Murat ÇelikÖğretmenler günü

HABERİ PAYLAŞ

Öğretmenler günü

Bugün 24 Kasım.

Öğretmenler Günü.

Öğretmenlerin övüleceği, sevgi sözlerine boğulacağı, çiçeklerle, belki küçük hediyelerle kutlanacağı gün…

Ama bu iş, bugün olduğu gibi, öyle senede bir gün “Canım benim, canım benim; seni ben pek çok, pek çok severim” demekle olmuyor. Öğretmene; 24 Kasım’dan 24 Kasım’a ‘kıymet’ vermekle, ‘saygı’ göstermekle olmuyor. Bir tek çocukların bugünkü sevgi gösterisi gerçek. Gerisi maalesef göstermelik.

Öyle nostaljik bir naiflikle “Bizim zamanımızdaki öğretmenler...” diye başlayan beylik cümleler kurmayacağım. Türkiye 40 yıl önceki Türkiye değil. 20 yıl önceki de değil. Toplumun her kesiminde yaşanan değişim, öğretmenler için de geçerli. Artılarıyla, eksileriyle...

Haberin Devamı

Maalesef çoğunlukla da eksileriyle. Çok öğretmen var tanıdığım. Neler yaşadıklarını, nelerle uğraştıklarını, neler beklediklerini biliyorum. Özel okul öğretmenlerinin ayrı dert ve beklentileri var, devlet okullarında görev yapanların ayrı. Ama bütünü için şunu rahatlıkla söyleyebilirim; bugün öğretmenlerin sorunlarının ilk sırasında ekonomik koşullar ve çalışma şartları varsa, en büyük ikinci sorunları da biz ‘veliler’iz.

Daha önce de yazmıştım, özel okulda çalışan bir ilkokul öğretmeninden şöyle bir cümle duymuştum: “Çocuklarınızın ne kadar kıymetli, hatta sizler için biricik olduklarını biliyoruz ama durum artık bizleri çok zorlayan bir noktaya geldi. Birkaç sene öncesine kadar, bize ‘prens ve prensesleriniz’i getiriyordunuz, şimdi ‘tanrı ve tanrıçalarınız’ı getiriyorsunuz!”

Veliler, öğretmenler açısından önemli bir probleme dönüşmüş durumda. Tabii ki hepsi değil, bazıları ama durum tahmin ettiğinizden ciddi. Özellikle özel okullarda; öğretmen, veli ile okul yönetimi arasında sıkışıp kalıyor. Bazı veliler, pamuklara sarıp sarmaladıkları küçük prens ve prenseslerine hiç toz kondurmadıkları için, okulda yaşanan her türlü sıkıntının faturasını öğretmene kesme eğiliminde. Bazılarının tavrı ise bundan da birkaç adım ileride, vahim bir noktada. “Parasını ben veriyorum, siz benim çocuğuma benim istediğim gibi eğitim vermek zorundasınız” anlayışıyla davrananlardan söz ediyorum. Böyle durumlarda, okul yönetimleri o velilere “Sıkıntının kaynağı sizsiniz” diyemediği için olan öğretmene oluyor. Oysa okul veliye ayna tutabilse, belki de o veli bakış açısını değiştirmek zorunda kalacak. Bu değişimin en büyük faydası da bizzat kendi çocuğuna olacak. Ama maalesef pratikte böyle olmuyor.

Haberin Devamı

Maddi koşullar, emeklerinin sömürüldüğü hissi, değersiz görülme, kariyer kaygısı, kendilerine ve mesleki gelişimlerine zaman ayıramamak öğretmenlerin ortak sorunları. Öğretmenlerin üç adresten beklentisi var: Milli Eğitim Bakanlığı, okul yönetimleri ve veliler. Bu yazının konusu veliler. Biz velilerin unutmaması gereken şu. Özellikle de çalışan velilerin… Çocuklarımız bizden çok öğretmenleriyle vakit geçiriyorlar. Yeri geliyor, o öğretmenler çocuklarımız üzerinde bizden daha etkili olabiliyor. Bazıları olumsuz ama çoğu olumlu şekilde… Dolayısıyla, öğretmenlerimizle empati yapmak, onlarla sağlıklı iletişim kurmak herkesten önce çocuğumuzun menfaatine. Yukarıda başladığım şarkının devamında olduğu gibi… “Sen bir ana, sen bir baba, her şey oldun artık bana.” 24 Kasım kutlu olsun.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder