Türk bayrağının oluşumuna ilişkin iddialar arasında en ilgi çekeni, I. Kosova Savaşı’nda ay ve yıldızın şehit olan askerlerin kanının toplandığı çukur üzerine yansımasının, bayrağın oluşumuna ilham verdiği iddiasıdır. İddia anlamlı görünmesine rağmen tartışmaya açıktır. Savaşın gerçekleştiği gece birbirine yaklaşan iki gök cismi Ay ve yıldız değil, Ay ve Jüpiter’dir.
Ayrıca sözü edilen savaşın gerçekleştiği tarihte ay, “yeni ay” evresinde olup, hilal şeklinde gökyüzünde görülmüyordu. Dolayısıyla bu iddia doğru değildir! Bayraklarda ay ve yıldızın kullanılması tarihi bir süreçtir. Bayrağımızda ay ve yıldızın kullanımının I. Kosova Savaşı öncesinde de gözlemlendiği, Osmanlı İmparatorluğu’nda ise ay-yıldızlı bayrağın kullanımının I. Kosova Savaşı’nın yaklaşık dört asır sonrasında görüldüğü, bu iki dönem arasında tarihi kayıtlarda ay ve yıldızlı bayrağa rastlanmadığı biliniyor.
Türkler, I. Kosova Savaşı öncesinde de İslamiyet ile karşılaşmadan önce de Ay ve yıldız motiflerini kullanıyordu. Ay ve yıldız sembollü ilk madeni sikkenin 6. yüzyıl ortalarından itibaren Göktürkler’de kullanıldığı da tarihi bir gerçektir. Tarihimizdeki bayraklarda ay ve yıldızın kullanımı ilk olarak Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Mesud tarafından Osman Bey’e gönderilen ak renkli sancakta görülüyor.
Osmanlı İmparatorluğu’ndan önceki Anadolu Türk devletlerinde kullanılan bayrak renk ve sembolleri hakkında çok yeterli bilgi bulunmuyor. İlk Türk bayrağı, Anadolu Selçuklu hükümdarı II. Mesud tarafından Osman Bey’e gönderilen beyaz renkli sancak kabul ediliyor. Osmanlı Hanedanı’nın rengi kırmızı (al) idi. Al renk esasında Selçuklularda da hanedan rengi olarak kabul ediliyordu. Osmanlı Hanedanlığı, al rengini siyasi manada Selçukluların meşru varisleri olmalarından dolayı devraldı. Bu husus, al renge tamamen milli bir karakter verdi ve bu gelenek günümüzde de aynı şekilde sürdürülüyor.
Türk bayrağına en yakın şekle III. Selim döneminde rastlanıyor. Bu bayrakta hilal ile birlikte sekiz köşeli yıldız kullanıldı. Bayraktaki sekiz köşeli yıldız, zafer anlamına geliyordu. 1844 yılında Abdülmecid dönemindeki Tanzimat sürecinde bayraktaki yıldız, beş köşeli şeklini aldı. Beş köşeli yıldız insanı sembolize ediyordu. Sultan III. Selim zamanına kadar Osmanlı Devleti’nde çoğunlukla yıldızı bulunmayan daha çok yeşil ve beyaz rengin hakim olduğu sancaklar kullanılıyordu.
Bayrak ve sancaklara çok büyük önem veren yenilikçi ve sanatkar devlet adamı III. Selim, kırmızı renkteki sancaklara sekiz köşeli Zühre yıldızını yarım hilalin yanına ilave ederek kullanmaya başladı ve bundan sonra bayrakların bu şekilde kullanılacağını emretti. Bir hilal ve sekiz köşeli yıldız bulunan kırmızı bayrak, ilk kez 1793’te III. Selim döneminde devletin resmi bayrağı olarak kabul edildi. Bu şekil, günümüzde kullanılan bayrağa en yakın olan ilk şekildir.
Sultan II. Mahmut ve Abdülmecid zamanlarında da kırmızı zemin üzerine işlenen ay yıldızlı bayrakların kullanıldığı görülüyor. II. Mahmud devrinde, daha önce III. Selim zamanında kabul edilmiş bayrak şekillerine uyuldu. Bu devirde kalelere ve hükümet binalarına çekilen resmi sancağın ay ve yıldızlı al sancak olduğu görülüyor. Günümüzde kullanılan Türk bayrağının ilk kez 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanıldığı, ay ve yıldızlı bayrağın orijinal halini kesin bir biçimde Sultan II. Mahmud zamanında aldığı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin de bu bayrak üzerinde herhangi bir değişiklik yapmadan aynen alıp kullandığı görülüyor.