Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu’nun birlikte konuk olduğu “İstanbul Seçimi Özel Yayını”nı hep beraber izledik Pazar akşamı.
Programın yankıları sürüyor. Maçın kritik pozisyonları tekrar tekrar izleniyor, yorumlanıyor. Bazı pozisyonlar ofsayt mıydı?
Kim kime faul yaptı?
Sadece hakemi (moderatörü) tribünlerdeki seyircileri (kamuoyunu ve İstanbul seçmenini) de aldatmaya yönelik hareketler var mıydı?
Değerlendirmeler, yorumlar devam ediyor ama beni asıl ilgilendiren mevzu, geçen hafta boyu yazılanlar, söylenenler… İsmail Küçükkaya’nın yönettiği açık oturumun öncesinde yaşanan tartışmaları, şimdi, programın ardından bir daha düşünmek gerekiyor. Söylenmedik söz kalmadı program öncesi.
15 Haziran 2019 Cumartesi günü bu köşede de yer almıştı gündemdeki program. Neredeyse adayların önüne geçmişti ‘moderatör’ ile ilgili tartışmalar. Özellikle de sosyal medya üzerinden…
Şimdi dönüp bakınca, artık neredeyse gelenekselleşen, kötü bir alışkanlığa sahip olduğumuzu itiraf etmek gerekmiyor mu? Peşin hükümlerle atıp tutuyoruz her konuda. Herkes hakkında…
Hepimiz aynı programı seyrettik ama sonunda farklı görüşlerle ayrıldık ekran başından. İdeolojimize, meşrebimize, yaşam biçimimize göre izledik, dinledik ve bir yorum yaptık programın sonunda.
Ama genel kanaat, programın beklenenden daha düşük tansiyonda, şu ortamda olabildiğince medeni, sakin geçtiği yönünde. Ortaya çıkan sonucun demokrasi kültürüne olumlu katkı yaptığı da çoğunluğun ortak görüşü.
Beğeneni de olacak elbette, beğenmeyeni de ama dediğim gibi, esas olan kahir ekseriyetin kanaatiyse; İsmail Küçükkaya da geçer not aldı gecenin sonunda.
Demek ki neymiş?
Önyargılarla en baştan insanları suçlamak, yaftalamak doğru bir davranış biçimi değilmiş.
Maç başlamadan hakemi baskı altına almaya çalışma alışkanlığı yanlışmış. Seçim yarışında rakip olan iki siyasetçinin üslubu ‘medeni’ olsun tabii.
Lâkin bu beklentiyi seslendirenlerin de, aynı medeniyet seviyesinde davranmaları gerekmiyor mu?
Umarım seçimlerden önce adayların, liderlerin bir araya gelip bağırmadan, kavga etmeden tartıştığı bu tarz açık oturumlar bundan sonra tekrar girer hayatımıza.
GEÇEN SENE BUGÜN
18 Haziran 2018 Pazartesi tarihli gazetelerin birinci sayfalarında, “cumhurbaşkanlığı seçimine altı gün kala; CHP adayı Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı ve AK Parti adayı Tayyip Erdoğan’ı televizyonda karşılıklı tartışmaya davet ettiği” haberi yer alıyordu.
NE GÜZEL LÂF
“Her taassupta (bağnazlıkta) katil bir mahiyet vardır; tarihin taassubu hakikati öldürür; felsefenin taassubu fikri öldürür; dinin taassubu dini öldürür.” (Cenap Şahabettin)