Çocuklar 2-4 yaş arasında artık bedeninin annesinden ayrı bir beden olduğunu fark eder ve gelişen kaslarıyla beraber tuvaletini tutabilmeye başlar. İlginin bu bölgeye kayması nedeniyle bu dönem “anal dönem” olarak adlandırılır. Çocuk kakasını/çişini isterse tutar, isterse bırakır fakat kesin olan şudur ki artık ipler onun elindedir. Bedeni üzerinde hakimiyet kuran çocuk, başarı ve bağımsızlığı deneyimler. Bu dönemdeki yanlış tutumlar çocukların bireyselliğini olumsuz etkiler. Dolayısıyla tuvalet eğitiminin duygusal boyutuna hassasiyet gösterilmelidir.
Önemli hatırlatmalar:
● Tuvalet eğitiminde yaşanan zorluklar yemek yedirme süreçleri ile doğrudan bağlantılıdır. Tehdit ve ceza ile yemek yedirilen çocuklar, tuvalet eğitimine de tepkili olur. İki durumda da “beden” merkezdedir fakat bu sefer bedeninin kontrolü çocuktadır.
● Lavman ve fitil çocuğun bedenine bir nevi saldırıdır, olabildiğince kullanılmamalıdır.
● Tuvalet eğitiminde (sağlık problemi olmadan) yaşanan zorluklar ancak anne-çocuk ilişkisinin incelenmesiyle çözülebilir.
● Tuvalet eğitimini erken vermek bir başarı değil risktir! Çocuklar hazır olmadan verilen tuvalet eğitimi kişilik gelişimini olumsuz etkiler.
● Tuvalet eğitimini alan çocuk ebeveynine hediye verir. Fakat her çocuk vermek istemeyebilir. Kaka tutma veya kaçırma anne-çocuk ilişkisindeki öfkenin temsili olabilir.
● Tuvalet eğitimi sırasında ceza ve tehdit gören çocuklar iki şekilde davranabilir: İçine kapanarak bağımsızlaşmakta zorluk veya tam tersine aşırı derecede liderlik arayışı.
Çocuklar için en ideal yaz tatilinde dinlenme, eğlence ve düzen bir arada bulunur. Çocuğunuzun karnesi nasıl gelmiş olursa olsun yeni döneme hazırlanmak için tatile ihtiyacı vardır.
Tatil bir ödül değil, tüm sene okula giden çocukların hak ettiği ve verimli kullanılırsa önemli katkılar sağlayacak bir imkandır. Elbette okulun olmaması tamamen serbest olunacağı anlamına gelmez.
Tatile giren sadece okuldur. Çocuğun düzeni, kuralları ve çalışması yaz tatilinde de devam etmelidir. Verimli bir yaz tatili için:
1. Bir yaz okulu belirleyin: Birçok okul/belediye farklı alanlarda yaz okulları açmakta. Okulu çocuğunuz ile birlikte belirleyin. En az bir spor aktivitesi içermesine özen gösterin.
2. Çalışmayı aksatmayın: Çocuğun yaz döneminde düzenli olarak ders çalışması yeni seneye daha hazır olmasını sağlar. Okul dönemindeki kadar yoğun olmasa da bir çalışma planı belirleyin.
3. Beraber vakit geçirin: Çocuklar için en değerli hediye ailesiyle vakit geçirmektir. Ebeveynlerle geçirilen güzel zamanlar çocukları duygusal olarak destekler. Yeni sene için sadece akademik değil duygusal olarak da hazır olmak çok önemlidir!
4. Çocukları tüm tatili boyunca akrabalara bırakmayın: Özellikle küçük çocukların haftalar veya aylarca akrabaların yanında kalması çok kaygı vericidir. Ayrılıkların süresine dikkat edin!
5. Ebeveynlerin en önemli desteği büyükanne/babalar:
Bu pazar Babalar Günü... Bu nedenle babaların önemini yeniden vurgulamak istiyorum. Babaların çocuk bakımında aktif rol oynadığı aile tipleri artmakta olsa da babaların önemi henüz yeterince bilinmemekte. Anneler elbette çok değerlidir. Fakat iki ebeveynin de sağ olduğu bir ailede, çocuğun tüm ihtiyaçlarıyla sadece annenin ilgilenmesi yetersizdir. Babanın bir çocuğun gelişiminde kendine has ve özel, annelerin kolaylıkla dolduramayacağı ve doldurmaya çalışmaması gereken katkıları vardır. Babaların önemi:
1) Annenin en önemli destekçisi: Annenin ruh hali hamilelik sürecinden itibaren bebeği doğrudan etkiler. Annenin yaşadığı değişimlere destek olan babalar sakin ve mutlu bir hamilelik, doğum ve gelişime ortam sağlar.
2) Dış dünyayı tanıtır: Çocuklar için babalar sosyal hayata açılan kapıdır. Baba-çocuk ilişkisinin kalitesi, başta ergenlik dönemi olmak üzere çocuğun arkadaş ilişkilerinin kalitesini de belirler. Baba-çocuk ilişkisi sosyal beceri geliştiren bir okul gibidir.
3) Çocuğun kimlik gelişimine yön verir: Babalar çocuklarıyla fiziksel olarak aktif olunan, rekabet ve risk almayı içeren özel bir iletişim kurar. Babalara has bu oyun/iletişim şekli özgüveni destekler ve okul başarısına katkı sağlar.
4) Anne-çocuk ilişkisini dengeler: Babalar anne-bebek ilişkisinin ortasında yer alarak anne ve bebeğin bir nevi iç içe geçmesini engeller. Çocuğu, yapışık anne-çocuk ilişkisinden bağımsızlığa çeker.
5) Cinsiyet gelişiminde önemli rol oynar: Özellikle 4-7 yaş arası baba-oğul ilişkisinin önemi artar. Erkek çocuklar “Babam gibi bir erkek nasıl olunur?” sorusuna cevap arayarak cinsiyet gelişiminde önemli bir basamaktan geçer. Kızlar ise karşı cins ile iletişimi babalarından öğrenir.
Unutmayın! Bir babayı var eden her zaman annedir. Bir anne, sağ olmayan bir babayı çocuğun hayatında tutabileceği gibi, hayatta olan bir babayı da etkisiz kılabilir. Babaların değerli katkılar için annelerin baba-çocuk iletişimine alan açması ve bu yakınlığa tahammül edebilmesi gerekir.
Instagram: cocuklar_buyurken
Bir eğitim senesi daha sonlanıyor; yarın karne günü. Peki ebeveynler karnelere nasıl yaklaşmalı? Unutmayın bir karneye kızmak, bağırmak kadar onu çok büyük hediyeler ile ödüllendirmek de olumsuz sonuçlar yaratır. Karne sadece çocuğa aittir. Çocuğunuz karneyi ödül almak, ceza almamak veya daha çok sevilmek için değil sorumluluğu olduğu için başarma ve gelişme motivasyonuyla getirmiş olmalıdır. Dolayısıyla bir karneye çocuktan daha fazla sevinmek veya çok kızmak kafa karıştırıcı mesajlar içerir. Karne çocuğun hassas ve güçlü olduğu yanları gösteren bir nevi ayna olarak düşünülmeli ve çocuğun olumlu/olumsuz duyguları paylaşılmalıdır. Peki karnelere nasıl yaklaşılmalı?
Söylenebilir ve yapılabilir
✔Karneye bir tepki vermeden önce öğretmenle görüşün ve fikirlerini alın. Zorlanmalar her zaman akademik temelli değildir, duygusal nedenlerden de kaynaklanabilir.
✔Kendi öğrencilik hayatınızdaki imkansızlık veya hayallerin sizi etkilemesine izin vermeyin. “Benim okuma imkanım olsaydı...” gibi fikirlerinizi frenleyin. Bu çocuğunuzun karnesi.
✔“Tebrik ederim, ne güzel bir sene geçirmişsin. Buna senin adına sevindim. Çalışmış ve karşılığını almışsın.”
✔“Matematik senin güçlü olduğun bir konu. Fakat Türkçe’de zorlanmışa benziyorsun. Sence neden olmuş olabilir?”
✔“Sanırım hayat bilgisi ve matematik için yeni bir plana ihtiyacımız var. Bu derslerde zorlanmışsın. Bu yaz nasıl bir çalışma planı yapabiliriz?”
✔“Bu beklediğim bir karne değildi. Mutlu olduğumu söyleyemem. Sanırım yanlış giden bir şeyler var. Yaz için ders çalışma önerilerim şunlar...”
Karnelere kısa bir zaman kalması ve yaklaşan LGS’yi (Liseye Geçiş Sınavı) düşündüğümüzde çocukların akademik becerilerinin not ile ölçüleceği bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz. Bu dönemlerdeki en yanlış tutum ise çocukları yaşıtlarıyla karşılaştırmaktır. Sadece akademik alanda değil her alanda yaşıtlarıyla veya kardeşiyle karşılaştırılmak çocuğunuzda olumsuz etkiler bırakır.
Ebeveynler bazen kendi çocukluğundan bazen de aynen çocuğu gibi büyüyen komşunun çocuğundan yola çıkarak, “Senin farkın nedir, bak Ayşe 90 almış” der. Fakat her çocuk birbirinden farklıdır. Hepsinin kendi yeteneği, huyu, genetik yatkınlığı ve içinde yaşadığı bir ailesi vardır. Bunların hepsi aynı olmadıkça (ki bu mümkün değildir) bir karşılaştırma yapmak imkansızdır.
Karşılaştırılan çocuk ne yaşar?
1) Yetersizlik hisseder. Her çocuğun gelişim hızı farklıdır. Çabası diğerlerine göre değerlendirilen çocuk hiçbir zaman yeterince iyi olamayacağına inanır.
2) Öfkelenir. Karşılaştırılan çocuğun farklı ihtiyaç ve becerileri görülmemiştir. Bu üzüntü ve öfke yaratır. “Yetersizlik hissi” ise bu öfkeyi güçlendirir.
3) Kıskançlığın temellerini atar. Çocuk kendini başkasının yeteneği üzerinden değerlendirmeye başlar ve diğerlerine duyulan kıskançlık artar.
4) Arkadaş ilişkileri bozulur. Kıskançlığın ileri safhaları nefret ve öfkeye sebep olarak arkadaş ilişkilerini zedeler.
5) Kaygılanır.
Hayatımızın önemli bir parçası haline gelen sosyal medya sık sık vurguladığım gibi, çocuklar için uygun bir ortam değildir. Özellikle ergenlik çağına ulaşmamış çocuklar sosyal medyada doğru kararlar verebilecek kadar olgunlaşmamıştır ve kendi hesabına sahip olmamalıdır.
Bu nedenle çocukların internet ve sosyal medya kullanımı ebeveynlerin kontrolü altında olmalıdır. Elbette bu hikayenin iki yüzü var. Sosyal medya çocuklardan öte yetişkinler için daha önemlidir.
Hatta öylesine önemli ki, görüştüğüm birçok çocuk yetişkinlerin bu ilgisini “Annemin elinde hep telefon var” veya “Annem/babam oyun oynamaz, Instagram’a bakar” diyerek şikayet etmekte.
Çocuklar için esas öğretici olan sözel sınırlar değil ebeveyn davranışlarıdır. Özellikle yoğun şekilde çocuğunun fotoğrafını çeken ve sosyal medyaya yükleyen ebeveynler çocuklar için olumsuz örnek oluşturur.
Fotoğraf çekmek elbette çok değerli anılar biriktirir ve yeni bir keşif değildir. Fakat artık çok daha ulaşılabilir olan bu davranışın aşırıya kaçması çocuklar için aşağıdaki sonuçlara neden olabilir.
● Farkında olmadan söylenen “Bakayım güzel çıkmış mı?”, “Bir daha çekelim, olmamış” vb. birçok söylem çocuklara dış görünüşe fazlasıyla önem yüklendiği mesajını verir.
● Dış görünüş böylesine önem kazandığında kendini eleştirme ve beğenmeme artar, bu da kaygıya neden olur. ● Her davranışı fotoğraflanan çocuklar, kendini dünyanın merkezinde hissedebilir. Çocuklar değerlidir fakat ‘çocuk olduğunu’ ve her şeyi yapamayacağını bilmek gelişim için önemlidir.
● Sık fotoğraf çekme, özellikle kız çocuklarda erken yaşta daha ‘kadınsı’ ve güzellik odaklı davranışlara neden olabilir.
Bebek gelişimiyle ilgili birçok konuda uzmanların önerilerine kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Bu bilgilerin değerini tartışamayız.
Fakat her bebeğin doğuştan gelen bir mizacı (huyu) ve ailesiyle şekillenen bir kimliği vardır.
Bebekler, “bebek o anlamaz” denen birçok meseleden birebir etkilenir ve bunu hareketlerle belli eder. Kişiliğinin gelişmeye başladığı “söz öncesi” (konuşma öncesi) dönemde bebeğinizi daha iyi tanımak için onu yakından gözlemlemeniz önemlidir.
“Bebeği gözlemlemek” üzerinde özellikle durmak istiyorum çünkü her ebeveynin evde rahatlıkla yapabileceği bu pratik çocuk psikologlarının eğitiminin de bir parçasıdır.
1964 senesinde Esther Bick tarafından geliştirilen “Bebek Gözlemi” eğitimi şu anda özellikle İngiltere’de çocuk psikologlarının bireyin kişilik gelişimini anlamak için aldığı bir ders. Eğitim, yeni doğan bir bebeğin haftada 1 gün 1 saat olmak üzere doğumdan yaklaşık 2 yaşa kadar detaylı gözlemini içeriyor.
Bebeklerin tepkileri her ne kadar karmaşık gibi görünse de onları anlamak için iyi bir gözlemci olmak yeterli.
Bebeğinizin bedensel tepkilerini yakından izlemeye başladığınızda onun aslında ne kadar farkında ve tepkisel olduğuna şaşıracaksınız. Gözlem yaparken nelere dikkat edilmeli?
● Bebek bedeniyle iletişim kurar. Eller, vücut ve kasların kullanımı önemli detaylardır. (Örnek: Yumrukları veya bedeni kasmak kaygıyı ifade edebilir.)
Anneler Günü’nün yaklaşmasıyla beraber bu ara çok sık duyduğumuz “annelik”ten bahsetmek istedim.
Bir anne, fedakarlık ve sevgi gösteren olmanın çok daha ötesinde, bebeğin bedeninin yanı sıra ruhunun yani iç dünyasının da yaratıcısıdır.
Değerli pediatrist ve çocuk psikanalisti Winnicott bu durumu şöyle açıklar: “Bebek diye bir şey yoktur. Sadece annesi ile bebek vardır.”
Kısacası bir bebek ancak annesiyle (veya bakım vereniyle) kurduğu ilişki ve ondan aldığı bakım sayesinde bir birey olur.