Benim de herkes gibi 2021’den beklentilerim var. Yarınlara umutla bakmak en güzel duygulardan biridir. 2020 hepimiz için çok zor bir o kadar da çok fazla kayıp verdiğimiz çok üzüldüğümüz bir yıl oldu. Dünya Covid19 salgın virüsle tanıştı çok büyük bir sınav verdi halende vermeye devam ediyor. Elazığ depremi, İzmir depremi ile çok zor bir yıldı. Hayatımızdaki her şeyin değerini anladığımız ve kıymetini öğrendiğiniz bir yıl oldu. Zorluklar olmadan mücadele etmeyi öğrenemeyiz, gelişemeyiz mücadele ve zorluk hayatımızda her zaman olacak ki gelişmeyi ve değer duygularını öğrenelim. 2021 den herkes gibi benimde beklentilerim çok yüksek, herkes için önce Covid19 denen virüsten bir an önce kurtulmak, sevdiklerimize sevgiyle sarılmak, özlem gidermek, dokunmak, yan yana gelmek ve tüm özlemlerimizi gidereceğimiz yarınlara adım atmak olsun.
Önce kendinizi sevip değer verdiğimiz kendi kıymetinizi kat ve kat anlayacağımız geçmiş hatalarımızın ve başarısızlıklarımızın çok değerli olduklarını bilip bu hatalardan ciddi anlamda ders çıkarmayı fark ettiğimiz ve her olayı fırsata çevirmeyi öğrendiğimiz bir yıl olsun. Bağımlılıklarınızdan kurtulduğunuz, özgürlüğünüze kavuştuğunuz, istemiyorum dediğiniz hiçbir şeyin içinde olmadığınız bir yıl olsun. Geçmişten uzaklaşıp geleceğe güvenle sarıldığımız bir yıl olsun. Şiddetin olmadığı, tüm çocuklarımızın güldüğü, mutlu olduğu, okuma eşitliğinin olduğu bir yıl olsun. Kadın cinayetlerinin bittiği bir yıl olsun. Hiçbir insanın açlıkla, soğukla ve evsizlikle sınav vermediği bir yıl olsun. Sonra sevdiklerimize değer verip sevip, sağlıklı, mutlu, huzurlu ve tüm güzel olan her şeyin bizimle olacağını bildiğimiz, kurduğumuz tüm hayallerin gerçeğe dönüşeceği muhteşem ötesi bir yıl olsun. İnanıyorum ki umutla yarınlara baktığımız her gün bize daha fazla güç verecek ve gücümüze güç katacaktır.
Değişimle beraber sizde gelişirsiniz ilerlersiniz. Herkes için değişime açık olmak farkındalığınızı yakalamak ve iyi niyetli olmak, pozitif olmak her şeyin başında gelir. Değişim demişken yeni yıla birkaç gün kala birkaç gün önce İki yüz yıllık çok güzel değişim yılına girdik. Pe ki siz bunu biliyor musunuz? Bu değişimin hayatınıza çok büyük değişiklikler getirecek bunu farkında mısınız? Bu köklü değişime açık mısınız? Açıksanız ne kadar açıksınız? İki yüz yıl sürecek olan bu çok büyük bir değişim herkesin hayatına dokunacak. Bana gelen mail, mesajlarda veya yüz yüze danışanlarımdan aldığım geri bildirimlerde hayatımdan hiç memnun değilim, ilişkim veya evliliğim hiç istediğim gibi gitmiyor, çok mutsuzum, kendimi tanıyamıyorum, bu ben değilim, depresyondayım, duygu durumlarım çok değişime uğruyor, iş yerimde işler istediğim gibi gitmiyor gibi mesajlar. Siz biliyor musunuz? Bu değişimlerle beraber sürpriz gelişmeler hiç umut etmediğiniz şeyler kapınızda olacak. Fakat siz bu değişime bu yeniliklere ne kadar hazırsınız? Seanslarda danışanlarım değişime açık olduklarını ifade etseler de içeride bir yerde değişime kapalı olduklarını görüyorum. Değişime açık olmak dilde değil kalpten gelen bir duygudur. Bunun için içsel olarak da kendinizi bu yolculuğa hazırlamalısınız. Pe ki bunu nasıl yapacağım dediğinizi duyar gibiyim? Her insan önce kendisi için harekete geçerek attığı ilk adımın çıktığı yolculuğun ilk basamağı olduğunu bilmeli.
Dünya değişirken hayatımızdaki birçok olgu da değişime uğruyor, günlük hayatta çeşitli durumlarla karşı karşıya kalabiliyoruz. Mutlulukla, mutsuzlukla, başarıyla, başarısızlıkların ve olumsuzlukların karşısında ruh halimiz bozuluyor ve dünya çapında en yaygın ruhsal sorunların başında gelen depresyon ile tanışıyoruz. Yaşam bu dedik ya bize her şeyi yaşatıyor. Hedef her zaman tabi ki fiziki ve ruh sağlığımızın yerinde olması. Yaşadığımız olumsuzların bize bıraktığı ruhsal sorunlar, insanların acı çekmelerine neden olmaktadır. Bu ruhsal bozuklar özgüveninizin, üretkenliğinizin ve en önemlisi de iç huzurunuzun bozulmasına neden olmaktadır. Yani değişime hazır mısınız derken sağlıklı olan ruh sağlığınızı bozmamanız gerektiğini hatırlamak istiyorum. Bazen iyi olan durumlarda değişim esnasında değişime hazır değilseniz ağır gelebilir ve ruh durumunuz bozulabilir.
İki yüz yıllık bu köklü değişimde sizde benim değişime ihtiyacım var bunu istiyorum diyorsanız yapacağınız en doğru şey ilk önce kendinizi değişime açmanız gerektiğini bilmelisiniz. Bu köklü değişim için neye ihtiyacınız olduğunu tespit edip aynadaki sizi tekrar, tekrar gülümsetebilirsiniz. Bunu kendiniz için yeniden başlamak, kendinize yeni bir şans vermek, yeni deneyimlere yelken açmak, yeni bir siz için bu değeri kendinize vermelisiniz. Bunu sadece ve sadece kendiniz en uygun zaman olduğu için en önemlisi de mutlu olacağınız için yapmalısınız. Bunları yaparken zorlanırsanız profesyonel bir anlayışın size rehberlik edebileceğini bilmenizde fayda var.
İnsanlık tarihi var olduğu zamanlardan bu yana gündemde olan konulardan biri de kadın erkek ilişkileri. Güzel giden bir ilişki varsa genellikle çiftler evlilikle sonlandırmayı hayal eder. Aynı evi, aynı havayı solumak çok güzel gelir büyük umutlar, sevinçler, heyecanlar büyük bir aşkla bir araya gelerek bu istekleri evlenerek gerçekleştir. Evlendikten sonra da bazılarımızın evliliği güzel giderken, bazılarımızın da istediği gibi gitmez ve evlilikte umduğunu bulamaz hayal kırıklıkları yaşamaya başlarlar. Evlilikten ne istediğini bilip ona göre bu yola çıkmak lazım. Ülkemizde ve dünyada boşanma oranlarında ciddi artış var. Buna karşılık evlenme oranlarında ise ciddi azalma söz konusu. Yaptığım araştırmalarda şiddetli geçimsizlik boşanma oranlarında yüzde 20'yi teşkil ederken şiddet, cinsel sorunlar, eşlerin birbirini anlamaması, kültür çatışması boşanma sebeplerinde önemli yer tutuyor. En üzücü tarafı da çiftler bu boşanma sürecinde birbirlerine karşı çok acımasız ve yıkıcı olabiliyor. Evliliğiniz boşanmaya doğru gitmeye başladıysa aşağıdaki sebeplerle karşı karşıya kalmışsınız demektir. Sonuç ne olursa olsun bütün güzellikleri beraber yaşadığınız bu insanla evlenmek ne kadar doğal ise boşanmak da o kadar doğal olacağını düşünerek hareket etmek gerektiğini unutmamak gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
Boşanmaya neden olan bu sorunlara tek tek bir göz atalım.
Eşlerin birbirine olan dikkatsizliği, duyarsızlığı, sorumsuzluğu ve özellikle kadınların, sürekli olarak kocalarında bekledikleri ilginin gerçekleşmemesi şu an boşanma nedenleri arasında başı çekmektedir. Erkekleri çok ilgilendiren bu konu evlerine ve eşlerine ilgisiz ve sorumsuz olması dikkat çekiyor.
At yarışı, içki ve talih oyunu bağımlısı erkek bu nedenden dolayı yuvanın yıkılmasına neden davranışları sergiliyor. Esasında erken fark etse tedavi görse belki de yuva yıkılmayacak. Genelde erkek bunu kabul etmiyor başlarda daha sonrasında de önüne geçilmeyecek bir sorun haline geliyor. Alkol ve kumar bağımlılığı yine boşanma nedenleri arasında etkili olan unsurlardan
Bir zamanlar ilk sırayı alan aldatma artık geriledi. Aldatmalar azaldığı için mi? Hayır. Artık kadınlar da kocalarını aldatmaya başladı. Evde aradığını bulamayan kadın da erkek de aldatmayı tercih ediyor. Bu şekilde ne zamanki iki tarafta fark ediyor o zaman boşanma gerçekleşiyor.
Ekonomik nedenler başında kocanın işsiz kalması önemli bir rol oynuyor. Ekonomik olarak maalesef erkeklere de ve kadınlara da çok fazla iş düşüyor. Büyük şehirler de bir evin geçimini sağlamak oldukça zor. Kadınların da iş hayatına girmesi yaşamları biraz daha kolaylaştırsa da yine de zor. Yaşam standartlarını korumak güçleşti, tek maaş la çalışan çiftlerde bu standartlar yakalamayınca boşanma nedeni oluşturabilmektedirler. Birde erkeğin düşük maaş alması ve uzun süre işsiz kalması evliliklerin bitmesine neden oluyor.
Cinsel sorunlar evliliğin bitme sebepleri arasında baş sıraları çekiyor. Türkiye de cinsel yasam konusunda yeterli bir bilgi düzeyinin olmaması ve kulaktan dolma bilgi öğrenilmesi sonucu birçok yanlış uygulama doğmuştur. Evlendikten sonra birçok kadın ve erkek hayal kırıklığı yaşamaktadır. Birde kadınlar yönünden bakacak olursak, erkeklerin bir çoğunda olan ereksiyon sorunu ve erken boşalma kadınların orgazm olamamalarına yol açmaktadır. Bu konuda tek taraflı düşünen erkekler yüzünden birçok evlilik bitmektedir. Cinsellik yönünden kadına ve erkeğe düşen görevler var. Her iki tarafta eksikliklerini tamamlamalı ve cinsellikle ilgili her türlü çözemediğiniz sorunlar için uzman bir danışmana gitmek en doğru çözümdür.
Şiddet uygulaması, kayınvalide gelin sorunları, paylaşım yetersizliği, çocuklar yüzünden yaşanan sorunlar, aileler yüzünden yaşanan sorunlar gibi birçok nedenle boşanma nedenleri arasında yer almaktadır. Her türlü doğru kurulan iletişim ile aşılmayacak sorun yoktur. Doğru zamanda doğru iletişimi kurmak gerekir. Evliliklerde mümkün olduğunca karı koca kendi sorunlarını kendileri çözmelidir. Her şeyi konuşmalıdırlar. Sırf çocuklar için evliliği sürdürmek doğru değildir. Mutsuz kavga gürültü olan evde büyüyen çocuk ilerde daha farklı sorunlarla anne ve babasının karşına çıkmayı önlemek için evlilik kurumu gerçekten bittiyse sonlandırmak gerekir. Daha mutlu çocuklar yetiştirmek için. Taraflardan birinin şiddete eğilimi varsa mutlaka psikolojik destek almasında fayda vardır. Kayınvalide ve gelin sorunları için iki tarafta birbirini sevmese saygı duymalı bu anlayış içinde olarak iletişimlerini sürdürmelidirler. Erkeği taraf tutmaya zorlamayın, biri anne, diğeri eş yani taraf tutamaz gün gelir bunalan erkek iki taraftan da vazgeçer nefes aldığı ve mutlu olduğu yerde olmak ister.
Birçok kişi zaman zaman kendi kendine, arkadaşına, dostuna, aile büyüklerine veya profesyonel birine sorar, danışır, anlatır. Neden benim ilişkim düzgün ve sorunsuz gitmiyor? Neden hep aynı sorunları yaşıyorum? Ne zaman devam etmeliyim veya ne zaman bırakıp gitmeli miyim? Ne yapmalıyım?
Bazen her şeyi doğru yapsanız da yine istediğiniz sonuca erişemezsiniz.
İlişkinizde partneriniz, diyelim ki sizinle birçok konuda eskisinden daha az beraber olmaya başladı. Siz de problemlerinizi belirlediniz, bu konuyu defalarca konuştunuz ve daha derinde yatan problemleri anlamaya çalıştınız. Sonra geri adım atıp bu problemle ilgili kendi üzerinize düşen sorumluluğu almasını istediniz. Siz ise kendi üzerinize düşenin daha fazlasını yaptınız ya da hayatınızdaki kişi artık sizi dinlemeyi, beraber olmayı ve aramayı bıraktı. Siz de birkaç günlüğüne ortadan kaybolup bir yerlere gittiniz. Onun bunu fark etmesini, sizi aramasını ve ilişkinizin başlarındaki o ‘ilgili’ kişiye dönmesini umuyorsunuz. Fakat bir şeylerin ters gittiğini hisseden sizden başkası değil. O arama gelmedi ve sizin yokluğunuzu fark etmedi bile.
Siz de bunun ilişkinize dair bir kırılma noktası olmadığını, çünkü ortada herhangi bir ‘ilişki’ olmadığını fark ettiniz.
Belki de artık bu adamdan veya kadından hayatınızı geri alma zamanı geldi. Bu yüzden onun peşinden gitmekle meşgul olduğunuz zamanlarda kaybettiğiniz birçok şeyle beraber aklınızı da başınıza toplamaya başladınız. Ona karşı çıkmaya ve kendi fikirlerinizi belirlemeye başladınız. Artık kendinden daha çok emin olan yeni ‘size’ karşı çekim duymak yerine, kendini tehdit altında hisseden bu partner size karşı saldırıya geçti ve sizi ezmeye başladı. Şimdi ne yapacaksınız? Kendinizi böyle kötü hissetmeye devam mı edeceksiniz? İlişkinizdeki problemleri çözmek adına ondan daha fazla mı mücadele edeceksiniz? Ondan ayrılacak ama yine aynı tipte adamları ve kadınları bulmaya devam mı edeceksiniz? Bunları mutlaka kendinize sormalısınız.
Belki de içinizdeki en iyi tarafı, en güzel şekilde açığa çıkaracak daha iyi bir partner bulacaksınız. Belki de siz ne yaptığınızdan çok, yanlış birini seçtiğinizi fark edeceksiniz ve eski yanlış seçimleri bir daha yapmayacaksınız.
İster iş yerinizde, ister sporda, ister uçakta, ister markette, kafede, okulda veya herhangi bir yerde tanışacağınız bu adamla veya kadınla karşılaştığınızda sizi gerçekten duygusal olarak istediğini hissetmelisiniz. Bu bir bakış olabilir, bir dokunuş, bu bir iltifat, merak ya da detaylarda yatan ilgisiyle hissettirebilir, bunu siz bir şekilde hissedersiniz. (yani bir tek online olarak mesajla ve ya telefonla değil). Bu ilgisini kesinlikle plan yapma ilişkiyi ileri götürme isteği ile desteklemelidir. Eğer plan yapma konusunda yeterince ilgili değilse o zaman duygusal olarak yatırım yapma konusunda yeterince ilgili olmayacaktır. Bu kişilerden uzak durmakta fayda vardır. Size göre bu kişiyi doğru kişi olarak görebiliyorum diyorsanız onunla tanıştıktan kısa bir süre sonra, hayatının en az bir alanında başarı elde etmiş biri olduğuna dikkat edin. Aile önemlidir ve ailesi ile olan ilişkilerine bakın. Çevresi ve arkadaşları ile olan ilişkilerine ve diyaloglarına dikkat edin. En az bir spor dalı ile ilgilenip ilgilenmediğine bakın. Örneğin, futbol, basketbol, voleybol oynuyorsa ekip ruhunu iyi biliyor demektir. Bu şunu getirir yepyeni fırsatlara, yeni becerilere, yeni zorluklara, yeni aidiyetliklere açık olacağını gösterir. Yani bu geliştiğinin veya gelişime açık olacağının bir göstergesidir. Eğer düzgün bir kişiyse gelecekle ilgili desteklediği bir şeyin planını rahatça yapar. Ve bu ilişkinin nereye gittiğini konusunda pek bir fikrim yok gibi anlamsız ve manasız cümleler kurmak yerine sizi aramaya ve sizinle ilgilenmeye devam edecektir. Bu tarz kişilikteki insanlar karmakarışık ve anlaşılması zor insanlar olmaz. Nettir ve ne istediğini bilir. İlişkideki düzgün bir kadın veya adam ne demek istiyorsa onu söyler, ne söylüyorsa onu demek ister. Ve seçtiği kelimeler, davranışlarıyla tutarlıdır. Kalbiyle sözcükleri aynıdır. Eğer doğru bir ilişki içindeyseniz bunun müşterek karşılıklı bir beraberlik olduğunu zaten kalbiniz hisseder.
Sağlıklı ilişkiler karşılıklı bir alışverişe benzer, alırsınız verirsiniz. Verilen ve alınan şeylerin yarattığı his eşit değerdedir ve çok kıymetlidir.
Hangi açıdan bakarsanız bakın aşk herkese yakışan bir duygu.
Aşk da sevgi kadar yüce bir değer bence. Aşkın var olma tarihi insanlığın varoluşuyla eşittir.
Evrende her şey aşk ile ilişki halindedir. Aşk kadına da erkeğe de herkese yakışan bir duygu durumu. Çoğu zaman yalnızlığımızı ilişkilerle boğmak isteriz. Yalnızlık bazı zamanlarda güzedir çünkü. Her zaman insana cazip gelecek bir durum değildir. Aşkla bu kadar ilgilenmemizin sebebi budur aslında
Gerçek aşk, bir başkasına bağımlı olarak yoksunluğumuzu çözmek değildir. Kendi iç zenginliğimizi ve olgunluğunuzu geliştirmektir.
Aşk tarih boyunca insanoğluna hayat veren, yaşamı zenginleştiren ve renklendiren bir duygudur. Bir kadının erkeğe duyduğu aşkla bir erkeğin kadına duyduğu aşk hiçbir zaman aynı değildir. Aşk kadın için her şeydir. Ama erkek için öyle değildir. Bu noktada kadınların aşkı ile erkeklerin aşkı çok farklı cereyan eder. Erkeğin kadından beslenme şekli ondan beklentisi erkek kadına bakarken fiziki yapısına, konuşmasına ve ona verdiği huzura mutluluğa bakar. Kadın için ise aşk, iki ruhu bir bedende yaşatma halidir. Kadın erkeğin ruhunu alır kendi ruhu ile bütünleştirir. Kadın aşık olduğu anda hayatının merkezine oturtup duygu durumunu onun davranışlarına emanet etmesi çok yaygın bir durumdur. Erkek için bu mümkün değildir bir erkek için eğer kadın akıllıysa onun aklı bedenini güzelleştirir yada kadın güzel konuşuyorsa bedeni erkeğe daha güzel gelir. Kadında ise her şey ruha hizmet eder. İkisinin sistemi farklı çalışır. Yani kadınlar ile erkekler hem fizyolojik açıdan hem de duygusal açıdan mekanizmaları farklı çalışır. Kadının aşk arayışı bir erkeğin donanımının ve yaratımının asla algılayamayacağı kadar ince ve hassas detaylarla doludur. Kadın aşık olduğu erkeğin ruhunun güzelliğine ve gücüne bakarken, erkeğin onun varlığının ne kadar farkında olup olmadığına, kendisine saygı duyup duymadığına, kendisini kıskanıp kıskanmadığına ve kendisine huzur ve güven verip vermediğine, başına pozitif veya negatif ne gelirse gelsin ona sonsuz güvenle yanında olup olmayacağına bakar. Kadının aşk yaşarken en büyük düşmanı ise yine kendisi ve bakış açılarıdır. Aşk herkesten bağımsız kadına verilmiş bir hediyedir. Fakat ne zaman ki o aşk la ilgili; sevecek mi, koruyacak mı, sahiplenecek mi gibi abartılacak korkulara yenik düşerse ona verilmiş hediyeye haksızlık etmiş olur. Aşk insana muhteşem dönüşüm yaşatır. Bence herkes duygularını özgür yaşamalı o anların muhteşem tadını çıkartmalı. Aşk birçok insan için aslında önce yoğun bir duygu bütünlüğü hissettiği sevgi, içtiği su, soluduğu hava, büyük bir enerji yoğunluğudur. Çoğu zaman eğlenceli zaman geçirebildiği huzur verip huzur aldığı sizi sabırla dinleyen, sizi anlayan, sizin mutlu olmanız için çaba gösteren sizin öbür yanınız olmayı başarmış kişidir ve o insana duyduğunuz enerji yoğunluğudur. Kalben bağlı olabiliyor ve kalabiliyor olmaktır.
Her şeyin vaktinde güzel olduğunu kaidesini farkına vararak aşk insana her zaman uğramaz bunu bilerek kalbimize gelen bu güzel fırsatı iyi değerlendirmek ve mutlu olmayı başarabilmek lazım.
Hatırlatmakta fayda var bu günümüzün sağlam zemini, yarınımızın gökdelenidir. Aşkın ve mutluğun sırrı basittir. Doğru yaşam tarzına doğru yollardan gitmeyi bilmektir. Bunu yapmayı başardığınızda hayal ettiğiniz aşk denen enerji yoğunluğunuz çoğalarak her zaman artar.
Bu yazımda, seanslarımda, konferans, söyleşilerimde ve eğitimlerimde söylediğim gibi kadınlarla erkekler aşk duygusunu aynı dengede yaşamıyor. Bırakın iki tarafta duygusunu özgürce kendi dengesine göre dilediği gibi yaşasın.
Her ilişkinin paradigması farklıdır ve kendi içinde farklıklar gösterir. Önemli olan kendi ilişkinizin paradigmasını çözmenizdir. İlişkinizde sorunlar yaşıyor ve hep aynı, aynı sorunlar karşısında kendinizi çaresiz hissediyor olabilirsiniz. Daha mutlu, sevgi dolu, doyumlu ve huzur veren bir ilişki için yol arayıp çıkış noktası bulmakta zorlanabilirsiniz, her ilişkinin dinamiği farklıdır ve yönetmek konusunda zorlanabilirsiniz. Tüm ilişkilerde insanlar mutlu olmak, anlaşılmak, sevilmek, değer görmek, önemsenmek ister. İlişkide karşınızdaki insanın neyle mutlu olacağını, neye üzüleceğini, neye kırılabileceğini bilerek, önemseyerek ve değer vererek davranmak gerekir. İlişkilerin ve sevgilerin bozulması zamanla bu önemsemenin ve değer vermenin azalmasıyla başlar. Daha iyi bir ilişki içinde olmak ve uzun ve başarılı bir ilişki sürdürmek çok zor değil, iyi bir iletişim kurmak, açık seçik her şeyi net konuşmak, bugünün sorununu yarına bırakmadan hemen halletmek çok önemlidir. Sorunlu ilişkinizi düzeltmek için hiç sordunuz mu kendinize, ben kimim? Bu ilişkiyi yeteri kadar sahipleniyor muyum? Karşımdaki insana yeteri kadar değer veriyor muyum? Ben ne istiyorum, ne bekliyorum bu ilişkiden? Partnerim ne ister, ne bekler? Bu soruları soruyor musunuz kendinize? Kadın ve erkek arasındaki uyumu, dengeyi ve ahengi birbirinizin dillerini öğrenip farklılıklarınızı kabul ederek anlıyor musunuz? Her insanın ayrı bir dünya, ilişki içinde herkesin farklı bir beklentisi vardır. Karşınızdaki insanın beklentilerini bilmek, kendi beklentinizi net anlatmak ve ortaya koymak gerek. İlişkilerde olmazsa olmaz bazı dinamikler vardır. Her şey harekete geçmek ve istemekle başlar, siz bir orta yol bulmak isterseniz mutlaka bulursunuz.
Çiftler birbirini yargılamadan, aşağılamadan, küçük düşürmeden anlamaya çalışırlarsa daha derin ve sıcak bir ilişki kurarlar. Ancak çiftlerde işler böyle yürümez. Karşı tarafın dünyaya bakış açısında, geleneklerinde, alışkanlıklarında, uyuşmayan şeylerle karşılaştıklarında anlamak yerine aşağılamak yolunu seçerler. Bu da ciddi anlamda iletişim kurmanın önünü tıkar. Sonra yıllar içinde bir bakarsınız, herkes kendi kabuğuna çekilmiş. Bu arada her iki tarafın sosyal durumları ve çocuklarından dolayı ayrılmalarını engeller. O zaman ise her iki taraf için de büyük bir hayal kırıklığı yüzünden heyecan çoktan bitmiş olur. Dolayısıyla en çok özen göstermemiz gereken şey yargılamadan, aşağılamadan anlamaya çalışmak olmalı.
Ara sırada olsa ufak tefek sürekli tekrarlanan kırıcı sözler, tavırlar yavaş yavaş birikip sonrasında koca bir dağa dönüşebiliyor, bu da çiftelerde duygusal olarak uzaklaşmalara yardımcı oluyor.
İlişkinize dair sorunları başkaları ile paylaşmayın, anlatmayın. Arkadaşlarınızın dostça yaptığı tavsiyeler, yorumlar size zarar verebilir, sizi yanlış yönlendirebilir. İlişkinizdeki problemleri başkalarıyla paylaşmak size hiçbir fayda sağlamaz. Her sorun, onu yaşadığınız kişiyle çözülür bunu unutmayın, başkasıyla onu konuşarak değil. Tüm problemlerinizi konuşarak çözerseniz, bunlar sizi daha mutlu, daha keyifli yapacaktır.
Birbirinizi sevdiğinizi ve değer verdiğinizi daima gösterin. Partnerinizin mutlu olacağı şeyleri tespit edin, öğrenin. Bu gün ne yapsam eşim sevinir veya mutlu olur diye düşünün. Kendisini değerli ve özel hissetmesini sağlayın. Sevgi ve değer verme duygusu her insana iyi gelir. Sevginizi sözel ve davranışsal olarak ifade etmeyi alışkanlık haline getirin. Eşinizi beğendiğinizi, sevdiğinizi, hoşlandığınızı, arzuladığınızı çeşitli yollarla sık sık ifade edin. Mutluluk bulaşıcıdır. Eşinizi iyi hissettirmek size de iyi gelir. Çifteler arasındaki her kucaklaşma, her öpüşme sevgiyi ve yakınlığı arttırır. Bedensel ve ruhsal sağlığa iyi gelir. Sevildiğini bilmek mutlu olmaya ve karşı tarafa sevgide de artış olur. Samimi fiziksel yakınlıklar, sevgiyi, tutkuyu ve cinsel arzuyu da pekiştirir.
Uzun ve mutlu bir birliktelik için çift olarak belirleyeceğini hedefler edinmelisiniz. Mesela; görmek istediğiniz ülkenin birine gitmek, beraber dans gösterisi yapmak, kısa film çekmek, istediğiniz bir ev almak… Hedefinizi seçerken bunun her ikinizi de tatmin ettiğinden emin olmalısınız.
Eşinizin nelerden hoşlandığını, nelerden rahatsız olduğunu öğrenmenizin tek yolu ise konuşmanızdır. İnsanların cinsellikte nelerden hoşlandığı veya nelerden rahatsız olduğu son derece kişiseldir. Genellemeler doğru değildir. İsteklerinizi veya hayallerinizi eşinizle paylaşın ve isteklerinizi hayatınıza dahil etmeye çalışın. Bunun da tek yolu sağlıklı iletişim kurarak konuşmaktır.
Kadın ve erkek su ve ateş gibidir. Kadın ve erkek arasındaki ilişki de kadını ateşe, erkeği suya benzetiyorum. Böyle durumlarda suyla ateş dengeli bir şekilde durursa müthiş bir sevgi ortaya çıkıyor. Kadın ateş gibi sevgisini verirse erkek kadına bağlanıyor. Kadın sevgisini vermezse erkekte bir hareket, eylem olmuyor. Kadın ile erkek ilişkisini H2O örneğine benzetiyorum. Hidrojen ile oksijenin atmosferde dolaştığı gibi. Bu dolaşım sayesinde son derece özgürler. Fakat bir araya geldikleri zaman H2O oluyorlar, yani su oluyorlar, hayat molekülü oluyorlar. Ama en önemlisi eski özgürlükleri gidiyor. Bir insan hem özgür olacağım, hem evli olacağım diyorsa bu durum evliliğe aykırıdır. Evlilikte biz bilinci vardır. Bu bilinç olmadığı zaman evlilikte bağlanma stili çözülür ve yuvalar dağılır. Evlilikte ve ilişkide kadın ve erkek H2O molekülü gibi olması gerekir. Sevginin ortaya çıkması, ilişkinin sağlıklı yürümesi için kadının ve erkeğin birbirine karışması, bütünleşmesi gerek. Kimin ne istediğini bilmediği bir çağda çiftlerin sağlıklı ilişkiyi yürütmeleri için ne istediklerini bilmeleri şart.