Model Bella Hadid, kendi markasının davetine tarotçu çağırdı. Konukların yıldız haritasına baktırdı. Zaman zaman ben de astroloji temalı davetlere gidiyorum. Sosyalleşme aracı olarak eğlenceli oluyor. Peki astrolojinin günlük hayatı ele geçirmeye başlaması sizleri de ürkütmüyor mu? Dün, Z kuşağı ve Y kuşağının, yani erken ve genç yetişkinlerin işe başlamadan önce çalışanların burçlarını araştırdığı, ‘Merkür gerilemesi’ sırasında iş akışlarını değiştirdiğine dair bir raporu haberleştirdim... Bugünkü haliyle MÖ 323-MÖ 32 yılları arasında Helenistik dönemde antik Yunanlar tarafından geliştirilen astrolojinin iş ve profesyonel ilişkiler açısından gerçek bir karşılığı, değeri var mı? Astroloji endüstrisi bir patlama yaşıyor. 2018’de 2.2 milyar dolar olan küresel astroloji sektörünün değeri 2021’de 12.8 milyar dolara ulaşmış. 2031’e kadar bu rakamın 22.8 milyar dolara yükselmesi bekleniyor! Astrolojiye bu ilginin artmasında sağlıklı ve ruhani yaşamın yükselmesi etkili oldu. İnsanlar içine dönüp kendini geliştirmeye çalışırken, kim olduklarını ve neye ihtiyaç duyduklarını daha derin bir düzeyde kavramak için burçların sunduğu şablonlardan faydalanıyor.
ÇARESİZLİK VE İRADESİZLİK
Göklerde bir navigasyon arıyoruz. Ama bu, arayışın sadece bir parçası. Velhasıl tek neden, maalesef bu değil. Büyük bir belirsizlik çağında savrulduk ve kaybolduk. Belirsizlikten kaçınma eğilimine sahip olan insanların, geleceği tahmin edemediğinde ‘uç’ yöntemlere başvurması, bir yere kadar anlaşılabilir bir durum. Bu durumda gezegenler gibi kendimizden daha büyük ve kontrolümüz dışında olan güçlerin bizleri yönlendirdiğini varsaymak da rahatlatıcı bir ‘kaçış’ oluyor. Bunlar işin duygusal ihtiyaç tarafı. Benim gözlemlerime göre de bu durum, yani hem falcılığın hem de baktıranların artması, bugünün insanının yetişkin olmayı beceremeyip kendi hayatının kontrolünü eline alma iradesi gösterememesiyle, mağdur psikolojisine sığınmasıyla daha çok ilgili... Her ne kadar insan olarak birbirimizin fiziksel muadili olsak da sonsuz ihtimallerin üretimiyiz. Bizi biz yapan o sonsuz ihtimallerin sunduklarını falcılıkla, büyücülükle değil; akıl ve kalbimizle okumaya çalışmak, insan olmaya ve insanlık namusuna daha yakışan bir yol gibi geliyor bana. Çok önemsediğim ABD’li girişimci Naval Ravikant’ın bir sözüyle bağlamak istiyorum: “Zekanın tek gerçek ölçütü, hayattan ne istediğinizi bilmek ve istediğinizi elde edip etmediğinizdir.”
KADIN EL UZATMADAN ERKEK EL UZATMAMALI!
Hepimiz şehre döndük. Sezon büyük bir hızla başladı. Daha çok toplantılar ve sosyalleşmeler yaşanıyor. Haliyle birçok yeni tanışma. Yalnız olmadığımı fark ettiğim bir mesele var. El sıkışma meselesi. Bu görgü çok az insanda var. Nedir o? Tokalaşmak için bir kadın elini uzatmadan ona el uzatılmaz. Nazikçe baş selamı verilir. Ama yok. Ben ellerimi dolu tutuyorum el sıkışmaktan kaçınmak istediğimde. Çünkü uzatılan eli sıkmadığım da oldu, o zaman da ‘yobaz’ damgasını yiyorsunuz. Konu sıcakken Zarafet Akademi kurucusu eğitimci ve yazar Gökhan Dumanlı’ya sordum hemen.
GÖRGÜ DERSİ GELMELİ
“Evet, tüm dünyada geçerli bir kural bu” dedi. “Sosyal yaşamda cinsiyet, iş yaşamında statü vardır tokalaşmada. İş ortamında üst elini uzatmadan ast elini uzatmaz. Bizde tam tersi yapılır genelde. Sosyal yaşamda da bir kadın ve erkek karşılaştığında veya tanıştırıldığında her zaman öncelik kadına aittir. Erkek ondan önce elini uzatmaz. Erkekler eldivenlerini çıkarmalı. Kadınların çıkarması şart değildir” dedi. Bu çok temel görgü kuralının ailede öğretilmemesini geçtim, okullarda neden öğretilmiyor acaba? Umarım müfredatlara görgü dersi gelir. O zamana kadar Gökhan Dumanlı’nın Değerlerimiz ve Görgü adlı kitabını tavsiye ediyorum tüm ailelere. Kitaplar, okul öncesi, 1., 2., 3., 4. sınıflara kadar her sınıfın kendi seviyesine göre hazırlanmış.
TÜM VÜCUT DEODORANTI
2024 yazı tarihin en sıcak yazı olmuş. Gerçekten çok sıcaktı. İklim krizi derinleştikçe ona karşı koymaya yarayacak ürün pazarı da büyüyor. Tepeden tırnağa kullanılan deodorantlar da bu pazarın son hiti. Ben TikTok’ta gördüm. Özellikle ABD’de Dove, Secret, Old Spice ve Native gibi markalar ‘tüm vücut’ deodorantları çıkardı. Vücuttaki terin sadece yüzde 2’si koltuk altımızdaymış zaten. Deodorantlar sadece terin kokusunu değiştiriyor, terin oluşmasını engellemiyor. O nedenle şimdi deodorant balsamları da çıkmaya başladı. Gözenekleri tıkamadan nemi emmeyi vadediyorlar. Türkiye’den de bu pazarda yerini almak isteyecek girişimciler vardır eminim. Benden söylemesi.