Bir oyuncunun ileride Suriyeli ya da Afgan belediye başkanları görülmeye başlanacağı yönündeki açıklamaları çok konuşuldu. Oyuncunun anlattığı senaryo, Almanya’da şu an gerçeklik: Suriye’deki savaştan 8 yıl önce kaçan Ryyan Alshebl, Stuttgart kentinin yakınındaki Ostelsheim kasabasının belediye başkanı seçilmiş.
Son belediye seçimlerinde, savaş mağduru bir Suriyeli olarak adaylığını koyarak, mültecilerin yoğun olduğu kasabanın başkanlık koltuğuna oturmuş.
Daha bilinen bir örnek: Bir önceki dönemin İngiliz Başbakanı Rishi Sunak, 1960’larda Doğu Afrika’dan İngiltere’ye göç eden Hint asıllı bir ailenin üç çocuğunun en büyüğü olarak 1980’de Southampton’da doğdu. Anne Usha Sunak Kenya’da, baba Yashvir Sunak ise Tanzanya’da dünyaya geldi.
Hamza Harun Yusuf, 29 Mart 2023 ile 7 Mayıs 2024 tarihleri arasında İskoçya Başbakanı ve İskoç Ulusal Partisi (SNP) lideri olarak görev yaptı.
Yusuf, Glasgow’da, Pakistanlı bir göçmen ailesinde doğmuş ve siyaset bilimi eğitimi almış.
Türkiye doğumlu siyasetçilerin Avrupa’nın birçok ülkesinde milletvekili, bakan, başbakan adayı olduğunu biliyoruz. Örneğin Hollanda’da Türkiye doğumlu bir kadın, başbakan olmaya çok yaklaştı ama kıl payı seçimi kaybetti.
Hem anne hem baba tarafı dünyanın farklı yerlerinden ABD’ye göç etmiş melez bir siyasetçi olan Kamala Harris, şu an ABD’deki başkanlık yarışının en iddialı ismi ve son anketlerde Trump’tan önde. Harris’in annesi 1958’de Hindistan’dan, babası ise 1961’de Jamaika’dan ABD’ye gelmiş.
Bu konuda bazı kaygıları anlamaya çalışabiliriz. Yanlış göç politikalarının doğurduğu sorunlar ortada. Ancak, Türkiye doğumlu olmayan insanların Türkiye’de belediye başkanı olma ihtimali neden tehlike sayılıyor? Korkmamız gereken, çoğulculuğu, demokrasiyi, özgürlükçü ufku yitirmektir. Evet, göçmen sorunu ağır bir sorun. Kültürden ekonomiye, ekonomiden güvenliğe kadar birçok konuya etkisi var.
Öte yandan, sığınma hakkı, hâlâ geçerli bir insan hakkı. Özellikle darbe dönemlerinde Türkiye’deki birçok vatandaş baskı rejiminden kurtulmak için batı ülkelerine sığındı. 2024’te bile Türkiye’den batı ülkelerine iltica talebinde bulunan kişi sayısı az değil. İlticası reddedilenlerin sayısı artsa da bu kişilerin hepsi iade edilemiyor. Bu durum Türkiye ile batı ülkeleri arasında sıkıntılara da yol açıyor.
Tabii bütün bunların arka planında, dünyadaki ekonomi alanındaki ve diğer alanlardaki eşitsizlikler var.
Sonuç olarak, göçmen düşmanlığı üstünden siyaset üretmek, insani değil. Çaresiz şekilde yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalan insanların durumunu anlamak ve çözüm üretmek gerekiyor.