Tünel’den Galata Kulesi’ne ve Karaköy’e inen Galip Dede Caddesi’nin üstündedir yeri. Caminin yanındaki saat ve gözlük tamircisi Şükrü Efendi ile karşı karşıya. Kapının iki yanındaki iki küçük tahta tezgâhta Yaba Yayınları ve ikinci el kitap satılır. A. Aydın eşi Ayşe ile birlikte çalışır. Kapıdaki küçük taburede oturan Ayşe mahalleliyi yakından tanır, ahbaplık eder.
Beyoğlu’ndan eve dönerken hep ayaküstü sohbet ederiz Ayşe’yle. Ayşe, “Aydın içeride, yanına bir uğra mutlu olur…” der. Onun havasız odasına uğrarım, Yaba Dergisi çıkmışsa bir tane alırım. Yaba Yayınları’ndan, Yaba Dergisi’nden söz ediyorum. 40 yıllık arkadaşım, birlikte mücadele ettiğimiz sevgili A. Aydın Doğan’ı kaybettik.
Hikmet Apartmanı'na kapıdan girince önüme çıkan dehlizden devam ettiğimde onu, her yanı kitap dolu, zor soluk alınan ofisinde bilgisayar başında çalışırken bulurum. Kitaplarıyla, dergileriyle birlikte yaşayan Aydın, bir istikrarı ve kendi alanında bir sürekliliği simgeliyordu. 40 yıldır çıkardığı Yaba Dergisi’ni, sağlığı el vermediği için bir süredir çıkartamaması, en büyük travmasıydı.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, dergi çıkartamaz, yazılarımızı yayınlayamaz duruma düştüğümüzde, Aydın imdadımıza yetişmiş, “Yaba’yı alın ve yazılarınızı burada yazın” demişti. Bir dönem yazılarımız Yaba’da yayınlanmıştı. Daha sonra, edebiyat ve kültür üzerine özel bir şeyler yazdığımda, Aydın’a yollamayı sürdürmüştüm. Aydın devrimciydi, sosyalistti, edebiyatçıydı. Öyküleri, tiyatro oyunları, romanları vardı.
1972’den bu yana yayıncılık dünyasındaydı. 1947’de, Elazığ’ın Keban ilçesine bağlı Lorikan köyünde doğmuş. Küçük yaşta babasını kaybedince ailesi onu Elazığ’da bir ailenin yanına evlatlık vermiş. Okuma yazmayı bu ailenin yanında öğrenen Doğan, terzi, kunduracı, şapkacı, berber gibi zanaatkarların yanında çıraklık yapmış. 19 yaşında Ankara’da sanat ortamına girmiş.
Bir süre resim tabela işleriyle geçimini sağlamış. Tiyatronun birçok alanında hizmet vermiş. 1968’de, arkadaşlarıyla kurdukları toplulukla, Ankara’nın yazlık sinemalarında komedilerde oynamış. Son günlerinde kendisiyle yapılan bir söyleşiden: “Bir ölçüde de yoruldum artık. Bazı noktalarda da dergi kültürü kalmadı. Dergi okuyucusu neredeyse sıfıra düştü. Bu şekilde bizim imkanlarımızla ayakta tutmanın zeminini bulamadık.
Bütün okurlara ve dergi seven dostlara selam söylüyorum. 1979 yılında Ankara'da başladığımız edebiyat yolculuğumuz 40. yılında maalesef sona eriyor. Bir sonraki (113) veda sayımızda Yaba Edebiyat'ın 40 yıllık yolculuğuna dair duygu ve deneyimlerimizi paylaşarak sizlere veda edeceğiz.” (Bianet)
Bu sözler onun hepimize veda sözleriydi. Edebiyat dünyası bir uzun yürüyüşçüsünü yitirdi. Eşi Ayşe ve kızı Arife Şirin Çekiç’e sabır diliyorum.