Yılmaz Erdoğan’ın 1999 tarihli ünlü oyunu 2021 yapımı bir filme uyarlandı. BKM mamulü yeni “Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?”, bugün Netflix’te başladı. Filmin orada döktüren Demet Akbağ’ın yerine Ecem Erkek’i yerleştirmesi riskli bir seçim ve kaba komediye kayarak kaliteyi düşürmesini sağlıyor. Yardımcı oyuncular Devrim Yakut, Merve Dizdar, Bülent Çolak, Asuman Dabak ve Rıza Akın devreye girdiği zaman ise Erdoğan’ın kalemini iyi değerlendirip güldürüyorlar.
FİLMİN NOTU: 3.2
ME TOO SONRASINA UYGUN BİR UYARLAMA PLANI
Günümüzde özellikle komedide maço kültürüne karşı gelen karakter arayışı devreye giriyor. Ama bunlardan kalıcı olanlar çok az. “Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?” de bu damardan ilerlemeyi tercih ediyor. Bu eğilim me too ve time’s up’ın çıktığı yıllarda aslında normal karşılanabilir.
Ama her mizah oyuncusunun da bir riski var. Andaç Haznedaroğlu, yaratıcılığını her zaman ortaya koyan biçimci bir yönetmen. Özellikle BKM’ye yaptığı aşk filmi “Acı Tatlı Ekşi”de (2017) estetik açıdan vizyonunu kanıtlamıştı. Yeniden çevrimde de olsa yönetmenlik koltuğunda etkisini hissettirmişti. Ancak burada dördüncü uzun metrajlı film denemesinde “Misafir”deki (2017) görsel yapının dağınıklığını ve pespayeliğini ‘meselem var’ diye gözden kaçırdığı anlayışa yaklaşmış büyük oranda.
DEMET AKBAĞ KOMEDİDE DEVRİM NİTELİĞİNDE BİR SAHNE KİMLİĞİ YARATTI
Yılmaz Erdoğan, 20 yıl önce ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?’yü sahnelediğinde Gülseren’i Türkiye mozaiği olarak canlandırarak ‘tarihi ve politik bir komedi’ye alan açmıştı. Onun kaleminin kalitesiyle yürümüştü her şey. Bize dair bir şeyler söylenen bir yaklaşım vardı esasen.
Mucizevi başrol performansıyla Demet Akbağ, BKM’nin yedinci sanata kayması için son gösterge olmuştu. O müthiş komedi vizyonu sonrasında türde feminist bir sahne kimliğini de devreye sokmuştu. Ardıllarını arayan bir yaklaşım vardı. Fazlaca jenerasyon da bu damardan yürüdü veya cesaret aşılama olanağı buldu. Komedi sineması ise bu sayede bir kaliteye sahip olabildi.
Ama artık türün geleneği değişti. Tarihi ve politik komedinin “Vizontele”de (2001) eli yüzü düzgün halinin ardından gelen “Vizontele Tuuba”yla (2003) vasata düşmesi burada sanki tekrarlanıyor. Yönetmen, özellikle fotoğraf albümü üzerinden bir estetik yaratma arzusuyla yola çıkmış. Geçmişe ışınlanmayı zaman yolculuğuna çıkma olarak yorumlamış.
YETENEKLİ YARDIMCI OYUNCULAR SAHNE ALDIĞINDA ERDOĞAN’IN SENARYOSU NEFES ALIYOR
Ancak bunun yapılandırılmasında o incelik canlanmıyor. Elbette Devrim Yakut, Merve Dizdar, Bülent Çolak, Asuman Dabak, Rıza Akın devreye girdiğinde film yükseliyor. Bu isimlerin her şeyi sırtlanıp götürmeleri, karikatür olmalarına karşın göze batmıyor. Bunun ötesinde de ‘ateş böceği’ görsel efektleri de gerçekçi gözüküyor. Marquez’in büyülü gerçekçilik dokunuşunu hatırlatabiliyor büyük oranda.
Ama Ecem Erkek kontrolü ele geçirdiğinde film seviyesini düşürüyor. Nasıl “Deliha”da (2014) Gupse Özay maço kültürüne karşı çıkan kadın komedyen kimliğinde özenti ve zorlama durduysa burada da benzer bir problem var. Sanki türün üretimleri arasında alt seviyedeki o iş ile “Vizontele Tuuba” birleşiyor. Bu bileşim de tatsız tuzsuz gerçekleşiyor! Erdoğan’ın kalemi her zaman iyi olduğu için ise yan karakterler işleyip kendi hallerinde takılıyorlar.
SON DÖNEMDE YERLİ FEMİNİST KOMEDYENLERLE YARIŞMAKTA ZORLANIYOR
Ama Erkek ile köşk arasından filizlenenler zamansal ilişki bayat bir makyaj efektiyle de sunuluyor. YouTube ünlüsü yaratmaya uzanan modern uyarlama kaygısı da yapıştırma gözüküyor. Oyuncunun beyaz perukları evlere şenlik. “Eylül Fırtınası”nda (1999) alay konusu olan Zara’dan beter bir dokunuşa açılıyor.
Devrim Yakut evde dirense de, o da yeterli olmayabiliyor! “Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?”, ne “Görümce”yle (2016), ne de “Eltilerin Savaşı”yla (2020) yarışabiliyor. Vasat “Zengo” (2020) kadar bile güldüremiyor. Aksine “Maide’nin Altın Günü” (2017), “Deliha” ve “Feride”yle (2020) yarışma şansını buluyor. Onların düşük seviyesine inerek uçuruma yuvarlanma riskiyle yüzleşiyor.
YENİ YASEMİN YALÇIN OLACAK MI?
Ecem Erkek yeni Yasemin Yalçın yaratma kaygısının ürünü olmuş. Ama enerjisiyle kavrayan Yasemin Sakallıoğlu’nun yaklaşımından ziyade kaba komediye kayma tercihiyle bütün filmi bitirmiş. Haznerdaroğlu’nun onun üzerinden kurduğu kırmızı-yeşil filtrelerle bezenmiş hayali sahneler de kısıtlı bir bölüme sıkışmakla kalıyor. İyi tasarlanmış görsel efektler ve yapım tasarımı bu duruma destek veriyor.
Yılmaz Erdoğan’ın ‘Haybeden Gerçeküstü Aşk’ı sinemaya uyarladığı “Tatlım Tatlım” (2017) projesindeki anlamsızlıktan daha beter bir yaklaşım var burada. Orada en azından Akbağ ile Erdoğan olmaya çalışan sekiz oyuncu güldürüyordu. Burada o da yok.
BAŞROL İÇİN BÜŞRA PEKİN, GUPSE ÖZAY VEYA MERVE DİZDAR SEÇİLMELİYMİŞ
Erkek yerine kendilerini kanıtlama olanağı bulan Büşra Pekin, Gupse Özay, Merve Dizdar gibi oyuncular bitirici olabilirmiş. Ancak başrol performansı anca yan rolde başarılı olabilir hissiyle izleniyor. Bu da iki saati bulan seyir sürecini zorlama hale getiriyor.
Üstelik başarılı kalemin döneme ayak uyduramamasını sağlayan bir tutukluk da gözden kaçmıyor değil! Akbağ, bu rolü üstlendiğinde 40 yaşındaydı ama Erkek henüz 30’unda ve pespaye makyajla yaşlandırılmış hissiyle yeni milenyumda da yol alıyor. Bu da olup bitenlere önlenemez bir gülünçlük katmakla kalıyor.