1991 yılının yaz aylarıydı. Bir bursla davet edildiğimiz Almanya’nın Hamburg kentinden yaz tatilimizi geçirmek üzere ailecek tam üç haftalığına Tunus’un Cerba adasına gitmiştik. Barbaros Hayrettin Paşa’nın adası olarak da bilinen adada Osmanlı döneminden izlere de rastladık. Oldukça makul bir fiyatla kaldığımız 5 yıldızlı otel, Cerba adasının merkezindeki Houmt Souk kasabasındaydı. Akşamları yöresel yemeklerin de yer aldığı zengin bir menü oluyordu. Bu menüde Arap-İslam kültürünün bir parçası olarak gördüğümüz Tunus mutfağından kebap veya baklava benzeri yiyecekler bekliyorduk. Üçüncü gün başgarsona seslendim: “Ortadoğu-Arap mutfağının önemli lezzetleri, kebap ve baklava neden yok?” Başgarsonun cevabı bizim için şaşırtıcıydı: “Kebap Alman yemeğidir…” Kâr etmedi, kebap ve baklava gelmedi. 33 yıl öncesinden söz ediyorum. Tabii o zaman Almanya’daki Türkler Almanya’nın günlük hayatında şimdiki kadar etkili değildi. Bizim Tunuslu başgarsonla yaptığımız tartışma, bir açıdan günümüzde devletler arası gerilime dönüşmüş gibi.
7 milyar Euro
Almanya’daki kebap satışları yılda 7 milyar Euro’ya ulaşıyor. Bu, Almanya gibi zengin bir ekonomi açısında bile büyük rakam. Her üç Alman’dan birinin ayda en az bir döner yediği tahmin ediliyor. Almanya’da dönerciler artık popüler yeme-içme mekanları olmanın yanında, çok ciddi sosyal etkileşim alanları. Örneğin Türkiye toplumunun siyasi havasını koklamak isteyen bir Alman vatandaşı için en kolay yol, mahalledeki tanıdık dönerciye gidip, oradaki Türklerle hatta bizzat dönercinin kendisiyle fikir alışverişi yapmaktan geçiyor bazen. Türklerin İsrail-Filistin konusuna yaklaşımının nabzını dönercilerden tutan Alman gazeteciler bile var. Tabii döner fiyatları da Almanya’da toplumun en çok ilgisini çeken konular arasında. Meclis’e önergeler veriliyor, yasa tasarıları hazırlanıyor. Die Linke (Sol) Partisi, iki yıl önce porsiyonu sadece 4 Euro olan dönerin bazı Alman şehirlerinde 10 Euro’ya kadar yükseldiğini, fiyatlara bir sınır getirilmesi gerektiğini belirtti. Bu arada Türk hükümeti, dönerin Türk ürünü olduğunu tescil ettirmek amacıyla harekete geçti. Almanlar telaşlandı. Berlin, Türkiye’nin başvurusuna itiraz etti. Ankara ile Berlin arasındaki anlaşmazlık daha çözülemedi. Almanya, Türkiye’nin isteğiyle alınabilecek önlemlerin bürokrasiyi artıracağını, fiyatları yükselteceğini söylüyor. “Döner enflasyonu” olarak adlandırılan bu durum eylül ayında yapılacak eyalet seçimlerinde sonuçları etkileyebilir. Berlin, döneri Türk ürünü olarak tescil ettirmek isteyen başvuruyu veto etti. Ankara’nın başvurusu kabul edilirse, sadece "3-5 milimetre kalınlığında pirzola şeklinde yatay olarak dilimlenmiş" dana ve kuzu eti, döner olarak satılabilecek. Kıymadan yapılan döner, tamamen yasaklanacak. İki ülke anlaşamazsa, Avrupa Komisyonu son kararı verecek. Şunu da belirtelim: Döner sözcüğü Türkçe olsa da eti “döner” formatında yeme fikrinin ilk nerede ortaya çıktığını kesin olarak söylemek zor. Ancak genel olarak bu fikir Akdeniz ülkelerinin fikri gibi görünüyor: Şavurma, gyros gibi döner benzeri yemekler de Akdeniz kökenli.