Giriş
Önce 31 Mart seçimleri, ardından 23 Haziran İstanbul seçimi… İç siyasetteki tartışmalar, gelişmeler, yeni parti kuruluş hazırlıkları vs, vs…
Ve şimdi yine S-400 (bağlantılı olarak F-35) gündemi ve ABD-Türkiye ilişkilerindeki yüksek tansiyonun tekrar oluşması. Yanı sıra NATO’nun tavrı…
Osaka’da gerçekleşen Trump- Erdoğan görüşmesi sonrası göreceli bir rahatlığın hemen ardından, beklendiği şekilde, Rus yapımı hava savunma sisteminin Türkiye’ye teslimiyle birlikte oluşan yeni tablo…
Yetmedi; Doğu Akdeniz’deki malum sıkıntılı ve gergin durum… Avrupa Birliği’nden bu konuda yükselen sesler…
Uzun süredir var olan Suriye cephesi… Suriye’de hem ABD’nin hem Rusya’nın ikircikli tavrının yarattığı zorluklar… Fırat’ın doğusuna muhtemel bir askeri operasyon için teyakkuz hâlinin devamı…
Kuzey Irak’taki PKK kamplarına yönelik süren (ve sürecek olan) harekât, bitmek bilmeyen terör… 15 Temmuz’un üçüncü yıldönümünde devam eden FETÖ temizliği…
Hayat pahalılığı, ekonomide henüz aşılamayan sıkıntılı tablo… Diplomasi, güvenlik ve ekonomideki sorunlu başlıkların iç politikaya yansımaları… Ve bütün bu gündemin, ülke insanının ruh hâline etkileri…
Hasılı, bu yaz da yine, sıcak havadan daha bunaltıcı bir gündemin içindeyiz.
AH BENİM BAHTSIZ TÜRKÇEM
Şu gördüğünüz fotoğrafı dün Ankara’da çektim. Konya Yolu üzerinde… Şehirden Gölbaşı İlçesi’ne giderken.
Özel bir şirket, “Gölbaşı’da” hobi bahçeleri yapmış ve satıyor. Ya da…
Özel bir şirket, “Gölbaşı’nda” hobi bahçeleri yapmış ve satıyor.
Ama…
“Gölbaşın’da” ne Allah aşkına !
“Gölbaşı’da” mı, “Gölbaşı’nda” mı tartışması hep vardır.
“Eminönü’de”-“Eminönü’nde” veya “Kocaeli’de-“Kocaeli’nde”…
Bunlar tartışılır da; bu reklam panosunda yazanın tartışılacak bir yanı yok.
Velev ki baskı hatası… Ki muhtemelen öyledir; koskoca inşaat şirketinde bir Allah’ın kulu yok muydu bunu görüp, fark edecek? Ve şirketini bu duruma düşmekten kurtaracak?
NE GÜZEL LÂF
“Geçmişten adam hisse kaparmış. Ne masal şey ! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? ‘Tarih’i ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” (Mehmet Akif Ersoy)
