Sadık Gültekin’le Doğru TercihYaşam size verilen boş bir filmdir!

HABERİ PAYLAŞ

Yaşam size verilen boş bir filmdir!

“Fazla ciddiye almayın hayatı, bir gün her şey fotoğraflarda kalacak. Hayat, size verilen boş bir filmdir. Her karesini mükemmel bir şekilde doldurmaya çalışın!” diyor, büyük usta Ara Güler. O sadece bir foto muhabiri değil, düşünce insanıydı. Yaşanmışlığı çok fazlaydı ve her fotoğrafı bir öyküydü. Buyurun, Ara Usta’dan hayat derslerine…

Rastgele çekilen fotoğraflar daha güzel çıkar, tesadüfen tanışılan insanlarla daha mutlu oluruz, kıyıda köşede uyuyakalmak uykunun en keyiflisidir, plansız yapılan aktiviteler daha eğlencelidir. Her şeyin kendiliğinden olanı güzeldir…

Haberin Devamı

Çocuklar arkama takıldı, “Abi gel burada da taş var” dediler. Bir bakıyorsun boynuna kadar gömülü heykel toprakta kalmış kafası dışarıda. Evde bir tane sütun üstünde Afrodit’in bir şeyi var. Bir adam, ineğin yanında sigara içiyor, oturduğu yer bir sütun başlığı. Bunları çektim, Hayat mecmuasına götürdüm. Hepsi birden, “Gider dağın taşın fotoğrafını çekersin, Türkan Şoray’ın fotoğrafını falan çek de kapak yapalım” dedi. Türk basınının hali budur, bugün de böyle...

Picasso’nun evinde 4 gün kaldım. 60 odalı bir şatoda yaşıyordu. Karısı bo… tekiydi. Miguel diye bir uşakları vardı, her şeyi o yapardı. Picasso birine çek verdiğinde, üzerinde onun imzası olduğu için kimse o çeki bozduramazdı. Uyanık bir adamdı. Picasso, bir arkadaşının sergisine gitmemiş ve arkadaşı gücenmiş. O da kendini affettirmek için arkadaşına ve karısına dünya turu bileti almış. Arkadaşı dünya turundayken, arkadaşının evinin bütün duvarlarına resim yapmış. Her tarafı Picasso tarafından çizilmiş bir ev düşünün! Sonra belediye müze yapmak için evi almak istemiş. Adam da evsiz kalmış. Picasso’nun arkasından da “Allah belanı versin!” demiş…

Onun asansöre bindiğini görünce, ben de aynı asansöre bindim. Yukarı çıktık beraber. Otel odasının ortasında da yatak var. Kadın yorgundu; ayakkabılarını çıkardı, yatağın üzerinde oturdu. “Burada böyle dururken resmini çekebilir miyim?” dedim. “Çek” deyince, birkaç adet çekip Türkiye’ye gönderdim. Burada da afiş yapmışlar: “Muhabirimiz, Sophia Loren’in yatak odasında” diye. Laf mı, bu şimdi?

Haberin Devamı

Oğlu anlatıyor: “Bir gün babam, ‘Dünyanın her yerine gidiyorsun, babanın köyünü merak etmiyor musun?’ dedi. ‘Hadi gidelim’ dedim. Vapura binip Giresun’a gittik. Giresun’dan Şebinkarahisar’a taksi tuttuk. Oradan Yaycı Köyü’ne gittik. Babam doğduğu evi aradı, bulamadı. Çocukken yüzünü yıkadığı üç gözlü bir çeşme vardı, o kalmış. Oraya götürdüler, yüzünü yıkadı. Baktım, babam ağlıyor. Altı yaşında bıraktığı köyüne benimle beraber dönünce çocukluğu aklına gelmiş. Sivas’a dönmek için araba tuttuk. Yolda giderken ‘Ah, unuttum’ dedi; ‘Burasının karayemişleri meşhurdur. Anam beni İstanbul’a mektebe gönderirken yanıma torba içinde yemişler vermişti, onları yiyerek gelmiştim. Benim memleket sevgim, yemişle başlar. Geri dönüp alalım.’ ‘Baba, gözünü seveyim, 100 kilometre yol geldik, başka sefer alırsın’ dedim. İstanbul’a döndük. Babam dört ay sonra öldü. Cenazeye gideceğimiz gün evin kapısı çaldı; babamı aradıklarını söylediler. ‘Babamı kaybettik, şimdi cenazeye gidiyoruz, isterseniz siz de gelin’ dedim. Meğer gelenler, köyde bizi gezdiren köylülermiş. Yanlarında bir de sandık vardı. Baktım, karayemiş getirmişler; babamın almak istediği, hasretini çektiği karayemişler. Çocukluğunda yediği, kokusunu aldığı, kendi memleketinin yemişleri. Hepsini ceplerime doldurdum, öyle gittim cenazeye. Tam babamı toprağa koyacaklar, ‘Açsanıza tabutu’ dedim, ‘Olmaz, dine aykırı’ dediler. ‘Siz açın, bir şey koyacağım’ dedim. Açtılar. döktüm yemişleri. Babamı çocukluğunun yemişleriyle birlikte gönderdim öteki dünyaya...”

Haberin Devamı

Yıllarca fotoğraf çektim, insanlar bana alışmıştı. Rahat rahat fotoğraflarını çekiyordum. Televizyonlara da çıkardım, entelektüel programlarda yer aldığım için halkın pek haberi olmazdı. Ama bu reklamdan sonra işler değişti. Yeni fotoğraflarıma bakarsan herkesin sırıttığını görürsün. Bir foto muhabirinin başına gelecek en korkunç şey benim başıma geldi. Halk arasında tanındım, bundan sonra insanların doğal hallerini görüntülemek oldukça zor…

Sıradaki haber yükleniyor...
holder