Marmara Denizi yine müsilaj alarmı veriyor.
Bu konuda Türkiye’yi bilgilendiren ve uyaran isimlerin başında Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı geliyor.
Dün konuştuk Prof. Sarı ile:
*
Sayın Sarı, siz müsilaj konusunda hepimizi sürekli uyarıyorsunuz ama sanırım gereken duyarlılık bir türlü oluşmuyor.
Uyarı yorgunu olduk Murat Bey. Ben 2016’dan beri uyarıyorum. 2021’de müsilaj yüzeye çıkınca biraz telaşlandık ve harekete geçtik. Marmara Denizi Koruma Eylem Planı, Stratejik Plan hazırladık. Kurullar oluşturduk, bazı yasal düzenlemeler yaptık ve çok doğru bir kararla Marmara Denizi’ni özel çevre koruma bölgesi ilan ettik. Yetkililerle konuşunca yapılanlara dair verdikleri rakamlardan etkilenmemek mümkün değil. Ancak deniz hiç de öyle söylemiyor.
En son nerelerde dalış ve inceleme yaptınız? Bugün itibarıyla Marmara Denizi’nde müsilaj tehdidi ne durumda?
23 Ekim 2024’te Erdek Körfezi’nde rektörümüz Prof. Dr. İsmail Boz ile birlikte yaptığımız dalışta müsilajın yeniden oluştuğunu gördük. Ulaşabildiğim tüm yetkilileri bilgilendirdim, uyardım. Yapılacakları listeledim. 6 Kasım’da Marmara Adaları’nın çevresinde ve Tekirdağ kıyılarında, 13 Kasım’da İstanbul Prens Adaları çevresinde, 20 Kasım’da Gemlik Körfezi’nde, 5 Aralık’ta İzmit Körfezi’nde, 19 Aralık’ta Çanakkale Boğazı çıkışında, Kumkale açıklarında; yani Kuzey Ege’de müsilajı gönüllü ekiplerimiz görüntüledi. Bugün itibarıyla Marmara Denizi’nin 3-25 metre derinliklerinde müsilajsız bir kıyı, köşe kalmadı. Örümcek ağı gibi müsilaj sardı bütün denizi. Ancak daha yüzeye çıkmadığı için kamuoyu ya da yetkililer henüz tehlikenin farkında değil.
Yakın ve orta vadede durumun daha da kötüleşme riski var mı ve neden?
Doğal felaketler yavaş yavaş ortaya çıkar. Anlayanlara sinyaller gönderir. Sonra birden bütün gücüyle varlığını ortaya koyar ve bizi çaresiz hissettirir. Hatta çoğu zaman “Ne yapalım canım, böyle bir felaketle nasıl baş edebiliriz ki?” söylemleriyle yetkililerin kendilerini işin dışına çıkarma çabalarına hak vermemize neden olur. Oysa ilk sinyalleri aldığımızda yapmamız gereken önlem almaktır. Müsilaj; deniz kirliliği, iklime bağlı su sıcaklığındaki aşırı artışlar ve Marmara Denizi gibi ikili su sistemine sahip denizlerde sık sık gözlenen durağanlığın tetiklemesiyle ortaya çıkar. Bu üçlü tetikleyicilerden sadece kirlilik yükü bizim kontrolümüzde. Şunu demek istiyorum, müsilaj oluşmadan yıllar önce, Marmara Denizi’ni atık çukuru olarak kullanmaya başladığımız ilk yıllarda bilim insanları uyardılar doğada hiçbir şeyin yok olmayacağını. Bir gün bu atıkların başımıza bela olacağını sayısız kez, bilim dile getirdi. Önlem alsaydık bu hale gelmezdi. Almadık, duymadık, herkes kendi düşüncelerini destekleyen bilim ekiplerine rapor hazırlattı. Bu duyarsızlıklar bizi bugüne getirdi. 2021 yılında yaşadığımız felaket bile bizi akıllandırmadı. Müsilaj yüzeyde görünmez hale gelince kimse bizi ve söylediklerimizi duymadı, işitmedi. Gidişat suların ısınmasıyla birlikte ilkbahar ve yaz aylarında Marmara’da yeni bir müsilaj felaketiyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Eğer tedbir almazsak bunun ekolojik ve ekonomik etkileri büyük olacak. Tedbir alırsak etkiyi biraz azaltmış olacağız.
YARIN: Marmara Denizi için umut var mı? Denizlerimiz nasıl kurtulur? Prof. Dr. Mustafa Sarı’dan müsilaj reçetesi.