Koronavirüsten söz etmeye bir süreliğine ara veriyorum. Önümde emek verilerek yazılmış bir biyografi var, merakla okuyorum. Tarihçi Dr. A. Teyfur Erdoğdu’nun Fatih Sultan Mehmed (Erdem Yayınları) kitabındaki ayrıntılar ilgimi çekiyor. Fatih, gemileri karadan Haliç’e kaydırarak götürdü mü götürmedi mi? Götürdüyse hangi yoldan götürdü? Osmanlı donanmasının gemileri 567 sene önce, içinde yaşadığım Galata mahallesinin, hangi sokağından kaydırılarak Haliç’e indirilmiş? Bu nokta merakımı artırıyor.
Teyfur Erdoğdu’nun kitabında bu mesele şöyle anlatılıyor: Osmanlılar 1452’den itibaren -17. yüzyıl eseri Nuhbet’ül Tevarih’e göre- Beşiktaş’taki koylarda küçük gemiler inşa etmektedir. 1453 Mayıs’ında Galata tepesinin hemen arkasından geceler boyu yapılan hazırlıklar sonucu, zemin gemilerin kaydırılmasına uygun hale getirilir. (s.119).
60 ila 70 civarında 21 metre boyundaki küçük gemi, Çiftedirek’ten (Dolmabahçe-Kabataş civarı) başlayıp Ceneviz Mezarlığı’nın bulunduğu Soğuksu denen yerden Haliç’e indirilir. Bazı tarihçilerin bu olayın hayal mahsulu olduğunu söylemesine karşın Erdoğdu kitabında tarihsel kaynaklara, tanıklıklara dayanıyor. Zaten daha önce de karadan gemi taşıma olayları yaşanmış. Bu örnekler de kitapta anlatılıyor.
Yağma neden durduruldu?
Hepimizin merak ettiği konulardan biri, şehrin Osmanlılar tarafından fethinden sonra yaşananlar. Çok farklı anlatılar var. Erdoğdu değişik kaynakları tarayarak şu tespitlerde bulunuyor: İslam hukukuna göre; şehrin sulhen değil kahren alınması nedeniyle askerlerin üç gün üç gece yağma hakkı doğuyor.
Yağma o kadar şiddetli yapılıyor ki, üç gün içinde şehrin tamamen harap olması söz konusu... Bunun üzerine Sultan II. Mehmed, bir buçuk gün sonra yağmayı durduruyor. 31 Mayıs’ta “Şehrin binaları benimdir dokunmayın” diyerek, birçok değerli binanın yok olmasını engelliyor, yakıp yıkmanın önüne geçilmesi emrini veriyor.
Ulubatlı Hasan
Şehre ilk giren Osmanlı askerinin Ulubatlı Hasan olduğunu öğrettiler okullarda. Ancak bu meselenin de aslı biraz daha karmaşık. Çünkü aynı anda şehrin surlarının birçok yerinden askerlerin içeri daldığı bir gerçek. Şehre ilk girenler üzerine birden çok anlatı olduğunu öğreniyoruz.
Fatih kitabının öne çıkan temel özelliğini, şöyle özetleyebilirim: Hamasetten uzak, objektif, verilere ve kaynaklara dayalı, gerçekçi bir biyografi... Genç bir padişahın, bir dünya imparatorluğunun kurucu liderine dönüşmesinin sosyal, siyasi arka planını bu kitap sayesinde daha iyi anlayabiliyoruz.
Adalar’dan izolasyon çağrısı
Adalar Vakfı Başkanı Halim Bulutoğlu, valiliğe bir dilekçe ile başvurarak Adalar’a yönelik önlem alınmasını istedi:
İstanbul Adaları, yakın mesafede oluşu sebebi ile İstanbulluların piknik, orman yürüyüşü, sahil gezintisi için en çok rağbet ettiği yerler arasındadır (...) Adalar’da yaşayan bizler, valiliğimizce uygun bulunacak bir sürede geçerli olmak üzere Adalar’a piknik, gezinti, orman yürüyüşü amaçlı ziyaretlerin durdurulmasının değerlendirmeye alınmasını diliyoruz.