Ülkeyi böler diye madem Kemal Bey’den endişe edip ona oy vermediler... Öyleyse, yarından tezi yok, Kemal Bey koyu bir milliyetçi olmaya karar vermeli (karar vermekle oluyorsa) ve Erdoğan’ın karşısına öyle çıkmalıdır. Her şeyden önce Sinan Oğan’a şirin gözükmek lazım. Geriye ne kalıyor? Seçmen mi? “O kolay.” Seçmen onu tanır zaten.
*
Kemal Bey’in yerinde dublör olsam, birkaç tane serhat türküsü öğrenirim. Ve merhum Hasan Mutlucan gibi heyecan yaratırım. Seçim şarkısı olarak da kampanya süresince bilin bakalım hangi şarkıyı sürekli çaldırırım. Bildiniz: Çırpınırdı Karadeniz.
*
Dahası var. Kemal Bey’in yerinde olsam, durup durup bağırırım: - Kahrolsun PKK. Faik Öztrak “Ne yapıyorsun abi” diye ceketimden çekip uyarınca da “Bırak beni Faik” derim “6 ok’tan bir tanesi milliyetçiliktir.” Vallaha bir miting yaparım “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye ortalığı inletirim. Anlaşıldı mı Sinan Bey?
*
Kemal Bey’in yerinde olsam, nasıl bir muhafazakâr olduğumu nihayet itiraf eder, 28 Mayıs’a kadar her gün Taksim Camii’nde namaz kılarım. İstikrar’a gelince... Sinan Oğan, benden istikrarlı olanını bulamaz. 13 yıldır yüzde 25 oy’dan 1 gram bile ayrılmadım.
*
Uzatmayalım... İşte böyle bir maske takar ve milliyetçi-muhafazakâr görüntüye bürünürüm. Haa, eğer ki “Yahu, nedir bu halin, sen PKK’ya terörist bile diyemediydin” diye yüzüme bir ayıbı çarpmak isterlerse de, cevabım hazırdır:
- Evet diyemediydim. Çünkü teröristlik bile bir rütbedir. PKK’ya böyle bir rütbe vermek istemediydim” der sıyrılırım. Yalandan kim ölmüş ki?
Not: 1 Hem de ciddi not: Sıkışınca ortaya çıkmam, iki belediye başkanını öne sürerim. İstanbul’daki, böyle şeylere pek aldırmaz ama Ankara’daki zat, ciddiyetinden çok şey kaybetmiştir... Bana ne?
Not: 2 Gayriciddi not: İngiliz danışman dedi ki: Masaya 3 kere vur: - Bur-da-yım... Vurdum ama güldüler. Ne var gülecek? Orada değil miyim? Ben nerdeyim yahu?