceğini açıkladı. Daha sonra güvenli hat üzerinden uçakların kokpitlerine talimatlar gönderdi.

Her iki jetin mürettebatı, uçaklardaki her yolcunun fotoğrafını çekip kendisine mesaj gönderecek, o da elindeki kontrol listesinde o kişileri bulup işaretleyecekti. Bu yapılmadıkça, her iki jete de Türkiye’ye iniş izni verilmeyecekti. Haber kameraları, son dakika gecikmeleri, uçuş listelerinde değişiklik ve silahlar olmayacaktı. Kontroller yapıldı, ABD ve Rus jetleri piste art arda indi. Her iki jet, kararlaştırılan aralarında 300 metre mesafede ve tam olarak birbirine bakan kapıları açık şekilde durdu, motorları hâlâ kükremeye devam ediyordu. Her iki rehine, Rus uçağında Amerikalı eski Deniz Piyadesi Trevor Reed, ABD uçağında ise Rus pilot Konstantin Yaroshenko sessizce oturuyordu.

Haberin Devamı

Subay Reed uçakta perdenin arasından bir adamın çıktığını gördü. “Ben Roger Carstens, sizi teşhis etmeye geldim” dedi. “Benim!” dedi Reed hevesle. ABD başkanlığının rehine işlerinden sorumlu özel elçisi Büyükelçi Carstens döndü ve başka bir söz söylemeden jetten çıktı. ABD uçağındaki rehinenin teşhisini ise Putin’in İdari Ofisi’nde görevli Albay Sergei Latkov aynı şekilde yaptı. Soğuk Savaş değişimlerinde, Amerikan ve Sovyet delegasyonları birbirlerinden kısa bir mesafede durur, mahkumları özgürlüğe giden son adımlarında yalnız yürümeye bırakırlardı. Ancak Carstens ve Latkov, rehineler Reed ve Yaroshenko’yu karşılarken asfaltta el sıkışarak birbirlerini selamladılar.

ABRAMOVİÇ DE VAR

Bu rehine değişiminden 5 ay sonra bir Türk istihbarat görevlisi, Rusya’dan gelen başka bir jeti, Ukrayna savaşının başlamasından bu yana en karmaşık rehine takasının gerçekleştiği Ankara Esenboğa havaalanının VIP bölümüne yönlendirmek için tekrar hava trafik kontrol kulesine çıktı. Bir uçak, Ankara’ya Rusya’nın en değerli savaş esirlerinden bazılarını getiriyordu. Bunlar Rusya’nın Mariupol kentindeki bir çelik fabrikasını kuşatması sırasında esir düşen 5 Ukraynalı komutandı.

Haberin Devamı

İkinci uçak Polonya’dan havalanmak üzereydi. Uçakta savaşın başında ev hapsinden kaçıp Ukrayna güvenlik teşkilatı tarafından yakalanan Putin’in yakın arkadaşı politikacı Viktor Medvedchu vardı. Üçüncü uçaksa Ukrayna’da savaş alanında esir alınan çoğu İngiliz ve Amerikalı 10 yabancı askeri, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’a götürüyordu. Jetin altın kaplamalı deri koltuklarına yerleşen paralı askerler taze somon balığı yerken, mürettebatın kutlama amacıyla kendilerine verdiği puroları tüttürüyorlardı.

O sırada İngiliz rehine Shaun Pinner, uçaktaki bir görevliye eğilip “Sen Rus oligark Roman Abramoviç’e ne kadar benziyorsun” dedi. O da dönüp “Ben zaten Abramoviç’im” dedi. Chelsea’nın eski sahibi, Putin’e yakın isim Rus iş adamı rehine takası öncesi, durumu Türk yetkililerle görüşmek için Ankara’ya gelmiş, işin kontrolden çıkmaması için bizzat savaş cephesi Rostov-na-Don’a gidip esirleri almıştı.

Haberin Devamı

ABD’NİN ETKİN GAZETESİ

Bir zamanlar casus takaslarının merkezi Zürih, Viyana ya da Berlin’di. Rehine pazarlıkları ve gizli temaslar oralarda yapılırdı. Şimdi bu iş Türkiye’ye kaydı. Amerikan The Wall Street Journal gazetesi Türkiye’yi ‘Rehine Takasının Yeni Dünyası’ olarak gösterdi. Ve yukarıda anlattığım casus takaslarını ve Ankara’da yürütülen gizli istihbarat diplomasisini anlatan bir haber yayınladı. The Wall Street Journal, sadece bir finans gazetesi değil, ABD’de aynı zamanda devlet güvenliğini ve istihbaratını elinde tutanların okuyup takip ettiği, haber sızdırdığı ‘muhafazakarların kalesi’ bir gazete. Sahibi ise Rupert Murdoch.

Türkiye’ye alışılmadık şekilde övgüler düzen gazete, Ankara’nın sadece Ukrayna savaşındaki esir takasında değil, en son Gazze’de aralarında bir düzine ABD’linin ve 200 İsrailli’nin bulunduğu rehinelerin Hamas tarafından serbest bırakılmasında da Katar’a yardım ettiğinin altını çizdi. Her iki tarafın, ABD’nin de Rusya’nın da Türkiye’ye güvenebilecekleri konusunda hemfikir olduğunu kaydetti. Türkiye’den “Mahkûm takaslarına, barış görüşmelerine ve arka kanal müzakerelerine ev sahipliği yaparak diplomatik nüfuzunu artıran bir ülke” diye bahsetti.

Gazete “Savaştan önce Biden, Türkiye’yi 2021 Demokrasi Zirvesi’nin dışında bırakmıştı. Ertesi yıl, Türkiye’nin ABD, Ukrayna ve Moskova arasında arabuluculuk yapmaya başlamasının ardından Biden, tüm NATO üyelerinin liderlerinin katıldığı zirvede Erdoğan’a ‘Harika bir iş çıkarıyorsun’ dedi” şeklinde yazdı. Gazeteye konuşan Biden yönetiminden bir yetkili ise “Bir ülke bize yardım ettiğinde her zaman minnettar oluruz” dedi.

HAKAN FİDAN’IN BAŞARISI

Gazete son olarak tüm bu casusluk diplomasinin ardındaki başarılı isim olarak, o dönem MİT Başkanı olan Hakan Fidan’ı gösterdi. Erdoğan’ın Fidan için ‘gizli kaleci’ dediğini yazdı. Ve casus takaslarının başarılı geçmesinde oynadığı rolü, ‘Kale’ adı verilen MİT karargahında yabancı istihbarat şefleriyle süreci nasıl bizzat yönettiğini yazdı. Örneğin istihbarat şefleri esir takasının İstanbul’da yapılmasında ısrar ederken, Esenboğa’nın tenha bir köşesinin daha iyi olacağı fikrini masaya getiren kişi yine Fidan’dı.

Açıkçası The Wall Street Journal’ın haber analizi son dönemde Türkiye’nin haklılığını ve farkını ortaya koyan, yabancı basın organlarında çıkmış en iyi yazıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Macaristan dönüşü yaptığı açıklamaları da baz alırsak, yakın zamanda ABD ile ilişkilerde bu gel-git’in son bulacağına inanıyorum. ABD yönetiminin bakışını yansıtan The Wall Street Journal’ın makalesi işaret fişeği gibime geliyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder