Üçüncü Dünya savaşı çıkar mı, çıkmaz mı? Putin devrilir mi, devrilmez mi? Herkes bu soruların yanıtını arasa da, kimse ne olacağını öngöremiyor. Zira bu savaşın dinamikleri başka. Mesela? Öncelikle, çoğu zaman küçümsediğimiz sosyal medya da yön veriyor olanlara.
Sosyal medya dediğimiz ‘şey’, koca Rusya’yı çökertmeyecek belki ama Amerika, AB ülkeleri ve NATO’nun Ukrayna’ya desteğinin artmasını sağlıyor. Hatta iş, Facebook ile Instagram’ın nefret söylemi kurallarını bazı ülkeler için değiştirmesine kadar vardı. Şirket; Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle belirli ülkelerde geçici olarak nefret söylemine izin verecek.
Örneğin “Rus işgalcilere ölüm” demek artık paylaşım kuralı ihlali olmayacak. Rusya sosyal medyada da yalnızlaşıyor anlayacağınız. Dahası var… Fiziksel bir savaştan çok ekonomik yaptırımlar, boykotlar, dışlamalar Rusya’nın belini büküyor. Irkçılığa varan yaptırımlar ve boykot kararları ne kadar haksız olsa da, dört bir koldan Rusya üzerinde baskı oluşturulmaya çalışılıyor. Bir dizi yabancı şirketin faaliyetlerine son verme kararı alması ise, Rusya’nın ekonomisinin üçte birinin devre dışı kalması demek. Uzmanların söylediği bu.
Hele son günlerdeki görüntüler bir acayip. Ülkedeki faaliyetlerini durdurma kararı alan ABD’li fast food zinciri McDonalds’ta son bir yemek için kuyruklar oluşması, savaşın en ikonik görüntülerinden biri olabilir. Ülkede savaş var, yanı başlarındaki ülkede bombalar patlıyor, insanlar ölüyor ama insanlar hamburger kuyruğunda!! Hele hamburgerleri alıp dolabına tıkanların sosyal medyada paylaştığı görüntüler akıl alır gibi değil.
Hamburger stoğu yapanlar, bunları e-ticaret sitelerinde fahiş fiyatlara satıyor. Savaşın kazananı olmaz derler ya, doğru sanırım. Birileri hayatından oluyor, birileri de insanlığından.
YENİ KUŞAĞI TAVLAMA ŞARKISI: ‘LOLİPOP’
Yine Gülşen, yine çıplaklık, yine ‘kocan ne diyor?’ tartışmaları… Hayır yani, Gülşen olmasa ne konuşacaktık merak ediyorum. Bakın mesela, ben ne yazacaktım bugün değil mi? Sağolasın Gülşen. Birileri onun hakkında konuştukça, onu ayıpladıkça, üzerine geldikçe; o daha da ileri gidiyor, daha cüretkar, daha yaramaz, daha özgür bir kadın oluyor. Birilerine de malzeme çıkıyor.
Baksanıza, yılların Selda Bağcan’ı bile topa girebiliyor; “Ne alaka, bana ne?” demiyor. Neyse… Bu kez ‘Lolipop’ şarkısı ve klip görüntüleri ile gündemde Gülşen. ‘Aleyna’ya mı özenmiş, o nasıl popo sallamaymış, ne biçim giyinmiş, fazla zayıfmış’ şeklinde uzayıp gidiyor bu cümleler…
Kadının işi şov, o da bunu en iyi şekliyle yapıyor; konuşturuyor bir güzel. Fakat Gülşen söylenenleri umursamadıkça, kocasını kışkırtmaya çalışıyorlar bu kez. Sizce o sahne kıyafetlerini giyen, o klibi çeken özgür ruhlu kadına kocası mı izin veriyordur Allah aşkına? Yine sormuşlar Gülşen’e ‘Eşiniz Ozan Çolakoğlu tepki göstermiyor mu?’ diye.
O da “Ne tepkisi?” diye cevap vermiş. Çok net, çok güzel cevap değil mi? Neyse, bu kısmı hallettiysek şarkıya geçelim bence. Başıma bir şey gelmeyecekse eğer, ‘Lolipop’u pek sevmedim. “Aşkımla ölçülemez hiçbir money/ oh mommy so yummy” gibi sözler takdir edersiniz ki beni çok kesmedi ama nefret etmedim en azından, kıymetimi bilsin Gülşen!
Ergenlere göre bir şarkı biraz. Bana sorsanız Gülşen’den eski şarkıları tadında şarkılar beklerim. Ama yeni kuşağa da hitap etmeyi istediyse, kim ne diyebilir? Kaldı ki tek bir şarkı ile birinin kariyerini bitirmek ya da başlatmak kadar saçma bir şey olamaz. Sanatçı dediğin her telden çalacak. Yarın da belki aşırı romantik bir şarkı yapacak, bu kez bizim kuşağı yeniden tavlayacak. O yüzden biraz sakin..
‘Gücüme güç katan kendime teşekkürler’
Polloctive isimli bir dijital platform, Kadınlar Günü sebebiyle en güçlü dizi/film karakterlerini açıklamıştı. Yapılan bir anketle öne çıkan isimler elbette, Kanal D’de yayınlanan iki dizinin kahramanları oldu. ‘Yargı’nın cesur, deli dolu avukatı ‘Ceylin’ yani Pınar Deniz…
Ve ‘Sadakatsiz’in fırtınalara dirençli doktoru ‘Asya’, yani Cansu Dere. Bana sorsalar, benim de ilk söyleyeceğim isimler. Gerçekten bugüne kadar ekranda görmediğimiz kadar güçlü kadın karakterler ikisi de. Kendi ayakları üzerlerinde duran, kimseye eyavallahı olmayan, dedikodu yapmak yerine üreten/çalışan, kendini ezdirmeyen karakterler.
Ağlak, suluzırtlak kadınların yerini böyle tiplerin alması şahane ve izlemek bile insana iyi geliyor, güç veriyor. Sahnelerin de güçlü kadınları var işte; onlardan biri Gülşen. Bir diğeri Hadise. Geçenlerde bir ödül töreninde, ‘en güçlü kadın şarkıcı’ ödülünü aldıktan sonra öyle güzel bir konuşma yaptı ki, yeri gelse de yazsam demiştim. “Gücüme güç katan kendime teşekkür ediyorum” deyişine resmen ba-yıl-dım! Şöyle devam etti sonra:
“Her ödül çok değerli ama en güçlü kadın şarkıcı ödülü daha güzel. Bazı günler kendimi kötü hissetsem de, ayağa kendim kalkıyorum. Düşsem de, ağlasam da tekrar kendimi güçlendiren ilk kişi benim. O yüzden kendime de teşekkür ediyorum.” Kendine teşekkür etmek ne güzel şey. Kendine inanmak, kendini desteklemek. Düştüğünde, hayal kırıklığına uğradığında, kendini ayağa kaldırmak, bunun farkında olmak. Kendimizi ayağa kaldıran biziz gerçekten de. Eğer içinde o güç yoksa, başkasının çabası nafile.
O yüzden kendimizi arada kutlamalı, arada ödüllendirmeli, çokça sevmeliyiz. Cem Yılmaz söylemişti bir röportajında… “İnsanlar başarılarını kutlamayı geciktiriyor. Mesela nereden nereye gelmişim ama hiç kendimi kutlamamışım…” Kutlayalım kendimizi. Her şeye rağmen yıkılmayıp ayakta kalmak, kendi ayaklarının üzerinde durabilmek bile bir başarı. Kendimizi ihmal etmeyelim.
LÜTFEN BUNLARI YAPMAYIN!
Yanınızda başkaları varken, telefon hoparlörünü son ses açıp konuşmayın lütfen! Neden hep birlikte sizin konuşmanızı dinliyoruz!
Neden böyle bir moda var, neden ya? Birini aradınız, açmadı diyelim. Beklemeden tekrar aramanın mantığı ne? Açamıyorsa bir sebebi vardır değil mi? Niye çıldırmış gibi arka arkaya arıyorsunuz afedersiniz? Ortamlarda dilinizi dişinizin arasına sokup garip garip sesler çıkarmayın lütfen!
O kadar itici, o kadar sinir bozucu bir şey yapıyorsunuz ki, farkında olun. Bir gün birinin ağzına elimin tersiyle vuracağım ama ne zaman bilmiyorum!