Salı günkü yazıma (*) gelen tepkilerden anlıyorum ki, toplumsal hastalığımız ‘çifte standart’, ortak derdimiz. En azından bir kısmımızın… ‘Ben, ben, ben!’ başlıklı o yazıda; hayatın her alanında, her gün karşılaştığımız durumu anlattım aslında. Benmerkezci (egosantrik) insan tipini…
Birinizin attığı şu mesaj önemli: “Yazınızı okuyunca farkına vardım. Gerçekten öyle. Ben dikkat etmemişim. Geçen bir arkadaşıma sağlık sorunumu anlatıp haftaya ameliyat olacağımı söyledim. Geçmiş olsun bile demeden, dizindeki ağrı ve fizik tedavisini anlatmaya başladı.” Bu mesajın en önemli kısmı “Ben dikkat etmemişim” cümlesi. Doğru…
Bu insan modeli o kadar yaygın ki, artık sıradanlaştı. Neredeyse ‘normal’leşti. Bu yüzden pek üzerinde durmuyoruz. Daha doğrusu garipsemiyor, rahatsız olmuyoruz. Oysa bence, böyle bir durumda karşımızdaki egoisti kibarca uyarmamız lazım. “Arkadaş, sana da geçmiş olsun ama dünyada bir tek sen yoksun. Dünyanın merkezi sen değilsin” türünden bir cümleyle mesela.
Memlekette, pazar gecesinden beri futbol, sporda şiddet, spor-siyaset ilişkisi mevzularını konuşuyoruz, malum. Gündeme dair kalem oynatanlara, söz söyleyenlere bir bakın; çok büyük kısmının ‘işine geldiği gibi’ konuşan, ‘dün öyle bugün böyle’cilerden oluştuğunu göreceksiniz.
‘İşine geldiği gibi’ciler ve ‘dün öyle, bugün böyle’ciler. Adeta kardeş iki tarikat (!) bunlar. Sporda varlar, siyasette, akademide, sanatta, iş dünyasında… Her yerdeler. Dün ak dediklerine bugün kara diyen ve bu tutarsızlığı izah etme gereği dahi duymayanlar kulübü (!) Kendisi için ak dediğini, başkası için olduğunda karalayanlar cemaati (!)
“Ne güzel gözlemlemişsiniz” türünden çok mesaj aldım önceki yazı üzerine. Algıda seçicilik bu. Bir konuyu önemsiyor, önceliyorsanız o zaman duyuyor, görüyor, fark ediyorsunuz. Asıl mesele fark edebilmek zaten. Farkındalık. O yüzden diyorum “Kibarca ayna tutmak gerekiyor benmerkezci insanlara” diye. Onlar da fark edebilsin böylece. Yoksa devam edecekler otomobillerini yaya geçitlerine, otobüs duraklarına, garaj girişlerine park edip gitmeye. Ve kendisi gibi biri gelip onun garaj girişini kapattığında -kendi hiç yapmazmış gibi- tepki göstermeye…
Egoistliklerini, çifte standartlı tutumlarını -medeni bir dille- yüzlerine vurmazsak, devam edecekler söylediklerinin aksini yapıp yaptıklarının aksini söylemeye.
Sihirli sözcüklerden biri de ‘empati’. Genellikle şöyle bir çelişki var: Empatiden en çok bahsedenler, neredeyse hiç empati yapmayanlar. Fransızca bir sözcük ‘empati’. Türk Dil Kurumu’na göre (TDK) Türkçesi ‘duygudaşlık’. Şöyle özetleyerek bitireyim…
İnsanın kendisini karşısındakinin yerine koyabilmesi, onun duygularını, bakış açısını anlayabilmesi ve kendinden farklı düşünenlerin fikirlerine de anlayış gösterip saygı duyması. En azından bu yönde bir çabası olması. Empati yapmak bu demek. Bir deneyin bence. (*) https://www.posta.com.tr/yazarlar/ murat-celik/ben-ben-ben-2703648