Birkaç hafta önce biz de gittik. Aile dostlarımızla. İki aile. Beş yetişkin, dört çocuk. Toplam dokuz kişi… İki otomobil ile İpsala Sınır Kapısı’ndan geçip Yunanistan’ın farklı bölgelerini gezdik. Ana karada Dedeağaç (Alexandroupolis), Kavala, Halkidiki (Chalkidiki), Selanik (Thessaloniki) ve Atina’nın yanı sıra Taşoz (Thassos) ve Sakız (Chios) adalarını…
DOĞA AYNI DOĞA AMA…
Dil, alfabe ve din farklı; gerisi aynı. Yunanistan’ı böyle özetleyebilirim. Aynı biz. Coğrafya, iklim, yemekler ve tabii insanlar. Bir elmanın -dili ve dini farklı- iki yarısıyız. Ege Denizi’nin karşı yakasında da tabiat bizim Ege Bölgesi ile aynı. Zeytin başta olmak üzere meyvesi, sebzesi… Her şey aynı. Tek ve önemli fark ne biliyor musunuz? Yunanistan Türkiye’ye göre çok daha temiz. Özellikle de kıyı şeridi. Deniz ve sahiller. Tertemiz. Bu ‘insan’ faktörü işte. Tip olarak aynıyız ama alışkanlıklarımız, hassasiyetlerimiz farklı. İçtiği sigaranın izmaritini plajın kumlarına atmıyor ‘komşu’. Metal ya da karton; içecek kutularını ortalığa fırlatıp giden de yok. Sahillerde kırılmış şişeler de görmedik mesela. Köyler, şehirler, kıyılar ve deniz bizimkilere göre çok temizdi. Bu durumun sonucu olarak kara ve sivri sinek de çok azdı. Diyeceğim o ki; bizde olmayıp Yunanistan’da olanlar, ‘doğal’ güzellik ve nimetler değil, insan kaynaklı sonuçlar.
İnsan demişken… Plajlarda bikinili, mayolu; günlük yaşamda da dekolteli, mini etekli, şortlu kadınları bakışları, sözleri, tavırlarıyla rahatsız eden erkekler de yoktu Yunanistan’da. Bizim tatil yörelerine oranla çok daha cüretkâr giyinmelerine rağmen üstelik. Kimse kimsenin giydiğiyle, yaptığıyla, yediğiyle, içtiğiyle ilgilenmiyor. Herkes kendini olabildiğince rahat hissediyor ve öyle hareket ediyor. Bu da -özellikle kadınlar açısından- çok önemli bir not olarak kayıtlara geçsin isterim.
YEME-İÇME GERÇEKTEN UCUZ
‘Komşu’da tatili cazip kılan yeme-içme konusuna gelince. Evet, Yunanistan Türkiye’ye oranla ucuz. Ucuz mekanları da bizdeki muadillerine göre daha ucuz, pahalı yerleri de. Kaba bir hesapla, yüzde 30-35 daha hesaplı. Sadece fiyatlar değil ama Ege’nin karşı kıyısının artısı.
1 Hizmet sektöründe çalışanlar sempatik ve saygılı. Küçük yerleşim yerlerindeki kafe ve restoranlar genelde aile işletmeleri. Buralarda, Türkiye ve Türklere karşı değil ön yargı, aksine sıcaklık gördük biz hep. Birçoğu çat – pat Türkçe konuşmaya gayret etti hatta. Yemek isimleri zaten aynı malum…
2 Yemekler taze ve bol kepçe. Porsiyonlar bizdekilere oranla neredeyse duble. En azından bir buçuk. Sebzeler, deniz ürünleri, kırmızı ve beyaz et… Pişirme teknikleri Türk mutfağıyla neredeyse aynı. Lezzet ortalamanın üzerinde. Alkollü içecekler de bize göre çok ucuz. En önemlisi bütün bu saydıklarım her yerde geçerli.
3 Standart ve ticari ahlâk etkileyici. Yediğiniz, içtiğiniz her yerde hemen hemen aynı. Porsiyonlar, lezzet, fiyatlar… Hepsi aynı. Turist olarak “Acaba kazıklanıyor muyum” hissine kapılmıyorsunuz. Bu da büyük avantaj.
Özetle… Aynı tatili Türkiye’de yapmakla Yunanistan’da yapmak arasında ciddi bir fark var. Dediğim gibi, tek konu maliyet değil. Geleneksel olarak ‘bize özgü’ dediğimiz ama özellikle son senelerde maalesef kaybettiğimiz iyi ‘haslet’ler, karşı kıyıda yerli yerinde duruyor. Asıl mesele bu bence.