Bülent Ortaçgil’in çok sevdiğim şarkısının adıdır “Bu İş Çok Zor Yonca...” Bir bölümünün sözleri de şöyledir: “Bu iş zor, çok zor Yonca Sevmeyi bilmeyince Bahar gelir, fark edilmez olur İnsanlar görmeyince” Ne zaman ayrılmayı dillendirip sonra da ilişkilerine, evliliklerine bir şans daha vermek isteyen bir çift duysam aklıma bu şarkı gelir; bu iş çok zor Yonca... Bugünlerde Ebru Şallı- Uğur Akkuş, Melek Mosso- Serkan Sağdıç evliliklerinde tam da böyle bir durum yaşanıyor. Bitme noktasına gelmiş ilişkiler, evlilikler tamir edilebilir elbette ama aşırı zorlu bir süreçtir bu. Öncelikle sevmeyi bilmek gerekir ve her iki tarafın da evliliği kurtarmak için gönüllü olması gerekir. Sadece bir tarafın “Bana bir şans ver” demesiyle olmaz. Konuşup anlaşmaları, ikisinin de “Zaman ve emek harcamaya hazırım” demesi şart. Yoksa bir tarafın “Hadi bakalım benim için uğraş” demesiyle olmaz.
Sorunun ne olduğu çok iyi tespit edilmez ve ortadan kaldırılması için tüm kişilik çatışmaları bir kenara itilip iş birliği yapılmazsa sonuca ulaşılamaz. Bu süreçte aksamalar olacaktır ama eşler birlikte olma iradelerini kaybetmezlerse bir sonuca varılır. Bazen bu sonuç ayrılık olarak da kendini gösterebilir. O zaman da “En azından denedik” deme şansına sahip olurlar. Çünkü denememek daha büyük pişmanlık getirebilir. Yalnız, eğer ilişkinin/ evliliğin sonunu hakaret, şiddet, aşağılama gibi insan onurunu zedeleyen sebepler getirmişse bu işi düzeltmeye çalışmayın, hemen ayrılın. Bakın, ihanet bile bir şekilde affedilir ama bu saydıklarım asla...
AH BE SERDAR
Yasa dışı bahsi özendirdiği gerekçesiyle bir süre ev hapsi alan, şimdi serbest kalan Serdar Ortaç bir röportajında “Yıllardır konserler verdim, insanları eğlendirdim. Ama televizyonu açıyorum, yıllardır abi-abla dediğim insanlar bana hakaret ediyor. Herkes benim düşmemi mi bekliyordu?” demiş. Çevresindeki insanları, abiabla dediklerini bilmem. Ama şarkılarını seven hiç kimse Serdar Ortaç’ın düşmesini falan beklemiyordu. Aksine, tekrar hayata dönsün, çıksın şarkılar söylesin, yeni besteler yapsın diye bekliyordu. Türkiye’de sokağa çıkın, herhangi bir Serdar Ortaç şarkısı bilmeyen bir tek kişiye bile rastlayamazsınız. Denemesi de bedava, Ortaç, pahalı gece kulüplerinde değil ücretsiz bir belediye konserinde sahneye çıksın, bakalım kaç kişi geliyor o konsere... Ortaç bir de “Kendimi yine iyi kontrol etmişim. Şu an genç birine o zamanki imkanlarım sunulsa, kafayı yerdi” demiş. Ah be Serdar... İnsan daha fazla ne kadar kafayı yer ki? Bütün servetini kumarda bitiren sensin. Senin döneminde ortaya çıkan Tarkan, Kenan Doğulu gibi isimler hala kapalı gişe konserler veriyor. Bugün ortalığı yakıp yıkan genç şarkıcılar var, hiçbiri konser sonrası soluğu kumar masalarında almıyor. Seni iyileştirecek tek şey müzik. Keşke bunun farkında olsan...
KIŞÇILAR MUTLU MUSUNUZ?
Kış mevsimini hiç sevmem. Zaten hava saat 17.30’da kararıyor. Bir de bu yaz saati nedeniyle gün ışığını sabah 08.00’den itibaren görebiliyoruz. Sürekli puslu hava, ne zaman akşam ne zaman gündüz anlamıyoruz bile. Siz hiç ‘yaz depresyonu’ diye bir şey duydunuz mu? Oysa ‘kış depresyonu’ var ve tedavisi için üzerine yazılmış binlerce makale bulabilirsiniz. Kasvetli havaları seven ‘pluviofil’ler ve kar yağmasını bekleyen iflah olmaz romantikler, sizi İskandinav ülkelerine, Londra’ya falan alalım. Bizim acilen güneşe, sıcağa, masmavi denize, sarı-sıcak kumlara ihtiyacımız var.