Yeni eğitim sisteminin kapsamına bu yıl girip girmeyeceği, uygulamanın onlara yetişip yetişmeyeceği belli olmayan 4. sınıflar hakkında büyük bir ‘kafa karışıklığı’ var şu anda. Hafta içinde konuştuğum çeşitli okullardan çok farklı görüşler geldi. Kimisi bu sene 4. sınıfların sınava gireceğini, bunun sonucunda yeni okullara geçiş yapacağını söylerken, kimi okul da çocukların bu sistemin dışında kalacağını düşünüyor.
Her iki olasılık da değişik sakıncaları beraberinde getiriyor. Nisan ayını yaşadığımız şu günlerde, 4. sınıflar için olası bir sınav açmak; çocukların hazırlanmadıkları bir sınav üzerinden geleceklerinin yönlendirileceği anlamına geliyor. Öte yandan, 4. sınıfları sistemin dışında bırakmak da bu yılki 4’lerin, mevcut durumdaki gibi 8. sınıf sınavı ile liseye geçişi anlamını taşıyor. Bu da onların, ortaokullarda bu yıl ara sınıf kontenjanları açıldığı takdirde, bu şanstan yararlanma şansını azaltıyor.
Okullar, ortaokuldan ara sınavlar ile gelen öğrencilerini liseye devam edebilmesini öngörürse; ara sınıf geçişleri ile dolan kontenjanlar yüzünden, lise giriş sınavı kotalarında daralma meydana gelecek. Her sistem değişikliği, tam dönüm noktasında olan sınıflar için sorun yaratır. Bu sefer de piyango 4. sınıf öğrencilerine çıktı! Tüm veliler okullarından bilgi alma telâşında... Ne çare ki konu ile ilgili tek ve doğru bilgiye ulaşılamıyor!
Tiyatro artık şova dönüşmüş
Bildiğiniz gibi New York, tiyatroları ile ünlü bir şehir. Broadway’de pek çok prodüksiyon izleyiciyle buluşuyor. Bunlar genellikle büyük bütçeli ve izleyenleri büyüleyen yapımlar. Çocuk klâsiklerinden ‘Mary Poppins’ ve ‘Aslan Kral’ gibi yapımlar senelerdir gösterimde... Dünyanın her yerinden izleyiciler salonu dolduruyor. Londra deseniz, keza aynı durum. Gelelim İstanbul’a: 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü idi. Biz yine tiyatroların yaşadığı sorunlardan, kapılarını açık tutmak için yaşadıkları zorluklardan bahsettik.
Sahnelerimiz yeterli değil, oyun yazarları gitgide azalıyor, tiyatro izleyicisi deseniz; birkaç yüz kişiyi geçmiyor. Tiyatro hep ‘yüksek sanat’ olarak bilinir ve popüler sanata yenildiği düşünülür. İşte Broadway bunu aşmış. Tiyatro oyunlarını; düşük bütçe ile kotarılmaya çalışılan entelektüel bir sunumdan efekt, makyaj ve kostümlerin görselliği ile izleyeni büyüleyen büyük prodüksiyonlara dönüştürmüşler. Sahnede ‘canlı’ izlenen prodüksiyon, bir Hollywood filminde seyrettiğimiz, çekimleri defalarca tekrarlanan sahnelerden farksız bir mükemmellikte. Oyunların çoğu müzikal. İzleyicinin isteği ve tercihi de bu yönde zaten. Çok özendim! İstanbul için dileğim de New York ve Londra’daki gibi uzun süreli performansların seneler boyu izleyici ile buluşacağı, tiyatro kokan, tiyatro yaşanan, tiyatro ile dolu bir sanat bölgesi yaratılması...
Masumiyet
Masumiyet nedir? Sözcüklerin anlamı sadece fotoğraflar ile açıklanan bir sözlük yazılsa idi; masumiyet sözcüğünün karşısına hangi resmi koyardık? Bir bebek midir masumiyet?.. Bir melek midir yoksa?.. Bir sokak hayvanının kendisine yardım eden insana bakışı mıdır?.. Bir yaralı kuşun kırık kanadı, ölen annenin çocuklarına yazdığı mektuptaki duyguları mıdır?..
‘Google görsel arama’ya, masumiyet kelimesini Türkçe de yazsanız, İngilizce de yazsanız; binlerce bebek ve çocuk resmi geliyor. ‘İnsan büyüdükçe masumiyeti yok olur’ yargısının sağlaması gibi... Oysa; benim için bir duygudur ‘masumiyet’. Yardım için uzanan elin duruşu, yakının tabutuna sarılan insanın acısı, toprak altında yavrusunun üstüne kapanan annenin bedeni, ölümün ırkını, dilini, dinini tartışmayan insanın vakur duruşudur!
Bağışlama ve barışma yetisinin muhafaza edilişidir. Bizi ‘masum’ mertebesine ulaştıran merdivenin basamaklarıdır, insan duyguların hepsi... İnsanlığımızı muhafaza ettiğimiz sürece masumuz, safız hepimiz. Fiziksel, cinssel, cinsel veya kabul görür yaş sınırına takılmadan masumiyeti temsil edebiliriz.
14 Nisan 2012, Cumartesi 05:00
Haberin Devamı