Murat ÇelikSeçime giderken

HABERİ PAYLAŞ

Seçime giderken

Bu aralar kimle konuşsam; siyasetin bütününden bir soğuma, bir uzaklaşma, bir umudunu yitirme hâli gözlemliyorum. Bütün partilerden, bütün siyasetçilerden…

Büyük çoğunluk, mevcut siyasi anlayış ve kadroların dertlerine deva olabileceğine inanmıyor. Siyasetin ülke ve toplum menfaatine yapıldığına inanan neredeyse yok. Bu kanaat iktidar için de geçerli, muhalefet için de. Ve bu durum, bu ruh hâli, toplumun geleceğe dair inancını, umudunu yitirmesine neden oluyor. Birçok insan “Kim gelirse gelsin durum değişmez” diye düşünüyor artık. “Değişen sadece isimler olur, mevcut düzen aynen devam eder” diyor kahir ekseriyet.

Haberin Devamı

İnsanların siyasetten soğumasında, iktidar – muhalefet farkı olmaksızın; siyasetçilerin dün siyah dediklerine bugün beyaz, dün iyi dediklerine bugün kötü demeyi artık adeta bir alışkanlığa dönüştürmüş olmasının payı büyük. İşin trajikomik yanı ise şu: Birbirlerini eleştiren, suçlayan politikacılara bakıyorsunuz…

Rakiplerinde kıyasıya eleştirdikleri şeyleri ya bir süre önce kendileri de söylemişler ya da kısa bir süre sonra aynı tavrı kendileri sergiliyorlar. Merhum Süleyman Demirel’in meşhur vecizesi “Dün dündür, bugün bugündür”ün son yıllarda en çok hatırlanan cümle olması işte bu yüzden.

Başta siyasetçiler olmak üzere farklı toplum kesimlerinden yetkili, etkili birçok insan kendine hak gördüğünü başkalarının kusuru, yanlışı olarak değerlendiriyor. Müthiş bir çifte standart sarmalında yaşıyoruz. Dünüyle bugünü çelişen kendiyse, bu durumu “değişim, dönüşüm, gelişim” diye takdim edenler, zaman içinde farklılaşan başkası olduğunda onu “U dönüş” hatta “döneklik” ile itham ediyor. Acımasız bir çifte standart alışkanlığı bu. İşin kötüsü bu hastalık günden güne kanıksanıyor. Yaygınlaşıp sıradanlaştıkça normal kabul ediliyor. Oysa değil. Hiç normal değil.

Bir de herkesin kendine göre bir miladı var. Tarih verilmeyen, ilan edilmeyen, adı koyulmamış bir takvim. Bir nevi kişisel çifte standart takvimi. Kimi üç sene önce söylediklerinden kendini mesul saymıyor ama başkasına beş yıl önceki sözleri üzerinden yükleniyor. Kimi kendi sekiz ay önce aldığı karardan 180 derece dönmesiyle ilgili hiçbir açıklama yapma ihtiyacı duymazken, rakibinin bir yıl önceki tavrını değiştirmesini en sert şekilde eleştiriyor. Herkes gayet rahat, gayet kaygısız, hatta pervasızca böyle davranıyor.

Haberin Devamı

Herkes her şeyi kendine, ama sadece kendine hak görüyor. Ve kimse aynaya bakmıyor. Aynaya bakmayı bilinçli olarak reddediyor insanlar. İstisnalar dışında kimsenin tutarlı olmak gibi bir kaygısı yok. Hiç değilse farklılaşmasına makul bir açıklama getirir diyorsunuz, o da yok. Korkarım bir süre sonra kimse geçmişte söylediklerinden, yaptıklarından sorumluluk kabul etmeyecek ama başkalarını geçmişlerinden mutlak sorumlu tutacak. Bu iş o noktaya gidiyor.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder