Bugün Kurban Bayramı arifesi.
Bayram, her şeyden önce ‘aile’ demek.
Dostlar demek, arkadaşlar demek, dayanışma, paylaşma, barışma, kutlama demek ama önce ‘aile’ demek.
Karakaya Ailesi için ise bu bayram ‘acı’ demek. 47 yaşındaki Kardiyoloji Uzmanı Doktor Ekrem Karakaya’nın 7 ve 8 yaşlarındaki iki kızını düşünün lütfen. O küçücük çocukların bu bayramı ve tabii yaşamlarının bundan sonrasını nasıl geçireceklerini…
23 yıllık hekim Ekrem Karakaya’nın eşi Günseli Hanım’ı düşünün. Annesi Zekiye Hanım’ın durumunu düşünün. Ağabeyi Mehmet Murat Bey’in acısını… Diğer aile üyelerini, dostlarını, arkadaşlarını, meslektaşlarını, birlikte görev yaptığı sağlık çalışanlarını düşünün.
O insanların psikolojik durumlarını, öfkelerini, kaygılarını, mesleğe, sektöre ve ülkeye karşı duygularında meydana gelen değişimleri bir düşünün.
HEKİMLİK
Elbette her mesleğin önemli, diğerlerinden farklı, öne çıkan yanları var. Topluma, insanlığa faydaları itibarıyla her meslek ‘özel’ olarak nitelenebilir.
Ama doktorluğun hepsinin üzerinde, apayrı bir yerde olduğuna itiraz edebilecek kimse yoktur sanırım. Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Yaşamımızın bir noktasında muhakkak kendimizi ya da sevdiklerimizi ellerine bıraktığımız, hayatımızı emanet ettiğimiz insanlardan söz ediyoruz. Daha ötesi var mı?
Hekimler ve birlikte görev yaptıkları mesai arkadaşları, sağlık çalışanları… Kelimenin tam manasıyla ‘hayati’ bir iş yapıyor onlar.
ÜZGÜNLER, ÖFKELILER
Kardiyolog Ekrem Karakaya’nın Konya Şehir Hastanesi’nde görevinin başında öldürülmesi tıp camiasında, haklı bir infiale yol açtı.
Doğrusu; pandemi döneminde kıymetleri daha çok anlaşıldı, hakları daha çok teslim edildi doktor ve sağlık çalışanlarının. Buna rağmen maaşları, özlük hakları, çalışma koşulları bekledikleri, istedikleri ve hak ettikleri ölçüde iyileşmedi. Ve en önemlisi, maruz kaldıkları şiddet...
Hasta ve hasta yakınlarından gördükleri muamele, hayati tehlike arz eder seviyeye ulaştı son yıllarda. Bütün bu nedenlerle, çok sayıda uzman doktor -istemeyerek de olsaülkesini terk edip yurt dışında çalışmayı seçti.
Beyin göçü defterinin en çarpıcı sayfasını doktorlar yazdı. Hastanelerden saldırı, şiddet, yaralama, dayak vb haberlerinin gelmediği gün yok derken, korkularak beklenen Konya’da oldu işte. Bir doktor, görevinin başında ateşli silahla vurularak öldürüldü! Ve bunun -er ya da geç- olacağı maalesef tahmin ediliyor, biliniyordu.
HAKLILAR
Hekimler son 2 gündür hem hastaneler ve sokaklarda hem de sosyal medya hesaplarından gösteriyor tepkilerini. Tanıdığım, arkadaşım, dostum çok doktor var. Hepsine saygım sonsuz. Hepsinin acılarını paylaşıyorum, endişelerini anlıyorum.
Bakın, çoğu şu metni paylaştı:
“Ölen yakınlarınızın ölme sebebi doktorlar değildir. Ölen yakınlarınız doktorların çabasına rağmen ölür. Geciken ambulanslar, aciliyeti olmayan hastaların ambulans çağırmasından ötürü gecikir. Acillerde beklediğiniz sıranın sebebi doktor değil, acil olmayan hastaların acile gelmesidir. Randevu bulamamanızın sebebi doktor değil, hasta yoğunluğudur. Doktorun yüzünüze bakmaması, size selam vermemesi, hoş geldiniz dememesi doktorun değil, size 3 dakikalık muayene süresini reva gören sistemin suçudur, bakanlığın. Sorunlarınızı sizler için emek veren, zor çalışma şartlarına rağmen işini yapmaya çalışan hekimleri döverek, öldürerek çözemezsiniz.”
Haksızlar mı?
*
Ve yarın bayram... Hepinize iyi bayramlar.
Doktorların, avukatların, kadınların, çocukların öldürüldüğü şu ortamda ne kadar iyi olabilirse…