Fransa’nın dünyaca ünlü gazetesi Le Monde’un (Dünya) kurucusu Hubert Beuve-Méry’nin bir sözü vardır gazetecilikle ilgili. Meslek büyüklerimizden duyarak yetiştiğimiz o cümle şöyledir: “Gazetecilik, temas ve mesafe mesleğidir.” O kadar doğru ki… Biz gazeteciler herkesle temas edebiliriz, ederiz. Hatta, etmek zorundayızdır.
‘Haber’ için şarttır temas. Gazeteci siyasetçiyle de temas hâlindedir, sporcuyla da. Sanatçıyla da teması vardır, sivil toplum gönüllüsüyle de. Diplomatla da temas içindedir, askerle de, istihbaratçıyla da, iş insanıyla da, sıradan vatandaşla da, dolandırıcıyla da…
Hatta yeri gelir, teröristle bile. Temas yoksa, haber de yoktur çünkü. Asıl mesele ikinci noktada. Yani ‘mesafe’ kavramında.
Mesafe sözcüğü önemli zira hem yakınlığı ifade edebilir, hem uzaklığı. ‘Mesafe’ ile kast edilen ‘denge’dir, sınırını bilmektir. ‘Ne haberi kaçıracak kadar uzak, ne haberden kaçacak kadar yakın’ olmaktır işin esası.
GAZETECİLİK
Gazeteci de insandır ve her insan gibi bazen ‘mesafe’yi korumakta zorlanabilir. Ama bu bir kere olur ve ‘hata’dır.
Haber kaynağıyla temasın sürekliliği ve yoğunluğuna göre, ‘mesafe’ kavramı tamamen ortadan kalkmış ve süreğen bir yakınlığa dönüşmüşse, hele bir de işin içine maddi-manevi menfaat girmişse; işte o zaman, ona gazetecilik faaliyeti denmez. Ne denir bilmiyorum ama ‘gazetecilik’ denmeyeceğini biliyorum.
‘Gazeteci’ ile ‘medya mensubu’ arasında fark vardır. Gazetecilik, haberciliktir aslında. Bir gazetede yazısı yayınlanan ya da bir televizyon ekranında görünen herkes ‘gazeteci’ değildir.
YAŞIYOR OLSA NE KONUŞURDUK?
Babam vefat edeli, bugün tam 13 ay oldu. Önceki gün babalar günüydü ya… Ziyaretine gittim. Duamı ettim, konuştum, dertleştim… Mustafa Çelik hayatta olsaydı, memlekette bizim meslekle ilgili yaşanan tatsız gündemi konuşurduk biz şimdi.
“Her meslekte, her camiada iyiler ve namuslular kadar, kötü örnekler de var oğlum. Onun için çok da dert etme” derdi muhtemelen. Ben de şöyle cevap verirdim büyük olasılıkla: “Baba, haklısın da… O ‘kötü örnekler’ yüzünden hepimizin imajı zedeleniyor. ‘Gazeteci’ deyince, insanlar, hepimizi öyle zannediyor. Medyaya olan güven zaten yerlerde.
Üstüne bir de bu tip ilişkiler vs çıkınca, olan topyekûn bizim mesleğe oluyor.” Ben böyle deyince babamdan gelecek cevabı da biliyorum. “Her koyun kendi bacağından asılır oğlum” derdi eminim. Ve eklerdi: “Mesleğini, konumunu, ilişkilerini kişisel menfaatleri için kullananlar ortaya çıksın ki, işini lâyıkıyla yapanlar da belirginleşsin.
Kötü örnekler görülsün ki, evrensel etik değerler gibi kaygılara sahip olan, gerçekten gazetecilik yapanların kıymeti anlaşılsın.”