Açıklama tam 10 yıl sonra aynı güne denk getirilmedi.
Çözüm Süreci’ndeki ‘Dolmabahçe Mutabakatı’nın tarihi 28 Şubat 2015’ti. ‘Terörsüz Türkiye’ hedefli sürecin kritik açıklamasının tarihi 28 değil 27 Şubat 2025 oldu.
*
Ağırlaştırılmış müebbet hapis mahkûmu Abdullah Öcalan, cezasını çekmekte olduğu İmralı Adası’ndan gönderdiği açıklamayla beklenen çağrısını yaptı.
Görüşmelerde olgunlaştırılmış, muhataplarının kabul edeceği netleştirilmiş bir açıklamaydı yapılan.
Süreci görülmemiş bir ketumiyet yani ağzı sıkılıkla geçiren DEM Partili İmralı Heyeti’nin kamuoyu ile paylaştığı metinde Öcalan’ın şu ifadeleri netti: “Tüm gruplar silahlarını bırakmalı, PKK kendisini lağvetmeli. Silah bırakma çağrısı yapıyorum, bu çağrının sorumluluğunu üstleniyorum.”
Bu cümleler iyi, güzel, hoş. Kimse bunun aksini iddia etmez ama temel soru şu: “Neden?” Öcalan ve terör örgütü bu noktaya neden geldi? Metinde bu soruya verilmiş bazı cevaplar var ancak bunlar, işi sorgulamak ve şüphe duymak olan bir gazeteciyi bütünüyle ikna etmeye yetecek seviyede değil.
Benim sorduğum, ‘asıl neden’. Yani bu noktaya ne ya da neler karşılığı gelindiği? Bu açıklamanın karşılığında ne ya da neler alındığı ya da en azından beklendiği?
SÜREÇ NASIL KORUNDU?
Heyet, süreci büyük gizlilik içinde yürüttü. Amaç konuyu gergin tartışmalardan uzak tutmaktı.
Kamuoyuna bir ‘pazarlık’ görüntüsü verilmedi.
Bu nokta çok önemliydi. İçerik bilinmeyip tartışılmayınca, süreç mümkün olan en steril ortamda yürütüldü.
Böylece, ulaşılmak istenen hedefe giden yol; kazalardan, onu ‘zehirleyebilecek’, ‘enfekte edebilecek’ gelişmelerden korundu.
“Öcalan bu çağrıyı ne ya da neler karşılığında yaptı; terör örgütü ne ya da neler karşılığında kendini lağvetmeyi kabul etti?” soruları işte tam da bu sebeple hâlâ ortada duruyor.
O SON NOT
Sırrı Süreyya Önder, basın toplantısını bir not ile bitirdi. Öcalan’dan getirdiği bir cümlelik şu notla: “Bu perspektifi ortaya koyarken, şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.”
Günün manşeti bu nottur bence. Metinde yer verilmeyip haricen dile getirilmesi bilinçli bir tercih. Bu haliyle yarı resmi. Bağlayıcı değil. Bir söz alındığını göstermiyor ama niyeti, beklentiyi özetliyor.
Yukarıda altını çizdiğim soruların yanıtı belki de bu notta gizli. Yapılan çağrıya alınması muhtemel karşılığın ilk işareti olabilir bu cümle.
METİNDEKİ İKİ PARAGRAF
O yarı resmi nottaki ‘hukuki boyut’ ifadesinin altını çizip metindeki şu iki bölümü onun altına ekleyelim. Bağlantılı okumakta fayda var:
* Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyoekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.
* Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir.
*
Bir son not da benden olsun… Süreç asıl şimdi başladı. Tarafların tümü için.